Eserlerini okuduğumuz, yüzlerini yalnızca fotoğraflarından bildiğimiz yazar, şair, sanatçı ya da filozofların konuşmalarını Türkçeye çevirerek bizlere ulaştıran “Çeviri Konuşmalar” ekibiyle konuştuk. Bir araya geliş süreçlerinden, mutfakta işlerin nasıl yürüdüğüne kadar birçok soruya cevap bulduk.
İlk önce sizleri tanımak istiyoruz. Okuyucularımız için biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
İlker Kocael: 1987 yılında İstanbul’da doğdum. Galatasaray Lisesi’nin ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde eğitim gördüm. Halihazırda Koç Üniversitesi’nde doktora yapıyorum.
Gülener Kırnalı: 1989 yılında Eskişehir’de doğdum. Galatasaray Lisesi devamında Boğaziçi’nde okudum. Şu an Galatasaray Üniversitesi’nde doktora yapıyorum.
Ümid Gurbanov: 1989’da Bakü’de doğdum, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdim. Halihazırda Alanya’da avukatlık yapıyorum.
Emrecan Kaya: İlker, Gülener ve Ümid çeviriyi bitirdikten sonra üretilen içeriğin hem ilk izleyeni olmak hem de ufakta olsa bir katkı verebilmek harika bir his. İzleyicilerden aldığımız pozitif enerjiyle daha da motive bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz.
Çeviri Konuşmalar fikri nasıl ortaya çıktı. Bir araya nasıl geldiniz ve en önemlisi bu çeviriler ile neyi amaçlıyorsunuz?
İlker Kocael: Çeviri Konuşmalar fikri, 2017 yılının Eylül ayında Fransız filozof Luc Ferry’nin Antik Yunan felsefesi üzerine yaptığı bir konuşmayı çevirmem ve altyazılı olarak YouTube’a yüklememle başladı. Belki ileride birkaç iş daha yaparım diye düşünüp bu videoyu kişisel hesaplarımdan paylaşmak yerine “Çeviri Konuşmalar” isimli Twitter ve YouTube hesapları açarak buralardan paylaştım. Bu ilk video hiç beklemediğim kadar büyük bir ilgi gördü ve çok kısa zamanda birçok takipçi getirdi.
Fark edebileceğiniz gibi planlı ve programlı bir şekilde yola çıkmış değildim. Geriye dönüp baktığımda beni motive eden şeyin; orada Fransızca olarak varlığını sürdüren çok faydalı bir videonun, bu dili bilmeyen kullanıcıların kullanımına kapalı olmasının bende yarattığı rahatsızlık olduğunu anlıyorum. Tabii başlangıçta oturup bir yol planı yapmadığım için kervanı biraz yolda düzmek zorunda kaldım. Bir taraftan üniversitede kendi işlerimle ilgileniyordum, diğer taraftan Çeviri Konuşmalar’ın takipçi sayısının günden güne artması beni heyecanlandırıyor ve daha güzel işler yapmaya motive ediyordu. Böylece genel konsept kendi kendine, biraz da süreç içinde şekillendi: Eserlerini okuduğumuz, yüzlerini yalnızca fotoğraflarından bildiğimiz yazar, şair, sanatçı ya da filozofların kayıtlarını Türkçe’ye aktarmak.
İlk olarak bunun ilginç ve merak uyandıran bir yönü var; çünkü örneğin Louis Althusser dediğimizde çoğumuzun aklına kanlı canlı bir insan gelmiyor. Kendisini bizim gibi konuşan, gülen, somurtan, hatta bazen saçmalayan bir insan olarak karşımızda görmek çoğumuz için ilginç bir deneyim.
Fikrin ortaya çıkışından ve amaçlarımızdan biraz bahsetmiş oldum; şimdi gelelim nasıl bir araya geldiğimiz konusuna. 2017’nin Eylül ayından 2018’in Şubat’ına kadar Luc Ferry, Michel Foucault, Jean-Paul Sartre, Eugène Ionesco gibi yazarların, filozofların çevirilerini yaptım. Ancak Çeviri Konuşmalar’ın takipçi sayısı hızla artıyordu ve kendi işlerimden dolayı düzenli çeviri yapmakta güçlük çekiyordum. Çok eski dostum Gülener sağ olsun, o da her zamanki yardımseverliğiyle bu yükü paylaşmayı kabul etti. Dostluğumuz çok eskiye dayandığı için koordinasyon konusunda bir sorun yaşamadık. Bir süre sonra dostumuz Emrecan Kaya da teknik becerilerini videolarımıza kattı ve görsel olarak da daha bütünlüklü bir yapıya kavuştuk. Tabii logo ve kapak tasarımımızı yapan yine çok eski dostumuz Aykut Durmayaz’ın emeklerini de unutmamak gerek. İşleri bir süre Gülener’le yürüttükten sonra işlerini heyecanla takip ettiğimiz ve zaman zaman fikir alışverişinde bulunduğumuz Ümid Gurbanov’u da aramıza davet ettik. Ümid’in zaten hâlihazırda Bir Nevi Dipnot isimli çok başarılı bir YouTube kanalı var, ama o da sağ olsun teklifimizi geri çevirmedi. Şu anda Ümid de Çeviri Konuşmalar’ın as takımında. Onun da aramıza katılmasıyla Çeviri Konuşmalar’ın bugünkü kadrosu oluştu ve yolumuza her zamanki heyecanımızla devam ediyoruz.
