• Reklam
  • Künye
  • İletişim
  • ABONE OL!
  • GENÇ'e Yazı Gönder
  • Atölye Çalışmaları
    • Yazı Atölyesi
    • Fotoğraf Atölyesi
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS
Kısa yoldan ABONE olmak

logo

  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
Anasayfa
  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!
  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!
  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!
  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız
  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!
  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart
  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!
  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!
  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!
  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık
  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!
  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!
  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!
  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var
  • ANASAYFA
  • Röportaj
  • İnsanız; İçimizdeki İnsan Parçacığını Bulmaya Muhtacız

İnsanız; İçimizdeki İnsan Parçacığını Bulmaya Muhtacız

06.01.2018 15:53
Röportaj
4835
Ömer Faruk Özbil

Çektiği Yusuf Üçlemesi (Bal-Süt-Yumurta) ile takdirleri toplayan Kaplanoğlu, “Buğday” filmi ile şu sıralar çok konuşuluyor. Senarist, yapımcı ve yönetmen Semih Kaplanoğlu ile yeni filmi “Buğday”ı ve ilham dünyasını konuştuk.

Açıkçası sanat filmlerine karşı mesafeliydim, sıkılacağımı düşündüm. Ama aksine izledikten sonra filminizi çok beğendim. Hatta filmden çıkınca şöyle bir yorum geldi; koca bir kitap okumuş gibi oldum. Bize biraz filmin ortaya çıkış ve senaryo yazım sürecinden bahsedebilir misiniz?

Küçük Yusuf’u ormanda bir gece vakti ağacın dibinde, o ağacın meyvesi gibi, bir tohumu gibi bırakmıştık. İşte o tohumdan evrildik buğdaya geldik. Nasıl geldik? Şöyle ki: İnsanoğluna verilen yaratılış özellikleri, bir insanın yetişmesi, hayata tutunması ve kendi arayışını Yusuf üçlemesinden beri tema olarak alıyorum. Bu süreçte insan tek yönlü bir varlık değil. Bir yandan çok güzel özellikler barındırıyor diğer yandan çok kırıcı, parçalayıcı, bozucu hale dönüşüyor. Bugün dünyanın haline bakınca çevreyi kirletiyoruz, savaşlar yapıyoruz, insanları katlediyoruz, acımasızca davranıyoruz. Merhamet ortadan kalkmış ve vicdanlar yaralanmış. İşte insanlık böyle bir hâl içerisinde. Bal filminden sonra çeşitli festivallere davet edildim böylece birçok ülkeyi görme fırsatı buldum. Dünyanın her yerinde bu dediğim olumsuzlukların emarelerini ve sonuçlarını gördüm.

İnsanın sadece haz almaya, nefsinin gereklerini yerine getirmeye yönelik hareketleri derken böylece dünyaya bakınca insanın güzelliği ve kulluğu gibi meselelerin azaldığını bunların insanın fıtratını yavaş yavaş bozduğunu fark ettim. İşte bu anlamda GDO değişiyor, hibrit tohumlar gibi birçok şey yapılıyor yani her şey at başı beraber yürüyor. İnsan bozuluyor, çevre bozuluyor hepsi bir arada yani. Dedim ki bunu aktaracak, bunu bize verecek nedir? Neden böyle? Çünkü biz bilimsel bilgi sayesinde her şeyi bildiğimizi, her şeyin sahibi olduğumuzu düşünüyoruz. Çok aşırı bir mülkiyetçilik, her şeyin sahibi gibi davranmamız. Sanki kainatı biz yaratmışız gibi, her şeyi yapabiliriz gibi bir düşünceye sahibiz. Bu bana Hz. Musa ile Hızır’ın (a.s.) kıssasını hatırlattı. Çünkü orada da Hz. Musa her şeyi bildiğini vehmediyor. Fakat bir gün bir vahiy geliyor: Senden daha bilgin bir zat var iki denizin oluştuğu yerde. Hz. Musa da kalkıyor ve onu aramaya başlıyor, buluyor. Ve birlikte bir yolculuğa çıkıyorlar. Bu kıssa çeşitli kültürlerde farklı yorumlanmış. Hz. Musa’nın bilgisinin ne kadar yetersiz olduğu, kendisinin peygamber de olsa bir şeylere sabredemediği ve mutmain olamadığını, yaşadığı şeyleri fark edemediğini, yorumlayamadığını gösteriyor bizlere. Yani insanlığın şu an ki hali gibi. Anladım ki insanlık olarak bizim eksik kalan ve tamamlamak için çaba göstermediğimiz bir manevi bilgi, maneviyat eksikliğimiz var. Biz her şeye bilimsel olarak bakıyor ve yararcı yaklaşıyoruz. Bunun yararı kadar zararı da var. Demek ki ortada bir dengesizlik var. Dengesizliğin sebebi de aslında bu bilginin kadim bilgiden eksik kalışıdır. Bu eksiklik nasıl bir şey ve bizim hayatımızda yol açtığı problemler nelerdir soruları sonucu filmin ortaya çıkış fikri oluştu.

