
5 senedir Türkiye’de yaşıyor. “Sadece Türkçe öğrenmeye ya da üniversite okumaya gelmedik, Türkiye’de yapılanlar bize her bakımdan örnek oldu” diyerek anlatıyor ülkemizi. “Geri dönüp burada öğrendiklerimiz sayesinde ülkemiz çocuklarına el uzatacağız” diye de ekliyor. Misafir öğrenci röportaj serimizin bu ayki konuğu Ganalı Abdulmanaf.
Menaf kimdir, bize biraz kendinden bahseder misin?
Adım Abdulmanaf Mumuni. 2 Ocak 1992 yılında Gana’nın Bawku şehrinde doğdum. Üsküdar Üniversitesi Psikoloji bölümünde 4. sınıf öğrencisiyim. 2013 yılında Türkiye’ye geldim.
Türkiye maceran nasıl başladı?
Gelmeden önce Türkiye ile alakalı hiç bilgim yoktu. Türkiye, İngilizce Turkey diye yazılıyor o da hindi anlamına geliyor. Türkiye’ye dair bildiğim tek şey buydu. 2013 yılında liseden mezun olunca köyüme döndüm. Üç ay sonra kuzenim beni aradı. “Hüdayi Vakfı aracılığıyla arıyorum, Türkiye’de gerçekleştirmeyi düşündüğümüz bir projemiz var ve kayıtlar başladı, belki başvurmak istersin” dedi. Ben de “Cevap vermeden önce ailemle görüşmem gerekiyor” dedim. O zamanlar Hüdayi Vakfı hakkında bilgim yoktu. Hep köyde yaşıyordum, bırakın yurtdışını, Gana’nın çoğu şehrine bile gitmemiştim.
Annem çok sevindi, hatta bana şöyle buyurdu: “Oğlum liseden mezun oldun ama ne yapacağın belli değil, olsa bile imkânımız olmayabilir, o yüzden projeye başvur yani elinden geleni yap gerisini Allah’a bırak” dedi. Bunun üzerine aynı günün akşamı kuzenimi tekrar aradım ve başvurmak istediğimi söyledim. O da “Yarın mülakat için başkent Akra’ya gelmen lazım” dedi ve öylece anlaştık. Bir ay içinde her şey tamamlandı ve Türkiye’ye geldim Elhamdülillah.
Bize ülkeni anlatır mısın? Gana nasıl bir yerdir?
Ben Ganalıyım. Tabii bu kişiye göre değişir ama bana sorarsanız çok güzel bir ülkedir. Diğer Afrika ülkelerine nazaran sakindir. Hiç savaş olmaz ve ticareti gelişmiştir. Ülkemizde çok Türk var; inşaat, okul yapanlar ve ticaretle uğraşanlar var. Gana’da hayat çok ucuzdur. Güzelliklerinin yanında oranın da çirkin tarafları, yaramazlık yapan insanları var tabii.
Türkiye’de seni en çok ne duygulandırdı?
İlk geldiğimde ev arıyordum ve ikametgâh yenilemek için sağlık sigortası yaptırmam gerekiyordu. Nasıl yapacağım diye kara kara düşünüyordum. Kimsenin yardım edeceğini ihtimal vermiyordum. Uluslararası Genç Derneği vesilesiyle Selman Özpınar ile tanışmıştık. Sadece ev konusunda yardımcı olur diye düşünmüştüm. Gana’da insanlar zengindir ama yardım edenini bulmak çok zordur. O yüzden kimseden bana yardım eder diye bir beklentim yoktu. Sonra Selman abi, beni ile tanıştırdı. Ev konusunda konuştuk, beni baya bir dinledi. Durdu bana baktı, baktı, baktı… Sonra “Sen benim Türkiye’deki kardeşim olursun, seni evimize alırız, aylık bir miktar da yardım yaparız, başka bir sıkıntın var mı?’’ dedi. Sağlık sigortamı söyledim onun içinde bana yardımcı oldu. Çok şaşırmıştım, içimden bu adam ne yapıyor diyordum. Bu olayı hiç unutmam, her zaman beni duygulandırır.
