
Türkiye Gençlik STK’ları Platformu (TGSP) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Terzi ile “Türkiye’nin Gençleri” isimli kapsamlı gençlik araştırmasına dair konuştuk. Araştırmanın bazı mühim sonuçlarını birinci ağızdan dinlemek istedik.
TGSP’nin Türkiye gençliği üzerine bir araştırma fikri nasıl ortaya çıktı? Bu araştırmada temelde neyi hedeflediniz?
Gençlikle ilgilenen akademisyenler, siyasiler, bürokratlar ve STK’ların elinde çok hızlı değişim gösteren gençlikle alakalı güncel bir verinin olmadığını gördük ve bunun bir ihtiyaç olduğunu düşündüğümüz için bu çalışmayı yaptık. Daha önce yapılmış anket veya araştırmalar var ancak ya lokal olarak yapılmış ya da yeterli sayıda denek üzerinde çalışılmamış olduğu için istenilen sonuç alınamamış. Bunu fark ettik ve 37 ilden 8 bin gibi çok yüksek bir denek sayısıyla yüz yüze görüşme yöntemi kullanarak böyle bir araştırma gerçekleştirdik.
Hedefimiz gençlere birçok sorunlu alanla alakalı doğru sorular sorup onların yaşadığı sorunları doğru tespit etmek ve devlet erkanına, bakanlıklara, sivil toplum kuruluşlarına, ilgili olan herkese ve her kesimin eline faydalabilecekleri ve durumdan vazife çıkarabilecekleri, onları harekete geçirecek bir veri tabanı oluşturmak. Bunu başardığımızı düşünüyoruz ve süreklilik kazandırmak için de periyodik olarak bu araştırmaları yapmaya devam edeceğiz inşallah.
Araştırmaya karşı aldığınız geri dönüşler nasıl? Özellikle medyada makes buluşundan ya da gençlikle bir şekilde ilgilenen kurumların dikkatini çekmesinden ne derece memnunsunuz?
Doğru bir iş yaptığımızı ve önemli bir boşluğu doldurduğumuzu beklentilerin çok üzerinde gelen olumlu tepkilerden anlıyoruz. Araştırmamıza geniş bir yelpazeden olumlu tepkiler almasında elbette medyanın önemli bir katkısı oldu. Medya araştırmaya çok geniş yer ayırdı çünkü bu araştırmayla, asıl amacı toplumu ihtiyaç duyulan her konuda bilgilendirmek olan yazılı, görsel ve sosyal medya kanallarına gençlikle alakalı doğru ve detaylı bilgiler sunduk. Onlar da bunu en iyi şekilde kitlelerine aktardılar. Bakanlıklardan, milletvekillerinden, ilgili kamu kurumlarından ve STK’lardan çok memnun edici geri dönüşler aldık. Yeni teklifler ve öneriler de geldi elbette, onu da belirtmeliyim. Bu geri dönüşler ve öneriler bundan sonra yapacağımız çalışmalarda bize ışık tutacaktır.
Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de gençlerin neredeyse %97’si herhangi bir STK’ya üye değil. Bu sonuç, gençlik üzerine çalışmalar yapan STK’lar için endişe verici bir gelişme mi sizce? Neler yapılmasını önerirsiniz?
Gerçekten bu STK’lar için endişe verici bir durum. Araştırmamızın en önemli, can alıcı ve aynı zamanda belki de canımızı sıkacak veya sıkması gereken sonuçlarından birisi de bu istatistiki veridir. Bundan elbette kamusal alanda çalışan ilgili kamu kurumları ve STK’lar da ders çıkarmalı, sebeplerini araştırıp çözüm üretmeli. Gençlikle ilgili her kurum ve kuruluş bu verilere bakarak kendi eksiğini görüp durumdan vazife çıkarması ve harekete geçmesi lazım. TGSP olarak biz kimseye bir şey dikte etmeyiz, ettiremeyiz ama gençliğin sorunlarını kendine dert edinmiş olan, çözüm odaklı çalışan her kurum, kişi ve kuruluş bu veriler ışığında kendi imkân ve kapasitesi dahilinde mutlaka yapabilecekleri vardır. Durumdan vazife çıkarma tabirini bu manada kullandım.
Her 8 dakikada bir telefona bakma ihtiyacı hissetmemiz, saatlerce değişik uygulamalar üzerinden internete bağlı kalmamız, hastalık derecesine ulaşan “internet bağımlılığı”, toplumun genelinde sosyolojik ve psikolojik sorunlara sebep oldu.