Filmde aslında bir distopya anlatılıyor. Bu anlatılan distopya bugün yaşanan ve gelecekte olması muhtemel sorunlar mı yoksa geleceğe dair sizin şahsi endişeleriniz mi?

Bugünün dünyasına baktığımızda çeşitli insanlar distopya diyorlar, bilimkurgu diyorlar. Evet bir distopya var ama bu gelecekte olmuyor. Biz şu an distopya yaşıyoruz zaten. Birinin distopyası gibi bu. Dünyayı yönetenlerin distopyasının içine düşmüşüz. Görüyoruz, her gün televizyonu açtığımızda olumsuz şeyler ile karşılaşıyoruz. Her yerde bir sorun var. Çölleşme, savaş, mülteciler, kanser hastaları, yayılan hastalıklar, açlıklar, işgaller var her yerde. Sömürgeci güçler ülkelerin üzerine çöküyorlar, ortalığı bir birine katıyorlar. İşte böyle bir dünyada yaşıyoruz. Ve o kadar çok kendi meşguliyetimiz var ki. Elimizde telefonumuza ve birkaç tane de eğlenceli şeye dalıp bu gerçekliği fark edemez hale geldik. Körleştik ve duyarsızlaştık. Bir grup insan bu işler olmasın diye uğraşıyor ama yine de biz olayları bütünüyle göremiyoruz. O bunu yakın gelecekte geçen bir film haline getirirsek daha çok dikkat çeker diye düşündüm. Aslında birazcık ileriye gitmiş gibi yaptık. Aslında biz bugünü ele almış olduk. İşte altında yatan temel şeyler bunlardır. 

Sizin için buğday neyi imgeliyor, neden Buğday? Mesela dikkatimi çeken “Buğday, aşk çizgisidir” şeklinde bir replik vardı.

Deniyor ki dünyada hiçbir şey kalmasa insanlık sadece buğday ile hayatını sürdürebilir. İnsana lazım olan her şey buğdayın içinde mevcut. Hz. Adem’in yasak meyvesinin elma olduğu tarif edilir ama onun buğday olduğu da söylenir. Buğday öyle bir şey ki bizi hem bu dünyada yaşatıyor hem de bizim bu dünyaya düşme sebebimiz. Yani 2 yönlü. Ortasında elif var; hem ayırıyor hem aşk çizgisi gibi birleştiriyor. Ve bir tohum aynı zamanda. Bir tane atıyorsun 1000 tane çıkıyor. Çok da bereketli. Kazılar yapılıyor mesela. 20 bin sene evveline gidiliyor. Bir açıyorlar ki buğday tohumu çıkıyor. Demek ki bu hep bizim hayatımızda var olan bir bitki ve gıda. Yani temel bir mesele. Tıpkı benim bal, süt, yumurtada olduğu gibi bir şey. Hatta daha da temel. İşte bu kadar aşina olduğumuz ve insanlık tarihi kadar eski bir kavram. Buğday kavramının içini boşaltıp genini değiştirip daha çok verim alacağız diyerek oynadıkça insan ile oynamış oluyoruz. Aslında insan ne yer ise odur.

İlk buğday tanesi ile son buğday arasında bir köprü var. Diyelim ki bir milyon yıldır varsa buğday, bu sürenin belleği o tohuma yerleşiyor. Kainatın, dünyanın belleği giriyor. Soğuması, ısınması, karı, rüzgarı, fırtınası, dönüşümü ve iklimi tıpkı bir insan gibi hafızaya sahip. Bu devir ile gerçekleşiyor. Mesela buzul çağı oluyor o devirde ayakta kalıyor kendini adapte ediyor. Bir kuraklık geliyor kendini ona göre adapte ediyor. Ve tüm bunları devir ediyor. Yani buğday, tüm dünyanın belleğini içinde taşıyor. Sen şimdi kalkıp o belleğin içine girip onunla oynuyorsun ve o zinciri koparıyorsun. İşte mesele insanlık ile birlikte hep var olması, insanlığın ve kainatın belleğini taşıyor olması ve senin kalkıp onu bozuyor olman. Dediğim gibi Buğday hem dünyayı temsil ediyor hem de ahireti. “Nefes mi buğday mı” sorusu çok önemli. İnsanı dirilten nefes olmasa yaşayamayız. Nefes olmasa buğdayın da bir anlamı kalmıyor. Sesin çıkması, kelimelerin çıkması bile nefese bağlı. 

