
Bizim amacımız Allah rızasını aramaksa bunu Instagram’daki bir paylaşımımızda veya gerçek hayatta birine uzattığımız çayda, suda, gülümsemede, her şeyde bulabiliriz. Bazı mecraları, ortamları baştan reddetmemek; çağımızın getirdiği yeniliklere karşı bir duruş belirlemek lazım.
Genellikle kendi mesleğinde başarılı kişiler başka işlere vakit ayıramazlar, ama siz bu çizginin biraz dışındasınız. Geziyor ve fotoğraf çekiyorsunuz. Biraz bu fotoğraf tutkunuzun nasıl başladığından bahsedebilir misiniz?
Kendi branşımda fena olmayan bir çizgideyim. Nasıl yani? Burun okulu diye bir şey kurduk, 7 yıl oldu. Dünyanın her yerinden alanında uzmanlar geliyor. Onlara senede bir defa eğitim veriliyor. Cerrahiler yapıyorum, izliyorlar. Amerika’dan, Rusya’dan, İran’dan gelip Türkiye’mizde eğitim alıyorlar. Akademik bir unvanım yok. Peki, bu nasıl oldu, öyle bir hedefim mi vardı? Hayır. Gençlere hep ileri dönük bir hedef koymaları gerektiği aşılanıyor. Hedef koyun; hedeflerinize ulaşmak için çabalayın, başaracaksınız deniyor. Ben de tam aksini söylüyorum. Hedef medef koymayın. Sadece o an ne yapıyorsanız iyi yapmaya çalışın. Siz o an neyi iyi yapıyorsanız zaten bir süre sonra bakmışsınız hiç ummadığınız hedeflere ulaşmışsınız. Hatta hedef koyup yola çıkarsanız koyduğunuz hedefler altta bile kalır. Bence maddi manevi başarının sırrı, o anı iyi yaşamakta saklı. Zamanın oğlu ol demiş büyükler, tam da böyle olmak lazım. O an gerekeni yap, geçmişe takılma, geleceğinin kaygısını yaşama. Bu meslekte de hobide de başarıyı getiriyor.
Benim 7-8 ay önce fotoğraf hobim yoktu hatta yanımda hobisi olan arkadaşlarla gezmeye gittiğimiz zaman kızardım, anı neden yaşamıyorsunuz, bırakın fotoğraf çekmeyi de gezelim dolaşalım gibi serzenişlerde bulunurdum. Sonra Instagram çıktı. Hasbelkader Instagram’da bir hesap açtım. Herkes orayı fotoğraf paylaşmak amacıyla kullanıyordu. Yine aynı felsefe, neyi yapıyorsan en iyisini yap dedim kendime. Kendimi bile çeksem öyle alelade çekmez; ışığa, gölgeye, renk uyumuna özen gösterirdim. Ortaya iyi fotoğraf çıkmazsa paylaşmıyordum. Bir süre sonra insanlar takdir etmeye başladı. Hatta “Fotoğrafı iyi çekiyorsa kesin işinde de iyidir” dediler. O zaman bu işi biraz daha ilerletmeye karar verdim ve kitaplar okumaya başladım. Tüm bunlara rağmen yine hedef koymadım. Sadece zevk almaya baktım. Çünkü doktorlukta bedenimden ziyade zihnim yoruluyordu. Doktorlukta yorulan zihnimin burada boşaldığını, rahatladığını gördüm.
Bir sabah hiç unutmam Mekke’deydim. Orada ihramlı birinin çok güzel bir fotoğrafını çektim, Instagram’a yükledim. Gece Instagram’ın resmi hesabından bir mesaj geldi. Sizin fotoğraflarınızı dünyada izlenmeye değer gördük. İzin verirseniz 1 ay boyunca herkese sizi önereceğiz, dediler. Ve bir anda takipçi sayım kırk bin oldu. Instagram, dünyada beni önerdi. Gerçekten mutlu oldum. Hiç böyle bir hedefim olmamıştı. Sosyal medyayı yerim, içerim, gezerim onları paylaşırım yeri gibi görmedim.
Toplamda Instagram tarafından 4 kere önerilince takipçi sayım reel bir şekilde 90 binlere çıktı. Büyükler, gençleri sosyal medyada çok takılıyorlar diye eleştiriyor. Tamam, zamanımızı ekranda tüketmeyelim ama böyle de bir gerçek var. Bunu en güzel şekilde kullanmamız gerekir.
Bizim amacımız Allah rızasını aramaksa bunu Instagram’daki bir paylaşımımızda veya gerçek hayatta birine uzattığımız çayda, suda, gülümsemede, her şeyde bulabiliriz. Bazı mecraları, ortamları baştan reddetmemek lazım. Çağımızın getirdiği yeniliklere karşı bir duruş belirlemek lazım. Toptan reddetmek ya da toptan kabul etmek veya tamamen mecraya ayak uydurmak değil. “Sosyal medyada nasıl bir kimlikle var olabilirim?” diye sormamız, sorumluluk duygusuyla, en iyi şekilde gereğini yapmamız gerekiyor.
