Kültür emperyalizmi var demek, “kültürümüz yoktur” demeye gelir. Dünyanın en büyük irfanına sahip olan bir ülkede kültür emperyalizmi olmaz.” Cemil Meriç
Nedir?
Fransızca “impérialisme” sözcüğünden dilimize geçen emperyalizmin çeşitli tanımları bulunmaktadır. Genel olarak “Bir milletin sömürü temeline dayanarak başka bir milleti siyasi ve ekonomik egemenliği altına alıp yayılması veya yayılmayı istemesi, yayılmacılık.” şeklinde tanımlanmaktadır. Bir devletin kendi sınırları dışındaki toplumlar üzerinde, onların rızaları olmadığı halde, kontrol sağlama politikaları olarak özetlemek mümkün. Tek kelimeyle özetlemek gerekirse; sömürgecilik!
Tarihi Süreç
Emperyalizm kabaca üç önemli evreye ayrılmaktadır. Birincisi 16. yüzyıla kadar olan ve imparatorlukların genişlemesini ifade eden dönem, ikincisi coğrafi keşiflerle başlayıp 19. yüzyıla kadar devam eden dönem buna eski emperyalizm de denmektedir, üçüncüsü ve yeni emperyalizm denilen dönem 1800’lü yılların sonlarında başlayarak günümüze kadar uzanan dönemdir.
Eski dönemlerde krallıkların, imparatorlukların hâkimiyeti tek elde toplaması ve yayılmacı bir politika izlemeleri mümkündü. Günümüz dünyasında bu şekil yönetim biçimleri kalmadığı için emperyalizmin uygulama biçimi şekil değiştirmiştir. Dev şirketler mensubu oldukları büyük ülkelerin başka ülkeler üzerindeki tasarruflarını kullanarak sömürge ülkelerin yer altı ve yer üstü zenginliklerinden faydalanmak suretiyle emperyalizmin temsilcisi olmaya devam ediyorlar. Herkesin bildiği bir örnek olarak, Amerika’nın Irak’ı işgali ile Amerika’ya bağlı büyük şirketler Irak’taki petrolü çok ucuza alarak kendi ülkelerine götürmüşler ve çok büyük meblağlar elde etmişlerdir. Emperyalist olmanın türlü şekillerinden birisi de hâkim ülkenin kültürel ögelerini hükmettiği ülkeye o ülkenin rızası olsun ya da olmasın zerk etmesidir. Siyasi ya da ekonomik işgalin hemen ardından misyonerlerin devreye girmesi bunun en açık göstergesidir. Emperyalist güçler sömürdükleri ülke insanına kendi ideolojilerini, çıkar sağladıkları düşünceleri, boyun eğmeyi, itaati benimsetmişlerdir.
Emperyalizmin Nedenleri ya da Meşruiyet Kaygıları
Emperyalizmin nedenleri hakkında birden fazla görüş vardır. Ana başlıklar halinde özetlemek gerekirse şunları sayabiliriz. Ekonominin iyileştirilmesi en geçerli sebep olarak görülmüştür. Yani sanayileşme ile üretimin artması ve bu ürünlere yeni pazar arayışı, hammadde ihtiyacının bakir ülkelerden temin edilme ihtiyacı, artan nüfusa yerleşim bölgelerinin oluşturulması gibi ekonomik nedenler emperyalist politikaların geliştirilmesine yol açmıştır. Marksist kuramcılara göre kapitalist devletler ekonomiyi tekelde tuttuğunda diğer kapitalist devletlerle rekabet yaşadığında yeni Pazar arayışından dolayı kapitalizmin son basamağı olan emperyalizm doğar.
İkinci görüşe göre devletler güvenliklerini temin etmek için ulaşım ve haberleşmenin denetimini ellerinde tutmak isterler. Stratejik noktaları kontrol altına almak, başka devletlerin müdahale etmelerini engellemek için emperyalist tutumlara ihtiyaç duyarlar.
Bir başka gruba göre emperyalizm hayatta var olma mücadelesinin gereklerinden dolayı ortaya çıkmıştır ve bu tabii bir süreçtir. Hitler ve Machiavelli gibi isimler bu görüştedir; güçlü olan güçsüz olana hükmetmesi doğanın kanunudur.
Son olarak emperyalizmi ahlaki sebeplerden dolayı gerekli gören bir kesim de vardır. Zorbalıkla, vicdansızca idare edilen devletlerin yönetimine müdahale ederek el koyarlar ve kendi kurallarına göre yeni bir oyun kurarlar. Daha insani bir hayat için kendi medeniyetlerini vazgeçilmez gören devletler emperyalizmin esas aktörleri olarak sahnededirler. Sömürenler sömürülenlere medeniyet götürmektedirler!
Karşılıklı Bağımlılık Teorisi
Joseph S. Nye ve Robert O. Keohane, 1977 yılında yazdıkları Power and Interdependence (Güç ve Karşılıklı Bağımlılık) adlı kitaplarında “Karşılıklı Bağımlılık Teorisini” ortaya koymuşlardır. Teoriye göre tüm taraflar birbirine muhtaçtır ve birbirlerini tamamlar. Yani ülkeler arasındaki ilişkilerde gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler birbirlerine siyasi, politik, ekonomik vb. alanlarda bağımlıdırlar. Burada tek taraflı bağımlılık iddiasına bir meydan okuma vardır. Fakat ilişkilerin karşılıklı bağımlılık niteliği kazanması için ilişkilerin simetrik olması gerekmektedir. Aksi halde sömürü devam ederken adının emperyalizm değil de karşılıklı bağımlılık olarak değiştirilmesinden başka sonuç çıkmaz. Bu durum da arka planda güçlünün güçsüzden rant elde ederken dünyanın gözlerini çeşitli teorilerle perdelemesi anlamına gelir.
Neo Diye Yazılır Makyaj Diye Okunur
Emperyalizm ya da kolonyalizm yani sömürgecilik. Bu terimler arasında literatürde nüansla ayrım yapılsa da pratikte hepsi aynı manayı ifade ediyor; çıkarları uğruna zalimin mazluma zulmü. Kavramların başlarına “yeni, çağdaş, modern, post” anlamında “neo” eki getirildiğinde ise sömürünün kibarlaştırılmış(!) yöntemlerle meşrulaştırılması söz konusudur. “Demokrasi, insan hakları, sanayi getiriyoruz” gibi aldatıcı vaatler “maddi ve manevi değerlerinizi, varlığınızı, insanlığınızı, aklınızı, kalbinizi, onurunuzu, haysiyetinizi kısacası sizi sizden alıyoruz” manasının “neo” yani makyajlı versiyonudur. Kendini medeni ve aydın gören ülkelerin diğer milletlerin tepkisini önlemek için tercih ettiği gizli bir işgal tekniğidir.
Sömürgenler Sarmış Dört Bir Yanı
Günümüz dünyasında düzenli ordularla askeri güç uygulanarak hüküm süren klasik emperyalizm yerine geçen neo emperyalizme yardım ve yataklık etmeleri için kendisini “süper güç” olarak tanımlayan devletler tarafından çeşitli sivil toplum kuruluşları, medya organları, sözde dini yapılanmalar kuruluyor; tampon devletler, taşeron örgütler finanse ediliyor.
Konu Emperyalizm Olduğunda Adını ve Kitabını Anmadan Geçmek Olmaz: Vladimir İ. Lenin
Lenin’in en çok okunan kitaplarından birisi olan “Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması” konumuzla doğrudan alakalı bir kitap . Lenin’e göre kapitalizmin ulaştığı son basamak emperyalizmdir. Kapitalizm arttıkça hammadde ihtiyacı artacaktır. Hammadde ihtiyacı arttıkça kendi kaynakları ile hayatını sürdüremeyen devletler çıkarları için kendinden güçsüz ülkeleri sömürmeye başlayacaktır. Yani kapitalizm, sürecin sonunda emperyalizme evrilecektir.