Filmin yapımı 7 yıl sürdü. Bu, Türkiye şartlarında çok uzun bir zaman. Bu süreçte neler oldu? Neden bu kadar uzun sürdü çekimler?

Filmin çekildiği yerler konusunda helak olmuş şehirler lazımdı. Modern dünyanın el atmadığı bir şehir lazımdı. Bunu arayış sürecim oldu. Amerika’da Detroit diye bir yer buldum. Burada uzun süre çelik sanayi üzerine üretim yapılmış. 80’li yıllarda insanlar fabrikaları, yaşadığı evleri vs. her şeyi bırakıp gitmişler. Orada çöken bir dünya görüyorsunuz. O dünyayı bulmak görsel yönünü oluşturabilmek, sonra filmde bir sürü görsel nesneler, objeler var onları oluşturabilmek uzun mesailer gerektiren işler. Mesela Almanya’da türlerin saklandığı müzeler var onları bulduk. Dünyanın çok çeşitli yerlerinde araştırmalar yapıp fotoğraflar çektik. Oturup her şeyi dijital olarak üretip grafik olarak filmin arkasına koyabilirdik. Ama biz bunu yapmayı tercih etmedik. Çok ciddi ve uzun araştırmalar yaptım. Mekan seçimi yaklaşık 2 sene sürdü. Sonrasında senaryo yazımı, ekibi oluşturmak, oyuncuları bulmak, gidip gerekli izinleri almak, altyapıları oluşturmak vs. bunlar kolay süreçler değil. Ben filmin hem yapımcısıyım hem de yönetmeniyim. Türkiye’de fonlara ortak bulmak gidip konuşmak ikna etmek gerekti. Mesela yabancılara bunu anlatırken Kur’an kıssası deyince bir duruyorlar. Temkinli yaklaşıyorlar. Bu gibi adamlar ile müzakere ediyorsun. Çetin bir süreç oldu. 

Genelde alışılmış yönetmen tiplemesi sinirli, sağa sola bağırıp çağıran şeklindedir. Kamera arkasında nasıl bir Semih Kaplanoğlu var?

Sette 8-9 kişi film çekince problem olmuyor ama bu filmde 100 kişiden fazlaydık. İşler hep istediğimiz gibi yürümüyor. Genç ekipler geliyor. Bizim zamanımızda edindiğimiz iş disiplini ile şimdiki arasında çok fark var. Bizim için fedakarlık yapmak mutluluktu. Bu işleri yaparken acı çekmek onurlu ve gururlu bir durumdu. Çünkü o süreçte biz bir şeyler öğrendiğimizi bilirdik. Ama şimdiki gençler (sözüm meclisten dışarı deyip gülüyor) en ufak şeyden kırılıyorlar. Bu işleri yapmak için sağlam durmak lazım. Gerektiği zaman sertleşmek, gerektiğinde yumuşamak lazım. Önemli olan gönül kırmamak. Bu işin içindeki hikayeye bir bütün olarak inanmak lazım. Senaryoya, yönetmene ve işe güvenmen lazım. Buralarda zorluklar olunca tabi senin de biraz sertleşmen gerekebiliyor (gülüyor).

Filmde kullandığınız imgelerin seyirci tarafından algılanmayıp araya kaynamasından korkar mısınız?

Hayır hiç öyle bir şey düşünmedim. Tefekkür ediyorum. Tabi ki anlaşılmayacak şeyler olacaktır ama bunlar zamanla anlaşılır diye düşünüyorum. İstiyorum ki insanlar konuşsunlar. Film bitince insanlar düşünsünler ve konuşsunlar istiyorum. Sanat eseri diyeceğimiz filmler böyle bir şeydir. Ben bittikten sonra başlayan filmleri önemsiyorum. Yani bunun bir amacı olmalıdır. Çıkıp gittikten sonra bitti oh ne güzel güldük eğlendik, bir daha hiç hatırlamayacağım bir film değil; arada sırada akıllara gelen şurada şöyle bir sahne vardı, bu filmde de geçiyordu gibi şeyler olsun ve bu ilişki kurulsun istiyorum. O yüzden de her şeyi direk anlatmıyorum, soru işaretleri ile bırakıyorum ki film sizde devam etsin. 

