
Kadının özel alandaki varlığı ve kamusal alandaki görünürlüğü konuşulmaya devam ederken feminizm hareketinin dünü, bugünü ve toplumsal yansımalarını dosyamızda inceledik.
Feminizm Nedir?
Latince’de kadın anlamına gelen “femine” kelimesinden türetilen feminizm kavramı tek bir çeşit olmadığı için tek bir tanım yapmak zor. En genel haliyle ifade edersek; kadınların kendi içlerinde bir dayanışma sağlayarak cinsel ayrımcılığa karşı durduğu, erkeklerle eşit hukuki, politik ve sosyal haklar talep ettiği, erkek egemen dünyanın norm ve değerlerine karşı başlattığı toplumsal hareket diyebiliriz.
Cinsiyet mi Toplumsal Cinsiyet mi?
Feminizmi incelerken “cinsiyet” ve “toplumsal cinsiyet” kavramlarına ayrı ayrı mercek tutmak gerekiyor. Cinsiyet, kadın ve erkeğin biyolojik özelliklerini içerirken toplumsal cinsiyet, kadın ve erkeğin değerlerini kapsayan sosyal yapılanma olarak tanımlanıyor. Feminizm salt cinsiyet kavramından ziyade toplumsal cinsiyet kavramı ile ilgileniyor. Patriarşi yani ataerkil toplum yapısı ve bunun sosyal hayata yansımalarına karşı çıkıyor.
Tarihsel Süreç ve Dalgalanmalar
Birinci Dalga
Feminizmin kökleri 18. yüzyıla dayanır. 1. dalga feminizm, Mary Wollstonecraft’ın “Kadın Haklarının Savunusu” adlı eserinde ifade ettiği talepler üzerine inşa edilmiştir. Bu dönemde eşitlikçi temeller ön plandadır. Kadınlar da “erkekler gibi” yaşayabilir düşüncesi hâkimdir. Kadınlar oy kullanma hakkı, eğitimde fırsat eşitliği, mülkiyet hakkı, eşit işe eşit ücret gibi genel taleplerde bulunmaktadır. O dönem için bu talepler temel haklar hüviyetindedir.
İkinci Dalga
1960’lı yıllara tekabül eden bu dönemde vatandaşlık haklarının neredeyse tamamına sahip olan feministler artık bedenlerinin erkek denetiminden çıkmasını talep etmişlerdir. Cinsellikle doğurganlığın birbirinden ayrılmasını ve doğum kontrol uygulamalarının yasallaşmasını istemişlerdir.
Bu dönemde kadınlar farklılıkları gözetmeden birbirlerini anlama yolunu tutmuşlardır. Bu şekilde “Bilinç Yükseltme” dedikleri durumu ortaya çıkarmışlardır. Dönemin şöhret bulan sloganı ise “Kız Kardeşlik Güçlüdür” sloganıdır.
Batılı feministler ile üçüncü dünya ülkelerinin kadınlarının varlık mücadeleleri bambaşka alanlarda olduğu için bu “kız kardeşlik” söylemi sadece Batılıları alakadar ediyordu demek yanlış olmaz. Zira Batılı feministler kadınların özgürlükleri için mücadele ederken gelişmemiş ülkeler sömürge altında kendi ülkelerinin özgürlüğünü dahi elde edememiş durumdalardı. Dolayısı ile “kız kardeşlik” iddiası bir slogandan öteye geçememişti.
Üçüncü Dalga
Kadının “erkek gibi” olduğu düşüncesi 1990’lı yıllarda kadının özne olması düşüncesine dönüşmüştür. Bu dönemde “kadın kimliği” vurgulanmıştır. İkinci dalga feminist akımda “mutlak eşitlik” istenirken üçüncü dalgada bireysel farklılıkların göz önünde bulundurulması için çalışmalar yapılmıştır.
Feminizm Çeşitleri
Liberal Feministler
Ataerkil toplum yapısına meydan okumaktan ziyade kadınların sosyal ve ekonomik alanlarda erkeklerle eşit haklara sahip olması üzerine dururlar. Liberaller için eşitliği sağlayacak unsur kadının kamusal alanda çalışmasıdır. Kadın hakları savunucusu John StuartMill’in “Bir cinsin diğerinin üzerinde üstünlük kurması kendi içinde yanlış olmaktan öte insanlığın gelişimi önündeki en büyük engeldir” sözü liberal feminist ..................................................................................