“Kütüphanelere farklı tanımlamalar yapılıyor ama benim en çok hoşuma giden tanımlamalardan birisi ‘üçüncü mekân.’ Yani ev, iş yeri daha sonra kütüphane. Kütüphaneleri böyle algılamalıyız. Evimiz, evimizde işimiz bittiyse iş yerimiz veya okulumuz daha sonra kütüphane.” İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürü Coşkun Yılmaz, Kütüphanede Bir Gece projesinin temelinde yatan düşünceyi bu şekilde özetliyor. “Kütüphanede Bir Gece” fikrinin mimarı Yılmaz ile bu keyifli projenin detaylarını konuştuk.
“Kütüphanede Bir Gece” fikri nasıl ortaya çıktı, biraz bundan bahseder misiniz?
Kütüphaneler bizim medeniyetimizin temel değerleridir. Biz insanları ne kadar kitapla, kütüphaneyle buluşturursak, aslında hem geleceğimizi hem de geçmişimizi o denli güçlü kılarız. Meselenin özünde kütüphaneye ve kitaba ilgi uyandırmak; kütüphanede daha çok vakit geçirmenin nasıl sağlanabileceği sorusuna cevap aramak yer alıyor. Ayrıca bu proje, kütüphaneyi nasıl hayatımızın, toplumumuzun, insanımızın cazibe merkezi haline getiririz sorusunun cevabından hareketle ortaya çıktı.
Kütüphanelere farklı tanımlamalar yapılıyor ama benim en çok hoşuma giden tanımlamalardan birisi ‘üçüncü mekân’. Yani ev, iş yeri daha sonra kütüphane. Kütüphaneleri böyle algılamalıyız. Evimiz, evimizde işimiz bittiyse iş yerimiz veya okulumuz sonra kütüphane. Bu temel fonksiyonu sağlamak lazım diye düşündük. Bu bağlamda önce İstanbul’daki kütüphanelerin bir kısmını hem 7 gün açtık hem de mesaisini saat sabah 08.30’dan gece 22.00’a kadar uzattık. Sonra bunu 24 saate nasıl çıkarırız diye düşündük. Bu bağlamda Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ni 24 saat kesintisiz okuyucuya hizmet veren bir kurum haline getirdik.
Kültürel faaliyetlere, buluşmalara yeni bir ruh ve heyecan katmak lazım. Ne yapmak lazım diye zihnimde bir sürü soru öteden beri duruyordu zaten. Gece saat 1’de, 2’de, 3’de 4’te kütüphanelere gelinmesini sağlamak, sempatik kılmak ve iyi vakit geçirmek; bilgisiyle, görgüsüyle, adabıyla, erkanıyla ve hatıralarıyla...
Ve şu soru zihnimi kemirmeye başladı: Bizim bir kütüphane hatıralarımız olamaz mı, kütüphane dostluklarımız olamaz mı? Öğrenci arkadaşlarımızla bunu yapıyorduk, ama şimdilerde bir gelenek başlatamaz mıyız? İkincisi bunun yanında bir de kütüphane 24 saat açık, bunun gelinir, gidilir ve canlı bir şey olduğunu duyurmak lazımdı. Öteden beri zihnimde var olan bu kütüphanede bir gece fikri doğdu. Bizim derdimiz gece programı yani sabahlanılan bir program olmasıydı. Bu çerçevede saat 23’te başlayan ve ertesi gün saat 6’da yani toplu ulaşım vasıtalarının çalışmaya başladığı saati esas alan bir uygulamayla bu kütüphanede bir gece projesine başladık. Bunu periyodik bir yapılanmaya oturtmadık ki bir tekdüzelik oluşturmasın. İhtiyaca ve talebe göre ayda üç tanede de yaptığımız oldu iki tane de oluyor ama gün olarak önce Salı günü başladık, hafta içinde biraz yorucu olduğunu gördük ve gelen talepleri dikkate alarak ağırlıklı olarak Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece yapmaya başladık. Saat 23.00’te oturuyoruz, sabah 06.00-07.00’ye kadar devam ediyor.
İsteyen herkes katılabiliyor mu? Bir başvuru süreci var mı?
Biz duyurusunu yapıyoruz, kütüphanemiz zaten açık ve isteyen herkes zaten kütüphanemize gelebiliyor. Araştırma, okuma yapabiliyor, bu da onun bir parçası. Kütüphanemiz iki bölüm, bir bölümünü biz bu sohbete ayırdık. Çok sade, yalın bir şekil belirlemeye çalıştık. Sohbeti değerli, renkli kılan bir şey çaydır, bizim geleneğimizde bu var. Saat 23’te başlayan bu programlarda misafirlerimize istedikleri kadar çay ve kaşarlı simit ikram ediyoruz. Başka ikramlar yapma ihtimali de oldu ama bu da bir geleneğe otursun istedik. Neticede çay ve kaşarlı simit ikram ediyoruz.
Kimse uyumuyor değil mi? :)
Şu ana kadar uyuyanı görmedim çünkü programda şöyle bir format yok; katılan illa ki sonuna kadar kalacak. Ama kısa sürede büyük ilgi gördü. Şehir dışından gelenler oldu programlara. Karşılıklı çok etkili bir iletişim var. Bir taraf konuşuyor, bir taraf dinliyor şeklinde değil. Mikrofon davetlilerin arasında dolaşır. Bazı programlar vardır ki herkes mutlaka konuşmuştur. 300 kişinin olduğu programlar oluyor. Programın akışına göre ilerleyen saatlerde herkesin katıldığı bir ortam oluşmasını, canlı bir iletişim olmasını önemsiyoruz. Şiir var, edebiyat var, tarih var, kültür var, güncel konular var, saz var.
Saz çalan, türkü söyleyen Aykut Kuşkaya, Yavuz Bingöl vb. sanatçılar geliyorlar. Vali, belediye başkanı geliyor. İskender Pala’sından Yavuz Bingöl’üne, Beşir Ayvazoğlu’ndan Hasan Kaçan’ına, İsmail Kılıçarslan’ından Mustafa Şen’ine, Zahit Ercan’ınına, Mehmet Mazak’ına, Ali Ayçin’ine onlarca arkadaş bugüne kadar konuk oldu.
Mesela yaz geldi, biraz ara verdik. Sosyal medyadan sorular gelmeye başladı. Ne zaman program yapacaksınız, ne zaman başlatacaksınız diye. Bizim kültür tarihimizde, ülke tarihinde, bu şekilde gece formatıyla, katılımcılarıyla, üslubuyla, tarzıyla, zamanıyla ve mekanıyla Türkiye’de bir ilk oldu. Devamının geleceğinden ve yaygınlaşmaya başladığını görmekten mutluyuz.
Müzede Bir Gece’den bahsedebilir misiniz biraz?
Müzede bir gece, kütüphanede bir gece programının devamıydı. Yine Türkiye’de müzelerin açılış ve kapanış saatleri bellidir. Saat 9’da açılır. Kışın 17.00, yazın 19.00 mesaisi uygulanır. Sultanahmet Meydanı, İstanbul’da Ramazan hayatının en canlı yaşandığı merkezdir. Bizim de Türk İslam eserleri müzemiz hemen orada ve Türk İslam Eserleri Müzesi Ramazanla da mekanla da bütünleşen bir içeriğe sahip. Çok zengin, çok önemli bir müze. Biz burada bir farklılık yapalım, hem Ramazan ayında milletin talebine bakanlık olarak da bir cevap verelim, hem yeni bir ses, soluk, heyecan olsun, hem de bizim eserlerimize ilgi olsun, insanımıza bir hizmet olsun diye Türk İslam Eserleri Müzesi’ni Ramazan ayında gece 01.30’a kadar açtık ve fiyatı da çok düşük tuttuk. Bu çerçevede de kütüphanede bir gecenin benzeri olarak müzede bir gece diye program yaptık. Orada da gece 23.00’da başladık, sahura kadar yani sabah ezanına kadar devam ettik. O da çok güzel bir yansıma, güzel bir heyecan oldu. Bunlar Türkiye’de çok yapılmayan şeylerdi, ilgi gördü.