Yine araştırma sonuçlarından hareketle, spor yapmaya karşı yüksek düzeyde ilgisizliğimizin olduğunu görüyoruz.
Evet, bu da diğer üzücü bir sonuç. Gençliğin spora daha doğrusu sportif faaliyetlere karşı duyarsız olması, aktif spor yapmaması. Sağlık alanında yapılan araştırmalar Türkiye’de obezite oranının giderek arttığı ve %40’lara vardığı yönünde. Bu da geleceğimiz açısından durumun tehlikeli boyutlara vardığı anlamına geliyor.
Sizce neler yapılmalı? Altyapı anlamında da yüksek yatırımlar gerekiyor, bütün gençleri alabilecek kadar yüzme salonlarımız, sahalarımız her yerde yok ne yazık ki.
Her şeyden önce sporu kreşten itibaren çocuklarımızın hayatına sokmamız ve bunu bir matemetik, edebiyat, fizik vb dersler gibi mecburi ve giderek ihtisaslaşmaya götüren bir süreç gibi ele alıp eğitimin olmazsa olmazı yapmak lazım. Her bir çocuğumuz liseyi veya üniversiteyi bitirdiğinde mutlaka hem sporun bir dalında hem de müzik aletlerinin birinde kabiliyet sahibi olmalı. Günümüz gençliği spora oturduğu yerden seyirci, sporu izliyor sadece, bilfiil spor yapmadığı için de obezite sayısı giderek artıyor. Halkın sağlığını korumak, eksiklikleri gidermek, spora teşvik etmek ve gerekli yeterli ortamları oluşturmak öncelikle devletin sorumluluğundadır. Biz gençlik STK’ları da hem bu yöndeki doğru politikaların oluşturulmasında hem de yerinde ve zamanında gerekli adımların atılmasında, projelerin uygulanmasında resmi makamlara yardımcı olmamız ve elimizden geleni yapmamız lazım.
Hem bu araştırma hem de benzer TÜİK araştırmaları gösteriyor ki, sosyal medya kullanımında hayli aktifiz. Hatta dünyada en çok sosyal medyada vakit geçiren ülkeler sıralasında dereceye kalıyoruz. “Türkiye’nin Gençleri” araştırmasında katılımcıların %87.6’sı sosyal medya kullanımının kendilerini mutlu ettiğini söylemiş.
Bu kadar ilgili iken bunu olumlu bir yere kanalize etme adına sizce neler yapılabilir? Bildiğim kadarıyla TGSP’nin bu alanda youtuber ve sosyal girişimcilik üzerine yarışmaları oldu.
Sizin de belirttiğiniz gibi internet ve sosyal medya kullanımında ilk sıralardayız. İnternet kullanımının kalitesiyle orantılı olarak daha yaygın hale gelmesi beraberinde pek çok sorunu gündeme getirdi. İnsanımızın her 8 dakikada bir telefonuna bakma ihtiyacı hissetmesi, saatlerce değişik uygulamalar üzerinden internete bağlı kalması, hastalık derecesine ulaşan “internet bağımlılığı” toplumun genelinde sosyolojik ve psikolojik sorunlara sebep oldu. Bu kapsamda hastanelerde internet bağımlılığı bölümleri açıldı. Farklı araştırma sonuçlarında internet ve sosyal medya kullanımının gençler arasında daha çok yaygın olduğunu görüyoruz. İnternet kesildiğinde veya yavaşladığında sanki internet değil bir uzvu kesilmişçesine travmatik bir hale bürünüyorlar. İnternetin kontrollü kullanımını sağlamak ve bağımlılık derecesine varan kullanımlar için çözüm önerileri üzerinde çalışmaların olduğunu biliyoruz. Ancak sorun hem çok yeni hem de kompleks bir yapıya sahip olduğu için kesin çözüm şudur diyebilecek bir seviyeye henüz ulaşılmadı. Konunun hassasiyet ve ciddiyetinin farkında olan pek çok kurum ve kuruluş çözüm odaklı çalışmalarını sürdürüyor. Gençliğin sorunları en nihayetinde tüm Türkiye’nin gelecek sorunlarıdır. Umarım en kısa sürede toplumun genelini kapsayacak, internet bağımlılığı hastalığının daha fazla yaygınlaşmasını engelleyecek hatta geriletecek bu tür çalışmalar olumlu sonuçlanır.