Sosyal medyada bilinçli olarak kötülüğü pompalıyorlar. Köpeğin bacağı kesiliyor, herkes zalim Suriyeliler kesti gibisinden haber yapıyor. Ben de aynı gün köpek seven bir Suriyeli amcanın fotoğrafını paylaşıyorum, Suriyeli çocukları paylaşıyorum. Paylaşımlarımın hepsinde “Topluma bir mesaj versin ama göze de sokmasın” hususuna özen gösteriyorum.
Asıl olan amacımız iyiliği güzelliği yaymak ve bunu yayarken de hangi platformu kullanıyorsak kullanalım, onu en iyi şekilde kullanmak olmalı.
Sizin fotoğraf ve videolarınızda hep insanlar ön planda, bir hikayesi var. Fotoğraf çekerken ne hissediyorsunuz ya da nelere özellikle dikkat ediyorsunuz?
Fotoğraf veya videolarımın hiçbiri kurgu değil. Kendimi çektiklerim hariç tamamen doğal. Bir kere etkili olmasının en önemle sebebi doğal oluşudur. Videosunu çektiğim Mardinli amcalara sen otur sigaranı yak, çalışır gibi yap falan demedim. O anı hissediyorum, yürürken bile algıda seçicilik oluyor. Zaten bir olayı görüyorum, hemen telefonu ya da kamerayı çıkartıp kenara geçip hazır bekliyorum. Fotoğrafın geleceğini hissetmem sanırım bir adım öne geçiriyor. Öncesinde veya sonrasında o insanlarla diyaloga giriyorum. Orada işte iç dünyayı zenginleştirmekle alakalı bir şey. İç dünya zenginleştikçe olaylara bakış açımız değişiyor.
Her şey insanın içinde bitiyor. Çektiğim bir karede videoda iç dünyamla ilgili bir şey mutlaka var, o yüzden paylaşıyorum.
Turistik seyahatlerde genelde ön planda olan yerler gezilir ama esas hikaye arka sokaklarda gizlidir. Siz gittiğiniz bir beldeyi nasıl geziyorsunuz?
Çok ağır bir noktaya temas ettiniz. Şahsen turistik yerleri gezmeyi çok sevmiyorum. Geçenlerde kongre dolayısıyla Hindistan’daydım. Dediler ki sakın ara sokaklara girme; fare var, şu var, bu var... Tabii ki en ücra ara sokaklara girdim.
Bir keresinde “Fotoğraf çekmenin en büyük sırrı nedir diye?” bir fotoğrafçıya sormuşlar. Demiş ki; 3 sırrı var. Yürümek, yürümek, yürümek. Oturduğun yerden fotoğraf çekilmez. Yürüyeceksin. Bir şehre gittiğin zaman belli kriterlerim vardır. Oranın en varoş yeri, hippilerin olduğu bölgesi neresi onu öğrenirim. Çok canlı pazar yerlerini ikinci plana atarım. Çok saygı duyarım ama müzeye girip vakit harcamak istemem. Oranın gerçek yerel halkıyla temasa geçebileceğim yerleri bulmaya çalışırım. Ama öyle elimde makineyle avlanıyormuş gibi asla yapmam. Bazen sadece telefonla çekerim, makine taşımam. Lens değiştir, onu tak bunu çıkar falan gibi bir şey değil benimki. Yanımda küçük bir makine olur, gördüğümde patlatır çekerim.
Zannedersem edebiyata da bir ilginiz var. Fotoğrafları paylaşırken onların hikayesine ve ahengine uygun alıntılar yapıyorsunuz. Yani bunların Google’a “instagram foto için güzel sözler” yazıp aratmadığınız çok belli. Okuyor musunuz? Neler okuyorsunuz?
Çocukluğumdan beri okuyorum. 3-4 yaşımda çizgi roman okuyarak başladım. Çocukken inanılmaz okuyordum. Hatta babam bir ara gözüm bozulacak diye okumamı yasaklamıştı. Üniversite yıllarımda tasavvufla ilgili çok okudum. Kişisel dünyamın gelişmesinde tasavvuf okumalarımın etkisi büyüktür. Daha sonrada ne bulursam okumaya başladım. Şu an ise bildiğim şeyleri ne kadar doğru biliyormuşum diye görmek için şaşırtan kitapları okumayı seviyorum. Hani bir kitap okuyacaksam beni ters köşeye yatırmalı. Bunun riski, tehlikesi olabiliyor ama altyapın sağlamsa bu risk ortadan kalkıyor. Bence okumak, şaşırmaktır.