Kültür Emperyalizmi mi Kültürsüzleştirme mi?
Kültür emperyalizmi tahmin edileceği üzere bir ülkenin kendi kültürel değerlerini ve ideolojilerini diğer ülkelere benimsetmesi, kabul ettirmesidir. Emperyalizmin en önemli ayaklarından birisidir. Sömürgeciliğe sağlam bir zemin hazırlar.
Bugün, kendisini süper güç olarak tanımlayan ülkelerin kitle iletişim araçları ve basın yayın organları aracılığı ile yeme-içme, giyinme, eğlenme gibi günlük hayat rutinlerini alt kültür olarak tanımladığı diğer halklara dayatması ile karşı karşıyayız. Daha acısı mevcut dayatma, başka bir kültürü benimsetmek bile değil tamamen kültürsüzleştirme, ne idüğü belirsiz içi boş ritüellerle anlamsız ve amaçsız nihilist bir hayat tarzı teklif etmesidir.
Yumuşak Göründüğüne Bakma
Bir ülkenin askeri usullerle fethi hem zahmetli ve masraflıdır, tam bir prosedür yumağıdır ayrıca küresel dengeler devreye gireceği için risklidir. Ancak yukarıda saydığımız medya ve iletişim aygıtları ile soft power denilen yumuşak güç olarak kültür dayatması kirli emelleri olan sömürgeci ülkelerin güçlü bir silahıdır.
Kamus Namustur
Bir kültürü değiştirmenin ilk yolu o milletin dilini değiştirmektir. TV programları, diziler, sinemalar, sosyal medya gibi unsurlar dilin değişmesinde en önemli etkenlerdir. Günlük kelimelerimize baktığımızda dahi ana dilimizin ne kadar güdükleştiğini görebiliyoruz. Anlamı olmayan tepki sözcükleri, muhatabını itibarsızlaştıran hitaplar, argoya kaçan sevinme naraları ve daha pek çok örnekle dilin yozlaşmasına şahit oluyoruz. Dilimizi yitirdiğimizde namusumuzu yitirmiş olacağımızı tekrar hatırlamak ve hiç unutmamak mecburiyetindeyiz.
Kültürel Emperyalizm Başka Kültürel Etkileşim Başka
Kendisini hâkim güç olarak gören devletlerin kültürlerini dayatması ile iki ya da daha fazla kültürün çeşitle nedenlerle birbirinden etkilenmesini karıştırmamak lazım. Türklerin İslamiyet’i kabul etmesi kültür emperyalizmi olarak değerlendirilmezken Batının sömürge ülkelerini çeşitli hilelerle Hristiyanlaştırması emperyalizmin aşikâr örneğidir.
Not: Emperyalizm hayatın her alanında karşımıza çıkıyor. İletişim emperyalizmi, medya emperyalizmi akla ilk gelenlerden. Her bir alan kendi içinde önemli ve duyarsız kalınamaz nitelikte. Bilgi, bilinç, eylem üçlemesi için okumak, araştırmak, uyanık olmak elzem.
Anti Emperyalist Nasıl Olunur?
Emperyalizm sömürgecilik demekse anti-emperyalizm sömürgecilik karşıtı demektir. Peki, nasıl anti-emperyalist olunur? Modern hayat şartlarını oluşturan emperyalist ülkelerin ürettiği her şeyi reddederek değil elbette. Ama sunduğu her imkânı sorgusuz sualsiz zararına bakmadan alıp kabullenmek de akıl işi değil. Kendi süzgecimizi oluşturmak zorundayız. Yemek, giyim, teknoloji vs. alanlarda alternatifleri değerlendirmek ya da alternatif oluşturmak için direnmeliyiz.
İslam’da Emperyalizm Elbette Yoktur
Emperyalizm çok su götüren en hararetli meselelerden birisidir. Konu hakkında yıllardır sayısız makaleler, kitaplar yayınlanmıştır. Dolayısı ile biz bu dosyalarda ilgilisine giriş sadedinde birkaç kelam ediyoruz ve sözün bizcesi ile meramımızı sunuyoruz.
Konuya Müslüman kimliği ile yaklaştığımızda ilk cümlemiz İslam’da emperyalizm yoktur. Zira emperyalizmin ihtiva ettiği mana ile İslam’ın temel mesajı taban tabana zıttır. Emperyalizm başka ülkelerin sınırlarını ihlal etmek, kaynaklarını sömürmek, insanlarını zihnen veya bedenen köleleştirmek gibi vicdan yoksunu bir mana ifade eder. İslam’da fetih vardır. Fetih Allah’ın adını duyurmak ve adaleti tesis ve temin için yapılır. Fethin de kendi içinde kuralları vardır. Savaşanlardan başkasına dokunulmaz, hayvana bitkiye çevreye zarar verilmez, kadınların namusuna göz dikilmez ne esirlere ne bir başkasına işkence edilmez, insan onurunu haysiyetini hiçe sayacak işler yapılmaz, fethedilen bölgenin halkı günlük hayatına devam eder, din özgürlüğü tesis edilir, ganimetler devlete teslim edilir. Fetihten maksat talan etmek, yağmalamak ya da sömürmek değildir. Kim bunları yaparsa günahı ve cezası büyüktür.
İslam’ın meşru bir sebep olmadıkça savaşı men etmesinin ve barışı tavsiye etmesinin en önemli delillerinden birisi Enfal Suresindeki şu ayettir: “Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”
Cemil Meriç: Dünyanın En Büyük İrfanına Sahip Olan Bir Ülkede Kültür Emperyalizmi Olmaz
Kültür ve emperyalizmin birleşmesini, “akıl almaz bir fuhuş” olarak nitelendiren Cemil Meriç’in bir seminerinden notlar olarak karşımıza çıkan şu cümleler kültür ve emperyalizm kavramlarına farklı bir bakış sunuyor:
“Kültür emperyalizmi olmaz. Kültür manasız, muhtevasız, piç bir kelimedir. Bukalemun kelime; kaypak, melun bir kelime. Emperyalizm bu kelimeden başlıyor. İrfanla, emperyalizm mezcedemez. Kültürün 182 manası var; manası eğer irfan ise emperyalizmi olmaz. Batılılaşmanın yeni bir kulpudur. Batı modalarını, zaaflarını, kokuşmuşluklarını bize aktarmak için; bizi kültürsüzlüğümüze inandırmak için bunu icat etmiştir. Bunun için irfanımıza sığınmalıyız. Kültürlü bir ülkede, aşılanmak istenen başka kültür derhal yok edilir. Kültür ile emperyalizm izdivaç etmez. İrfan zerk edilemez, karşı irfanın taarruzuna uğramaz. İrfan ayırmaz, birleştirir; kendini tanımakla başlar. Kültür emperyalizmi var demek, “kültürümüz yoktur” demeye gelir. Dünyanın en büyük irfanına sahip olan bir ülkede kültür emperyalizmi olmaz.”
Ayrıca Kültürden İrfana adlı eserinde Cemil Meriç, “Emperyalizm hiçbir zaman Akif kadar müthiş bir düşman tanımamıştır. Akif hem bir ülkenin sesidir, hem de bütün bir kıtanın.” diyerek Mehmet Akif Ersoy’u emperyalizmin düşmanı olarak değerlendirmiştir.
Ahmet Kabaklı: İşte, Emperyalizm Böyle Önlenir!
Ahmet Kabaklı’nın Kültür Emperyalizmi isimli eserinde altı çizili satırlardan bir kısmı;
“Amerikalıya kızıyoruz. Ben de kızıyorum. Amma, Amerikalıyı sopayla bu memleketin dışına atmakla mesele hallolmaz. Olamaz! Amerikalının şarkısına karşı gelebiliyor musunuz? Sakallı, favorili, meşin ceketli maymuncukları önleyebiliyor musunuz? “Ben Avrupa’dan bunu aldım.” diye övünen Amerikan sigarasını kaçak alıp içen kimseyi kınayabiliyor musunuz?
İşte emperyalizm, böyle önlenir arkadaşlar. Direnme, ancak kültürle olur. Direnme, bir milleti değerlerine bağlamakla mümkün olur. Ne ile karşı çıkacağız diye düşündüğünüz zamanda: milletinin töresiyle karşı çıkacağım. Türk milletinin folkloruyla âdetleriyle velhâsıl Türk’ün şahsiyetiyle karşı çıkacağım.” diyebiliyor musun?
Arkadaşlarım, Türkiye’ye Noel’in gelişi, Kurban bayramının gelişinden daha çok belli olmaktadır. Nüfusun %99’u Müslüman bir diyarda nasıl olur da (hiç değilse belli çevrelerde, gazetelerde, radyolarda) Noel’in gelişi, Kurban Bayramı’ndan daha çok belli olur? Ama oluyor. Demek ki siz, kültür emperyalizmine yatmışsınız. Sokaklarda bağırmakla olmaz. Birbirinizi kırmakla olmaz. Kültür emperyalizmine teslim olmuşsunuz! Bugünden karar verelim: Kültür emperyalizmine karşı koyacağız.
Abdurrahman Arslan: Öznesi Soyutlanmış Emperyalizm
Abdurrahman Arslan bir panelde “Öznesi soyutlaşmış emperyalizm ne demektir?” diye soruyor ve cevaplıyor: Emperyalizme karşı olduğunu söyleyen o yerli halklar aslında emperyalizmi de davet eden halklardır. Nasıl davet etmektedirler? Emperyalizmin emtiasına, eşyalarına, tüketim nesnelerine alışmış; damak zevki, giyim tarzı, düşünce tarzı, zihniyeti değişmiş bir dünya olmuş artık. Dolayısıyla istedikleri kadar hükümetleri bunlara mani olsa bile; bu insanların demokratik talepleri olarak yeniden emperyalizmin nesnelerini toplumlar istiyor zaten. Bundan dolayı bence hükümetlerin de, devletlerin de işi çok zor. Çünkü dün bazı şeyleri yasaklayarak buna mani olabilirdiniz; ama bugün yasakladığınız andan itibaren özgürlükleri kısıtladığınıza, tüketime mani olduğunuza, toplumun refahını ya da iyi yaşamasını istemediğinize dair bir sürü laf edeceklerdir. Aslına ben –çok iyi bir kavramsallaştırma mıdır bilmiyorum ama- ‘’emperyalizmin demokratikleştirilmesi’’dir diyorum buna. Bizzat emperyalizme karşı olan halklar emperyalizmin nesnelerini isteyerek onun işini kolaylaştırmaktadırlar. Böyle sıkıntılı bir süreç içerisinde yaşıyoruz.
Peyami Safa: Yedi Başlı Emperyalizm Ejderhası
Peyami Safa I. Dünya harbinden sonra Rus emperyalizmini “Sosyalizm, Marksizm, Komünizm” isimli eserinde şu cümlelerle anlatıyor: “1917’nin barışsever ve mazlum Rusya’sından Orta Avrupa’yı, Balkanlar’ı Çin’i istila eden yedi başlı bir emperyalizm ejderi doğdu. Marx adına işlenen cinayetler ve yapılan katliamlar ortaçağ işkencelerini gölgede bıraktı.”