Türk sinema sektörü sürekli eleştirilere maruz kalıyor ve beğenilmiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Tabii iyi örnekler de var. İnsanı yükselten, tefekküre yönlendiren şeyler olduğu gibi üretim endüstrisinin sonucu ortaya çıkan kısa süreli haz veren filmler de var. İnsanların izlediği sonra hemen unuttuğu ve bir daha izlemediği işler. Bunlar insanı kabalığa, şiddete, cinselliğe ve aşırı tüketime yönlendiriyor. İnsana özünü unutturuyor, iç güzelliklerini kaybettiriyor. Her insanda nefis var, bunlar da nefs-i emare filmleri. İnsanlar bu filmlere giderek kendilerini tatmin ediyorlar. Ama nereye kadar. 

Eminim mesaj dolu filmlerin yönetmeni genç yönetmenlere bir mesaj verecektir. Neler söylemek istersiniz genç yönetmenlere?

Özellikle söylemek istediğim husus; sabır. Bir işi yapmaya karar verdikleri anda o işi bütünüyle, her yönüyle ele almaları lazım. Bizim Anadolu irfan geleneğinde ve manevi dünyada karşılığını aramaları gerekir. Üstünde doğdukları topraklara faydalı olmaları, olacaklarını düşünmeleri, sadece filmin insana ne katacağını düşünmelerini ve bu yönde hareket etmelerini tavsiye ederim. Yoksa film yapmak artık çok kolay. Bırakın kamerayı cep telefonu ile bile film yapılır. Ama mesele film yapmak değil, yaptığın şeyin insana ne fayda vereceği, ne güzellik katacağını sorgulayıp bunlardan yola çıkarak hareket etmektir. Kök salacak işler yapmalarını tavsiye ederim. 

Semih Kaplanoğlu’nun en büyük hayali nedir? Hep çekmek istediği, hayallerini süsleyen bir film var mı?

Mesela bir Niyaz-ı Mısri filmi ya da dizisi çekmek isterim. Sultan Alparslan’ın çocuklu ve gençliği üzerine bir film çekmeyi arzu ederim. Ayrıca Peygamber Efendimiz (sav) üzerine bir film yapma düşüncesi üzerine tefekkür ediyorum. İmkanları üzerine düşünüyorum. Yapılır ama nasıl yapılmalı? Bizim kültürümüz bunu nasıl meydana getirir, burada nelere dikkat edilebilir? Bizim yapabileceğimiz şey nedir? Çünkü bizim medeniyetimiz Peygamberimizin sünnetine en çok değer vermiş, hayati mesele haline getirmiş bir yol, bir medeniyet. Bizim söyleyeceğimiz şey çok farklı olacaktır diye düşünüyorum. Yapılmadan önce üzerinde çok ciddi düşünülmeli ve konuşulmalı. Bunun yolu ne olabilir, yöntemi ne olabilir diye düşünülmeli. Bu önemli bir şey ama bu konuda yeteri kadar çaba göstermiyoruz. 

En sevdiğiniz filmler? 

- Bresson’nun filmleri

- Tarkovsky’nin filmleri

- Yasujiro Ozu’nun filmleri

Başucu kitabınız?

- Yunus Divanı

- Niyaz-ı Mısri Divanı

- Dostoyevski’nin kitapları

- Tolstoy’un kitapları

- İbn Arabi kitapları 

Sizin için huzur nerededir? 

Nereden gelip nereye gittiğin, senin arayışındaki huzursuzluktur. İşte o huzursuzluğun sonunda huzur vardır.

En sevdiğiniz kelime?

Aşk.

Sesinizi tüm dünya duyacak olsa ne söylerdiniz?

Ölmeden önce ölmek.

FİLMDEN KESİTLERE DAİR

Ayakkabı çıkartma sahneleri dikkatimi çekti. Neden?

Hz. Peygamber sahrada bir yere gittiği zaman seslenirmiş: “Buradaki ey yılanlar, çiyanlar, akrepler biz geldik. Burada konaklayacağız ve yarın sabah erkenden de gideceğiz. Biz size zarar vermeyeceğiz siz de bize zarar vermeyin”. Çadırların etrafına yürüyerek bir çember çizermiş. Böylece doğada bir tür yaşam alanı oluştururmuş. Biz de buradan esinlendik. Aynı zamanda ağaç yanma sahnesinde bir gönderme var. Allah Hz. Musa’ya sesleniyor. Kutsal beldedesin, Tuva vadisindesin ayakkabını çıkar diyor. Aynı zamanda camiye girince ayakkabılar çıkartılır. Dünyanın bir mescid olduğunun mesajını vermek istedik. 

İnsan Parçacığı diye bir replik var. Burada Tanrı Parçacığına bir atıf mı var yoksa bambaşka bir anlam mı?

İsviçre Cern laboratuvarlarında tanrı parçacığının sırrını arıyorlar. Nur-u Muhammediye de bizim sırrımız. Hepimizde bir nur var. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hasebiyle bu nur bize yansımıştır. Buna bir atıfta bulundum. Biz insanız ama içimizdeki insan parçacığını keşfedebilmemiz lazım. Esas mesele o insan parçacığını bulabilmek ve ortaya çıkarabilmek. Yoksa affedersiniz bir hayvan gibi yaşıyoruz. İçimizdeki bu parçacığı keşfedip onu bir bütün insan haline getirmemiz gerekiyor. “Bütün varlıklar insan olmaya çalışır” şeklinde bir replik vardı, bu da aynı şekilde atıf yapıyor.

BU YAZIYI BEĞENİN:

Yazar Hakkında

Ömer Faruk Özbil

1995 yılında Bitlis’te dünyaya geldi.   Babasının işinden dolayı taşındıkları Antalya’da ortaokulu okudu.    Liseyi 2 sene Uşak’ta, 2 sene Isparta’da okudu.   Sağlık Meslek Lisesinden mezun olduktan sonra kısa bir süre özel hastanede çalıştı. Hemen akabinde Bursa Orhaneli Devlet Hastanesi’ne Radyoloji Teknisyeni olarak atandı.    Yaklaşık 2.5 sene Bursa’da çeşitli has...

Fikrinizi / Yorumunuzu Bizimle Paylaşın...

Son Manşetler

  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart

  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!

  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!

  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık

  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!

  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!

  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • Tümü

Benzer Yazılar

Çocuklarla ve Gençlerle İlişki Kurabilmenin İlk Kuralı Günceli Yakalayabilmektir
Çocuklarla ve Gençlerle İlişki Kurabilmenin İlk Kuralı Günceli Yakalayabilmektir
İstanbul Üniversitesi-Cer...
Önceliğimiz Çalıştığımız Alana Güven Katmak
Önceliğimiz Çalıştığımız Alana Güven Katmak
Eylül ayında gerçekleşen ...
İsrail, Batı`nın Menfaati İçin Kuruldu!
İsrail, Batı`nın Menfaati İçin Kuruldu!
Hâdise tam da şairin dedi...
Çocuklarla Vakit Geçirmeye Bayılıyorum
Çocuklarla Vakit Geçirmeye Bayılıyorum
Erkam Çocuk Yayın Grubu`n...

Genç Dergisi 194. Sayı

POPÜLER YAZILAR

  • Son Eklenen
  • Çok Okunan
  • Haber Merkezi

Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

Kötülere Karşı Farkındalık Şart

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

Genç Dergi Mayıs Sayısı Çıktı! 8431319

Bagamoyo Afrika... 4919180

Kasım Sayımız Çıktı! 3490753

Hangi Filmi Neden İzleyelim? (Özel Çalışma) 1187330

Bkz: Doğu Türkistan 422823

En Güzel Cuma Hediyeleri! 287488

10 Soruda Sen Kimsin? 275896

31.12.2024

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

01.12.2024

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

01.11.2024

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

02.10.2024

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

01.09.2024

GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

31.07.2024

GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

20.06.2024

Dertle Yüzleşince Dertler Yüzleşince

Tüm Videolar

Video GENÇ

En Önemli Yetenek: Sunum!
Takip Edin

GENÇ Twitter Akışı

@gencdergi kullanıcısından Tweetler
TÜM FOTOĞRAFLAR

FOTOĞRAF GALERİSİ

  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
TÜM YAZILAR

GENÇ BİLİM

  • Yazmak Üzerine Bir Swot Analiz
    İnsanlığın tekâmül süreci...
  • Adâb-ı Muâşeret Hastalıkları ve Edebî İyilik Hâli
    Âdâb-ı muâşeret hastalıkl...

GENÇ FACEBOOK AKIŞI

Genç Dergi

İLETİŞİM

Reklam
ABONE OL!
Künye
Yazarlar
İletişim

GENÇ'ten

GENÇ'e Yazı Gönder
Yazı Atölyesi
Fotoğraf Atölyesi
Psikolojik Danışman
Ödüllü Test










GENÇ Bilişim © 2006 - 2025 . Tüm Hakları Mahfuzdur.
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS