
Esad Mücahit Eskimez
Neredeyse hepimiz “1000 yıllık devlet geleneğimiz” tabirini birçok kez işitmişizdir. Hep duyduğumuz bu sözü anlamlandırmak üzere Büyük Selçuklu Tarihçisi Prof. Dr. Cihan Piyadeoğlu ile bu 1000 yıllık serüvenin başlangıç noktasına uzandık. Selçukluların önemini, devlet geleneğimizi ve tarihi zaferlerimizin günümüze etkilerini konuştuğumuz zihin açıcı bir röportaj ile sizleri baş başa bırakıyoruz.
Tanıyalım: Cihan Piyadeoğlu Rize’de dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun olduktan sonra, 1999 yılında yüksek lisansını ve 2008 yılında da doktorasını tamamladı. Büyük Selçuklular ve Gazneliler üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Piyadeoğlu, halen Medeniyet Üniversitesi’nde görev yapmaktadır.
Büyük Selçuklular Devleti için, Türk tarihinde eski ama görkemli bir yıldız diyebiliriz. On altıdan fazla Türk Devleti içinde Büyük Selçuklular’ı diğerlerinden ayıran ve değerli kılan özellik nedir?
Büyük Selçuklular tarihte var olduğu için şu an biz bu konuşmayı yapabiliyoruz. Çünkü bakıldığında Selçuklular’a kadar, Türk devletleri daha çok doğuda hâkimiyet sürdürmüşlerdir. Örneğin Selçuklular’dan bir önceki devlet Gazneliler’e baktığımızda, en batı hakimiyet sınırı Rey’dir (bugünkü Tahran). Selçuklular’a baktığımızda ise Rey’i kendilerine başkent yapmış ve burayı bir üs olarak kullanarak Batı’ya hareket etmişler. Bunun manası şudur; Büyük Selçuklular’ın kuruluş tarihi olan 1040 yılı, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin de kuruluş tarihidir. Çünkü bu bir süreklilik meselesidir. Büyük Selçuklular’dan sonra Türkiye Selçukluları var tarih sahnesinde. Türkiye Selçukluları da Büyük Selçuklular ile aynı hanedandan gelen kişilerce kurulan bir devlet. Ardından Osmanlı ve Osmanlı’dan sonra da Türkiye Cumhuriyeti. Yönetim şekli değişmişse de zihniyet ve “Türk Devlet Geleneği” aynı. Bir devamlılık söz konusu. Bu anlamda Selçuklular, doğu ve batının birleştirmesi ve devamlılığın sağlanması açısından çok önemli.
“Türk Devlet Geleneği”nden bahsettiniz hocam. Bunu biraz daha açabilir misiniz?
Şöyle bir örnek vereyim: Türkiye Selçuklu Devleti, Büyük Selçuklular devam ederken kurulmuş, ondan sonra yaşamaya devam etmiş. Kirman bölgesinde kurulan Kirman Selçukluları ve yine aynı şekilde Irak Selçukluları da yaşamaya devam ediyor. Yıkılan sadece Büyük Selçuklu Devleti’nin merkez organizasyonu. Türkiye Selçukluları yıkıldığında devlet içerisinde görevli olan pek çok kâtip, memur ve komutan başka bir beyliğin idaresine girip orada yaşamaya başlıyor. Büyük bir kısmı Karamanoğulları’na hizmet etmeye devam etmiş. Germiyanoğulları’nın, Karasioğulları’nın ve hatta az miktarda da olsa Osmanoğulları’nın hizmetine giren var. Mesela İslam Ansiklopedisi’nin Osman Bey maddesinde Osman Gazi’nin Türkiye Selçuklu sarayında eğitim aldığına dair bir görüş var. Bu önemli bizim açımızdan. Çünkü devlet geleneğinin bir şekilde sonraki dönemlere de aktarıldığının bir göstergesi.
Büyük Selçuklular tarihi ya da daha genel ifadeyle Selçuklular tarihi geri planda kalıyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Osmanlı tarihi her zaman daha ön planda tutuluyor Türkiye’de. Liseden, ortaokuldan itibaren baktığınızda Selçuklu Tarihi ile Osmanlı Tarihi’nin müfredatta kapladığı yer aynı değil. Bunu Osmanlı Devleti’nin 600 küsur yıllık bir devlet olması ve Selçukluların 117 yılda yıkılması ile açıklayabilirsiniz, ama bu şekilde düşünmemek lazım. Çünkü Büyük Selçuklular’ın tarihi 961 yılında başlıyor aslında. O süreçten Türkiye Selçuklu Devleti’nin yıkılışına kadar olan süreyi hesaplarsak aşağı yukarı 350 yıla tekabül ediyor. Yani 350 yıllık bir dönemin tarihi var elimizde ve bunun aktarılması lazım.
Diğer bir açıdan bakarsak Osmanlı tek hanedan olarak devam etmiş, fakat Selçuklular’da bölünmeler var. Bu bölünmeler de bizi yanıltıyor. Değil Selçuklular, Eyyubi Devleti bile Selçuklu kabul edilmeli. Çünkü Selçuklu bakiyesi. Neticede Selahaddin Eyyubi’nin babası Selçuklu valisi. Onun öncesine bakıyorsunuz Zengiler var. Zengiler kimin devamı? Selçuklular’ın. Dolayısıyla Selçukluların kaynak ve yayılma alanı coğrafi olarak çok geniş ve dolayısıyla kopmalar oluyor ne yazık ki.
Bu konuda bir başka sıkıntı da var: Selçuklu tarihi çalışmalarında Arapça veya Farsça’dan birini mutlaka öğrenmek zorundasınız. Ayrıca bir Batı dili zaten olacak. Dolayısıyla öğrenci ikinci bir dil öğrenmek istemediği için bu zorlu alana yönelmiyor. Ama Osmanlı tarihi çalışmalarında gereken Osmanlı Türkçesi’ni bölümde iyi veya kötü, bir şekilde öğrenen öğrenci oradan devam etmeyi tercih ediyor.
Malazgirt Zaferi geçen sene kutlanmaya başladı. Siz de bu kutlamalara davetli olarak katıldınız. Malazgirt Zaferi’ni yahut diğer zaferlerimizi kutlamalı mıyız?
Geçen seneye kadar Malazgirt zaferi kutlamaları yoktu. Ben diğer kutlamaları görünce açık söylemek gerekirse bir taraftan imreniyor bir taraftan da “Malazgirt niçin yok?” diye kızıyordum. Çünkü Malazgirt zaferi, bana göre İstanbul’un fethinden daha mühim. Çünkü Bizanslılar Malazgirt’i, İstanbul’un fethinin başlangıç noktası olarak kabul ederler. Ne olmuştur orada? Bizans’a çok büyük bir darbe indiriliyor ve Bizans’a karşı önemli bir üstünlük elde ediliyor. Bizans’ın tekrar toparlanıp Türklerin karşısına çıkması 1176 Miryokefelon’a kadar mümkün olamıyor. Bu süreçte Türklerin Anadolu’daki faaliyetleri daha kalıcı hale getiriliyor. Yine bu süreç Selçuklu’nun ve akabinde Osmanlı’nın bu coğrafyada daha sağlam tutunmasını sağlıyor. Çünkü Anadolu’da doğru dürüst bir Rum nüfusu kalmıyor. Türkler geldikçe onlar göçüyor.
Çanakkale savaşına bakalım. Sonuçları itibariyle kazanılmış bir şey yok gibi görünüyor. Nitekim üç sene sonra İtilaf Devletleri İstanbul’u ele geçiriyor. Ama taşıdığı sembol değere bakıldığında inanılmaz önemli bir zaferdir Çanakkale. Bu anlamda Çanakkale gibi Malazgirt’in de kutlanmaya başlaması çok önemli. Bir olgunun insanların zihninde daha kalıcı olmasını istiyorsanız tören yapın diye bir söz var. Tören yapacaksınız, insanlar onu görecek. Her sene hatırlatacaksınız ki insanlar fark edip özümseyecekler. Bu anlamda Malazgirt ve Kut’ül Amare gibi Sakarya Savaşı’nın da kutlanmaya başlaması lazım.
Bu yapılan etkinlikler biraz da geride kalmış zafer dolu günlerin hülyasıyla avunmak olmuyor mu?
Bugün Mohaç Savaşı’nın yıldönümünü kutlasak bu dediğine ben de katılabilirim. Mohaç çok önemli bir zafer, meydan muharebesi. Fakat sonuçları itibariyle günümüzü etkiliyor mu? Hayır! Bunun aksine biliyoruz ki Malazgirt’in etkileri halen devam ediyor. Dolayısıyla kutlanmasında bir sıkıntı yok kanımca. Aksini düşündüğümüzde, diğer bir ifadeyle geçmiş bizim için önemsizse eğer, tarih bilimi de gereksiz oluyor. Şunu belirtmekte fayda var gene de: Her şeyde olduğu gibi burada da denge lazım.