Türkiye’nin neyine şaşırdın?
Her ülkenin kendine özgü bir hayat şekli vardır. Mesela Gana’da sigara içenler var ama buradaki gibi her yerde ve sürekli içilmez. Bir kişi sigara içiyorsa çoğu zaman ona saygı gösterilmez. Değersiz biri olarak görülür. Böyle bir toplumda yetiştiğimiz için Türkiye’ye gelince şok olduk. Burayı kötü bir ülke zannettik, tabii Türkiye’nin hiç de öyle bir ülke olmadığını sonradan fark ettik. Türkiye’de kısa bir süre kalsaydık muhtemelen kötü bir ülke diye algılardık. Ben bu duruma çok şaşırmıştım.
Türkiye sana ne kattı?
İlk olarak anlattığım gibi Türkiye’ye Türkçe öğrenmek için geldim, sonra kendimi üniversitede buldum. Buna çok şaşırdım ve inanamadım. İnsanları tanıdıkça ve yaptıklarını gördükçe çok sevdim ve onlar gibi olmaya karar verdim. Türkiye’de gördüğüm iyilikler bizim orda o kadar bulunmuyor. Şimdi Gana’daki köyümde başlattığım 350 kişilik bir okul inşaatı devam ediyor. Bu da Türkiye’de topladığım yardımlar sayesinde yapılıyor. Bu okulu köyümdeki çocukların yetişmesi için yapıyorum, çünkü eksikleri çok fazla.
Sonuç olarak, yukarıda söylediklerimi düşününce Türkiye’ye sadece Türkçe öğrenmeye ya da üniversite okumaya gelmedik, Türkiye’de yapılanlar bize örnek oldu. Her bakımdan bir hayli katkısı oldu.
Türkiye’de kendini hiç yabancı gibi hissetin mi?
İlk defa yabancı bir ülkeye geldiğim için dil konusunda zorluk yaşadım. Ve tabii arkadaşımın olmayışı beni çok zorlamıştı. Tabii bir süre sonra kendimi ifade edebilmeye ve arkadaşlarla uyum sağlamaya başladım. Çevremin yardımları sayesinde bu zorlukları aşmam uzun sürmedi.
En sevdiğin şehir hangisi?
İstanbul’da yaşıyorum ama en sevdiğim şehir Elazığ. Fakat hiç gitmedim. Şaşırmayın lütfen. Elazığ ile alakalı güzel bir hikâyem var. Buraya sığmayacak kadar uzun bir hikâye.
Elinde mikrofon var ve tüm insanlık seni dinliyor, ne söylemek istersin?
Gençlere camiye gitmelerini ve sigara içmemelerini söylerdim.
Hangi takımı tutuyorsun?
Fenerbahçe.
Türkiye’de en beğendiğin yemek?
En beğendiğim yemek pirinç pilavı. Çünkü bizim yemek kültürümüze uygun. Kebapları ve dürümleri de çok seviyorum.
İstanbul’un en sevdiğin yeri?
Üsküdar.
Gelecek planında neler var?
Klinik Psikoloji okuyup yüksek lisans yapmayı planlıyorum. İmkân olursa doktora yapmayı ve akademisyen olmayı düşünüyorum.
Atasözü ve deyimler ile aran nasıl? En sevdiğin atasözü hangisi?
Üzüm üzüme baka baka kararır.
Geri döndüğünde buraya dair ne götürmek istersin?
Burada öğrendiklerimi gidip ülkemin çocuklarına anlatıp, öğretmek istiyorum.
Türkiye’de bulamadığın, hasret çektiğin bir şey var mı?
Akşam olduğunda ya da hafta sonları arkadaşlarımla bahçede oturup sohbet etmeyi özledim.
Arkadaş ilişkilerini tek kelime ile anlatır mısın?
Şefkat.
Şimdi de en zor soruya geldik. Tavuk döner mi lahmacun mu?
Tavuk Döner.