• Reklam
  • Künye
  • İletişim
  • ABONE OL!
  • GENÇ'e Yazı Gönder
  • Atölye Çalışmaları
    • Yazı Atölyesi
    • Fotoğraf Atölyesi
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS
Kısa yoldan ABONE olmak

logo

  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
Anasayfa
  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!
  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!
  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!
  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız
  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!
  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart
  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!
  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!
  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!
  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık
  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!
  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!
  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!
  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var
  • ANASAYFA
  • Bir Soru Bir Cevap
  • Gönül Dergahından Hikmetler: İmtihanlara Sabretmek

Gönül Dergahından Hikmetler: İmtihanlara Sabretmek

24.03.2018 15:01
Bir Soru Bir Cevap
3837
Osman Nuri Topbaş

Allah’tan gayrı hiçbir varlıkta “beka”, yani ölümsüzlük ve sonsuzluk güç ve imkânı yoktur. Mezar taşları üzerine nakşedilen “Huvel Baki” yazısı, bunun net bir ifâdesi mahiyetindedir. Yani yaratılmış bütün varlıklar fânîdir, dolayısıyla yok olmaya mahkûmdur. Âyet-i kerîmede bu hakîkat şöyle ifâde edilmiştir:

“Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacaktır.” (er-Rahmân, 26)

Fânî olan varlıkların, vasıfları da fânîdir. Bu keyfiyetin bir neticesi olarak da hepsi ebedî bir değişime mahkûmdur. Hiçbiri, bir hâl üzere bâkı kalamaz. Yani her hâl gelip geçicidir. Hazret-i Mevlânâ ne güzel buyurmuştur:

“Sen, ey ilkbahar güzelliğine karşı dudak ısıran, hayran olan kimse! Bir de sonbaharın sararmış hâline ve soğukluğuna bak!

Güzel bir çocuk; bakarsın, güzelliği ile halkın sevgilisi olmuştur. Bir müddet sonra, ihtiyar bir bunak hâline gelir ve halka rezîl olur!

Ey yağlı-ballı yemekler ve nefis gıdalar görüp imrenen! Kalk helâya git de, onların âkıbetini orada gör!” 

Bu demektir ki, zıtlar üzerine kurulmuş olan âlemimizde, güzellik veya çirkinlik, hayır veya şer, varlık veya yokluk, kemâl veya zevâl üzere bâkı kalamaz. Ebedî bir değişim, bütün mahlûkât için mutlak bir kaderdir.

Bu hakîkate binâen yine Mevlânâ Hazretleri, gönle gelen elem ve sürurların da geçici olduğunu şöyle beyan buyurmaktadır:

“Ey delikanlı! Bu ten bir misafirhânedir. Her sabah, senin misafirlerin olan gam ve neş’e oraya koşarak gelirler. Uyanık ol; sakın bu misafir benim boynumda kalır, deme! O, yokluğa uçar gider. Yani sürur ve gamın bekası yoktur. Gayb âleminden ne gelirse gelsin, o senin gönlünün bir misafiridir. Onu dâimâ hoş tut! Yani, gamdan ötürü üzgün; sürurdan dolayı da çok neş’e içinde kalma!”

İnsan, bu idrâki yakaladığı ölçüde gönül huzuruna kavuşur. Yani bilir ki, ne başına gelen bir musibet kalıcıdır, ne de nâil olduğu sevinç ebedîdir. Bu fânî dünya, ancak bir imtihan yurdudur. Âyet-i kerîmede de şöyle buyrulmaktadır:

“O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.” (el-Mülk, 2)

Dolayısıyla bu cihânın bir imtihan yurdu olduğu gerçeğini unutmamak, îmanlı gönüllerin istikâmeti için şaşmaz bir pusula hükmündedir. Lâkin günümüzde, önüne çıkan bir engeli aşamadığı veya girdiği bir imtihanı geçemediği için bunalıma sürüklenen gençlerin olduğunu duyuyoruz.

Hâlbuki bizler için en büyük örnek şahsiyet olan ve; “...Allah yolunda hiç kimsenin görmediği eziyetlere mâruz kaldım.”1 buyuran Rasûlullah Efendimiz’in başından geçen ağır imtihanlar ve çileler karşısında Allâh’a nasıl büyük bir tevekkül ve teslîmiyetle sarıldığını unutmamamız gerekiyor.

Nitekim Rasûlullah Efendimiz, yedi yavrusundan altısını kendi elleriyle toprağa verdi. Kâbe’de namaz kılarken, üzerine deve işkembesi atıldı. Geçtiği yollara dikenler döküldü. Yıllarca boykota mâruz kaldı. Tâif’te taş yürekli kalpler tarafından taşlandı. Başta sevgili amcası Hazret-i Hamza olmak üzere birçok sahâbîsi gözleri önünde şehîd oldu. Fakat O, bu ağır şartlar altında dahî tevekkül ve teslîmiyetini hiç bozmadı. En dayanılmaz meşakkatlere mâruz kaldığında mübârek ellerini ilâhî dergâha açarak:

“Allâh’ım! Kuvvetimin zaafa uğradığını, çâresizliğimi, halk nazarında hor ve hakir görülmemi Sana arz ediyorum.

Ey merhametlilerin en merhametlisi! Eğer bana karşı gazaplı değilsen, çektiğim mihnet ve belâlara aldırmam!..

İlâhî! Sen râzı oluncaya kadar işte affını diliyorum...” diye niyazda bulundu. (İbn-i Hişâm, II, 29-30; Heysemî, VI, 35)

Zira Cenâb-ı Hak, en sevdiği Rasûl’ünü en ağır çilelerle yoğurarak olgunlaştırıyor ve O’nu her an kendisine daha da yaklaştırmayı murâd ediyordu. Rasûlullah Efendimiz de Allah yolunda mâruz kaldığı bu çilelerin hikmetine nazar edip onları kendisi için mânevî bir terakkî vesîlesi addediyor; dünya yıkılsa gönül sarayındaki sabır, rızâ, hamd ve şükür sütunları sarsılmıyordu.

Dolayısıyla, Allâh’ın Habîbi’ne ümmet olmakla şereflenen bizler, O’nun bu sarsılmaz kalbî muvâzenesini de kendimize örnek almak durumundayız.

Meselâ günümüzde âile büyükleriyle yaşadığı bir sıkıntı sonrası intihara meyleden gençler olduğunu duyuyoruz. Lâkin Hazret-i İbrahim’in babasıyla, Hazret-i Lût’un hanımıyla, Hazret-i Yûsuf’un kardeşleriyle imtihan edildiğini unutmamamız gerekiyor.

Yine geçirdiği ağır bir hastalık dolayısıyla hayata küsenlerin olduğunu duyuyoruz. Fakat Eyyûb u’ın hastalığı sebebiyle halk tarafından tecrid edildiğinde ve hanımı tarafından çöle götürülüp kendisine kumdan yatak ve taştan yastık yapıldığında dahî, nasıl büyük bir sabırla Rabbine sığındığını da unutmamamız gerekiyor.

Yine çok sevdiği bir yakını vefât eden bazı gençlerin, insanı isyâna sürükleyen sözler söylediklerini duyuyoruz. Hâlbuki Rasûlullah Efendimiz’in, oğlu İbrahim vefat ettiğinde sarf ettiği:

“Göz ağlar, kalp de mahzun olur; fakat biz, Rabbimiz’in râzı olacağı sözden başkasını söylemeyiz! Vallâhi ey İbrahim! Biz senin firâkınla çok mahzunuz!”2 beyanlarını unutmamamız gerekiyor.