Çevireceğiniz videolara nasıl karar veriyorsunuz. Daha sonrasında süreç nasıl ilerliyor. Yani bir video hangi aşamalardan geçerek son halini alıyor?
Gülener Kırnalı: Hangi videoyu çevireceğimize karar vermek işin belki de en önemli ve en zor kısmı. Zannediyorum ki İlker ve Ümid de bana katılacaktır. Üçümüzün de zamanında beğenip çuvallarımıza attığımız ve orada çevrilmeyi bekleyen videoları olsa da çeşitli kaynaklardan sürekli olarak ilgi çekici videolar arıyoruz. Burada dikkat ettiğimiz birkaç kriter var: Tahmin edebileceğiniz gibi büyük ölçüde felsefe, sanat, edebiyat dünyasından tanınmış kişilerin konuşmalarını ya da mülakatlarını çevirmeye gayret ediyoruz. Sonrasında da bu mülakatın ya da konuşmanın içerisinden en vurucu, en ilgi çekici kısım ya da kısımları seçip, videonun takipçilere sunulacak son halini belirliyoruz. Tabii, bu süreci genel olarak anlatıyorum fakat hepimizin bu aşamada uyguladığı farklı metotlar da olabiliyor.
Bundan sonraki aşama metnin çevrilmesi. Çeviri aşamasının, işin en keyifli ve entelektüel üretim açısından en yoğun aşaması olduğunu düşünüyorum. Zira bazen tek bir kelimenin ya da tek bir deyimin Türkçede en iyi şekilde nasıl karşılanacağını tespit etmek için İlker ve Ümid’le aramızda saatlerce istişare ettiğimiz oluyor. Bu üretim, bazen zihnen son derece yorucu olsa da –en azından kendi adıma söyleyeyim- bir o kadar da keyif veren bir iş.
Çeviri tamamlanınca, çeviriyi yapmayan biri –bu benim için ekseriyetle İlker oluyor- metnin son okumasını yaparak imla hatalarını denetliyor ve metnin son haline ulaşmış oluyoruz.
Bundan sonrası altyazının videoya eklenmesi, videonun düzenlenmesi, kapak görsel ve yazılarının hazırlanıp videoya monte edilmesi gibi teknik aşamalar. Bu aşamalarıysa çok sevgili dostumuz Emrecan yapıyor. Bu noktada yeri gelmişken söylemekte fayda var ki her ne kadar sosyal medyada bizim çevirmenler olarak görünürlüğümüz ve tanınırlığımız daha fazla olsa da o videoların hazırlanıp, göze hoş gelen bir hale gelmesini sağlayan kişi görünmez kahraman Emrecan’dır.
Emrecan videonun son halini bize yollayınca, biz de o videoyu YouTube kanalımıza yükleyip, sonrasında Twitter üzerinden paylaşıyoruz. Bütün süreç özetle böyle işliyor.
Çevirilerin kültür alışverişine ve bilginin yayılmasına ne gibi etkileri oluyor?
Ümid Gurbanov: Kültür ve bilgi, tarihin hiçbir diliminde tek bir milletin tekelinde olmamış, daima farklı toplumların ürettiği ve sonrasında çeviriler vasıtasıyla taşınarak birbirini geliştirmiş veya değiştirmiştir. Hatta şöyle denebilir ki, çeviriler olmasaydı, yani bilgi ve kültür oradan buraya, buradan oraya taşınıp durmasaydı mağaraların duvarlarına resimler çizmenin ötesine pek de geçemez, insanlık tarihi boyunca üst üste koyarak bugün sahip olduğumuz birikimin oluşmasını sağlayamazdık. Bizler de aslında bu kadim geleneği sürdürüyor, ama bunu yeni bir alana taşıyarak, internette, sosyal medyada, YouTube, Twitter gibi aslında eğlenceli zaman geçirmek üzerine kurulmuş platformlarda yapıyoruz. İnsanların aslında böyle çeviriler talep edebileceğini de onlara hatırlatıyoruz, çünkü dediğimiz gibi, internet demek çoğu zaman eğlenceli içerik ile özdeşleşmiş bir alan; oysa bu eğlenceyi tamamen bir kenara itmeden, ama bunun yanında, okudukları, bildikleri veya hatta belki adını duyup da pek bakmadıkları kimseleri çevirerek insanlara ulaştırıyoruz. Hatta şöyle söyleyebiliriz, aslında edebiyat ve felsefe alanında kalem oynatmış isimlerin de bizler gibi insan olduğunu gösteriyor ve böylece herkesin hem belli bir kültür ve bilgiye ulaşmasına hem de buna ulaşırken ve bunu yayarken bir bakıma bunları insanlardan kopuk ve soğuk şeyler olarak görmeden, şöyle denebilir ki, eğlenerek paylaşmasını da sağlıyoruz.