Ayrıca Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde mü’minlerin başına gelen musîbet ve sıkıntıların, onların kulluktaki noksanlıklarına, günah ve hatâlarına keffâret olacağını şöyle beyan buyuruyorlar:

“Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar müslümanın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatâlarını bağışlamaya vesîle kılar.” (Buhârî, Merdâ, 1, 3; Müslim, Birr, 49)

Dolayısıyla kendisine bir musibet veya bir hastalık isâbet eden bir müslüman; “Yâ Rab! İnşâallah bu hastalık benim günahlarımı döker, inşâallah bu musibette göstereceğim rızâ hâli, Sen’in rızânı kazanmama vesîle olur.” diyebilecek hâlet-i rûhiyeye sahip olmalıdır.

Öte yandan İslâm, insana bedbinliği, ümitsizliği ve karamsarlığı değil; dâimâ nikbinliği, hayırhahlığı ve iyimserliği telkin eder. Meselâ, kanaatte zirveleştirerek yarıya kadar dolu olan bir bardağın evvelâ dolu kısmını görmeyi sağlar. İnsanı her hâdiseye iyi tarafından baktırarak yeisten, buhrandan kurtarır. İnsanı havf ve recâ, yani korku ile ümit duyguları arasında bir denge hâlinde tutar. Nitekim Hazret-i Ömer t’ın şöyle buyurduğu rivâyet edilir:

“Gökten gelen bir ses; «–Ey insanlar! Sadece bir kişi Cehennem’e girecek.» dese, acaba o kimse ben miyim diye korkarım. «–Ey insanlar! Sadece bir kişi Cennet’e girecek.» dese, o zaman da acaba o kişi ben miyim diye ümîd ederim.”

Yine dînimiz hiçbir zaman gayreti elden bırakmamayı telkin eder. Âyet-i kerîmelerde buyrulur:

“Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul. Ve yalnız Rabbine yönel.” (el-İnşirâh, 7-8)

Efendimiz de kıyamet kopuyorken bile, kişinin elinde bulunan fidanı dikmesini tavsiye ederek3, bir mânâda hayata küsmenin, yılgınlığın, umudunu yitirmenin, gayreti bırakmanın aslâ bir mü’mine yakışan vasıflar olmadığını beyân etmişlerdir. Zira her şeyini kaybetmiş olsa bile, kâinâtı yoktan var eden bir sahibi olduğuna bütün kalbiyle îman eden bir mü’minin; yılması, yıkılması, karamsarlığa sürüklenmesi düşünülemez.

Velhâsıl mü’min bir gence yakışan; Başına bir sıkıntı ve musibet geldiğinde hayata küsmesi değil, dâimâ ümitvâr olması, Cenâb-ı Hakk’ın kendisi hakkında takdîr ettiklerine rızâ göstermesi, Allâh’a tevekkül etmesi, O’na teslîm olmasıdır. Mü’min, saâdeti olmadığı yerde arayıp boşuna yorulmamalıdır.

Başına kötü bir hâl geldiğinde daha beterine bakıp hâline şükretmelidir. İyiliklerde ve mânevî güzelliklerde dâimâ kendinden daha yukarıda olanlara gıptayla bakıp onlara benzemeye gayret etmelidir. Bunlar, İslâm şahsiyet ve karakterinin gereğidir.

Ayrıca hiç kimse, karşılaştığı bir hâdisenin kendisi hakkında hayır mı, şer mi olduğunu bilemez. Zira şer zannettiği bir şey kendisi hakkında hayır, hayır zannettiği bir şey de şer çıkabilir. Meselâ;

Kârun kendisi hakkında zenginliğin hayır olduğunu zannetti. Fakat bu zenginlik onun nefsini palazlandırdı, malına güvenerek Allâh’a isyan etti ve çok güvendiği o malıyla beraber yerin dibine geçirildi.

“Mescid kuşu” olarak anılan Sâlebe zenginliğe nâil olunca mescidin yolunu unuttu. Dünyada rahat yaşamak uğruna ebedî hayatını mahvetti.

Velhâsıl Cenâb-ı Hak hiç kimseye kaldıramayacağı bir yük yüklemez.

Cenâb-ı Hak’tan gelen çilenin sabrı da muhakkak yanında gelir. Hak yolunda çekilen zahmetin içinde nice rahmet gizlidir. Yeter ki görmesini bilelim. Rabbimiz, her hâdisede hikmeti sezebilen, rızâ-yı ilâhî istikâmetinde bir ömür yaşayabilen sâlih kullardan olabilmeyi cümlemize lûtf u keremiyle ihsan buyursun.

Âmîn!..


Dipnot:

1- Tirmizî, Kıyâmet, 34/2472.

2- Buhârî, Cenâiz, 44; İbn-i Sa’d, I, 138.

3- Bkz. Ahmed, III, 191, 183.

BU YAZIYI BEĞENİN:

Yazar Hakkında

Osman Nuri Topbaş

1942 yılında İstanbul Erenköy’de doğdu. Babası Musa Topbaş, annesi de H. Fahri Kiğılı'nın kerîmesi Fatma Feride Hanım’dır. İlk eğitimini Erenköy Zihni Paşa ilkokulunda tamamladı. İlkokul yıllarında özel Kur’an eğitimi aldı. 1953 yılında İstanbul İmam -Hatip Okulu’na girdi. O yıllarda bu okul, Osmanlı’nın ulu çınarlarının bakiyyeleri sayılan M. Celaleddin Ökten, Mahir İz gibi üstadların, Nureddin Topçu gibi Bat...

Fikrinizi / Yorumunuzu Bizimle Paylaşın...

Son Manşetler

  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart

  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!

  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!

  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık

  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!

  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!

  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • Tümü

Benzer Yazılar

Niyetlerimiz Hâlis Olsun
Niyetlerimiz Hâlis Olsun
Muhterem Efendim, bir müs...
Huzurlu Aile Yuvası
Huzurlu Aile Yuvası
Ailede huzur için nelere ...
İslâmofobi Değil, İslâm Fazîleti
İslâmofobi Değil, İslâm Fazîleti
Bugün dünyada "İslâmofobi...
Eşitlik Maskesiyle Kadın İstismârı
Eşitlik Maskesiyle Kadın İstismârı
Son yıllarda önce "Kadın ...

Genç Dergisi 194. Sayı

POPÜLER YAZILAR

  • Son Eklenen
  • Çok Okunan
  • Haber Merkezi

Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

Kötülere Karşı Farkındalık Şart

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

Genç Dergi Mayıs Sayısı Çıktı! 8431320

Bagamoyo Afrika... 4919180

Kasım Sayımız Çıktı! 3490754

Hangi Filmi Neden İzleyelim? (Özel Çalışma) 1187333

Bkz: Doğu Türkistan 430793

En Güzel Cuma Hediyeleri! 287488

10 Soruda Sen Kimsin? 275897

31.12.2024

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

01.12.2024

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

01.11.2024

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

02.10.2024

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

01.09.2024

GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

31.07.2024

GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

20.06.2024

Dertle Yüzleşince Dertler Yüzleşince

Tüm Videolar

Video GENÇ

En Önemli Yetenek: Sunum!
Takip Edin

GENÇ Twitter Akışı

@gencdergi kullanıcısından Tweetler
TÜM FOTOĞRAFLAR

FOTOĞRAF GALERİSİ

  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
TÜM YAZILAR

GENÇ BİLİM

  • Yazmak Üzerine Bir Swot Analiz
    İnsanlığın tekâmül süreci...
  • Adâb-ı Muâşeret Hastalıkları ve Edebî İyilik Hâli
    Âdâb-ı muâşeret hastalıkl...

GENÇ FACEBOOK AKIŞI

Genç Dergi

İLETİŞİM

Reklam
ABONE OL!
Künye
Yazarlar
İletişim

GENÇ'ten

GENÇ'e Yazı Gönder
Yazı Atölyesi
Fotoğraf Atölyesi
Psikolojik Danışman
Ödüllü Test










GENÇ Bilişim © 2006 - 2025 . Tüm Hakları Mahfuzdur.
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS