“İzm’ler idrakimize giydirilen deli gömlekleri. İtibarları menşelerinden geliyor. Hepsi de Avrupalı.” Cemil Meriç / Bu Ülke
Nihilizm Nedir?
Latince ‘nihil’ yani ‘hiç’ kelimesinden türeyen nihilizm genel anlamıyla; varlığı, değerleri ve ahlâkı reddeden bir akımdır.
Nihilizm Nasıl Ortaya Çıktı?
Temelinde nihilizm, Antik Yunan’daki ‘inkârcılık’ felsefisine dayanan bir görüştür. Yunan filozof ve sofist Gorgias, şüpheci ve nihilist düşüncenin ‘fikir babası’ olarak kabul edilir.
Nihilist akım, Gorgias’ın iddialarına benzer şekilde ilk olarak 19. yüzyıl ortalarında Rusya’da ortaya çıkmıştır. İlk dönemlerde ahlaki, kültürel ve ilahi değerlerin hiçliği üzerine kurulmuştur. Gençler arasında moda haline geldikten sonra Rusya’da siyasi bir akıma dönüşen nihilizm, tartışmalara yol açarak devlet tarafından engellenmeye çalışılmıştır.
Nihilistler Neye İnanıyor?
Nihilistler, varlığı inkâr ettikleri için dolaylı olarak dini inanç ve değerleri de yok sayarlar. Varlığı inkâr ederken dolayısıyla Allah’ın varlığını da inkâr etmiş olurlar. İradenin özgürlüğünü ve ahlâk gibi kavramları da yok sayan nihilistler; gerçekleri, değerleri ve inançları reddederler.
Bilgi felsefesinde, her türlü bilginin bir aldanma olduğunu ve bilginin mevcut olmadığını savunulur.
Ahlak felsefesinde, insanların fiillerini düzenleyen değerlerin olmadığı öne sürülür. Nihilist doktrin hiç bir ahlaki değeri ve kuralı kabul etmez. Bu ahlak tanımazlık Nietzche ile sistematize edilmiş, Dostoyevski ve Turgenyev gibi yazarların romanlarında işlenerek gençleri etkisi altına almıştır.
Varlık felsefesinde, hiçbir şeyin mevcut olmadığı iddia edilir.
Siyasi alanda nihilizm, özellikle 19. yüzyılda Rusya’da taraf bulmuş bir akımdır. Önceleri yeni bir toplum düzeni kurmak için yerleşik düzeni tamamen ortadan kaldırmaya yönelik bir hareket iken sonra her türlü düzeni reddeden, toplumun ve tüm sosyal kurumların fert üzerinde hiç bir otoritesini kabul etmeyen bir görüş halini almıştır. En başta devlet olmak üzere, bütün baskıcı kurumların ortadan kalkması gerektiğini savunur.
Edebiyat alanında nihilizmin ilk ortaya çıkışı Rus edebi ürünlerinde gerçekleşmiştir. Ivan S. Turgenyev’in Babalar ve Oğullar (1862) adlı romanı, nihilizmin edebiyat alanındaki ilk ve en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Nihilizm, felsefe temelinde ateizm ile aynı düzlemde değerlendirilebiliyor. Çünkü Allah’ı, inançları, değerleri ve ahlâkı reddeden ateist görüşler, varlığı inkâr eden metafizikî nihilizm ile benzerlik gösteriyor. Ancak ateizm; doğaüstü güçlere sahip, kâinata hükmeden bir gücü elinde bulunduran bir Allah inancını reddediyor. Nihilizm ise, sadece Allah’ın değil hiçbir şeyin varlığına inanmıyor. Bu anlamda nihilizm, “dinsel bir ret” temelinde taraftar bulmaya çalışan ateizmden öte “küresel bir ret akımıdır” diyebiliriz.
e- Yorumlar
İnternet sözlüklerinde Nihilizmle ilgili şu iki esprili yorum dikkat çekiciydi, paylaşalım:
“Gerçek savunucularının, savundukları andan itibaren intihar etmelerini gerektiren “izm.”
“Beraber bir ürün çıkaracağın insanın nihilist olmasından daha kötü bir şey bilmiyorum.”
Bizce? Tabii ki Naylon Bir Doktrin
Nihilizmle ilgili bu özet bilgilere ulaştıktan sonra yeniden anlıyoruz ki sadece Müslümanlara değil tüm insanlığa umut ve huzur olacak yegâne inanç İslam’dır. Nihilizmin insanlığa sunduğu teklifler ortada. Yokluk üzerine kurularak “var” olmaya çalışan, en başta kendisiyle çelişen bir akım. Evet, adı üstünde akım; akıp gidecek, kalıcı olmayacak, tutunamayacak. Naylon bir doktrin. Nihilizm, ateizm, deizm gibi inanç görünümlü pek çok suni tabaka –evet tabaka, asla derinleşemeyecek, derini temsil edemeyecek- eğri ile doğrunun ayırt edilmesindeki eğri olarak kalmaya devam edecek.
- Nasılsın?
- Hiiçç…
Gençlere “nasılsın?” diye sorduğumda “hiç” cevabı ile son zamanlarda fazla karşılaşıyorum. Bu “hiç” cevabı; “her şey aynı, hayatım rutin akışında ve aynı sıkıcılıkta devam ediyor, anlamını yitirmiş meşgaleler içinde vakit geçiriyorum” manası taşıyor ne yazık ki. Tarihi bilgilere göre nihilizmin ilk tesirlerinin Rusya’da entelektüel gençler üzerinde oluştuğunu hesap edersek ülkemizde de genç kuşağın içine düştüğü -ya da düşürüldüğü- anlamsızlık çukurunu görmezden gelemeyiz. İlk muhatap yine gençler olarak tayin ediliyor yani. Tıpkı ateizmde, kapitalizmde, deizmde olduğu gibi. Nihayetinde tüm kesimlerin hedef kitlesi; “gençler.”
Gönlün Omurgası
Azim, kararlılık, gözü peklik, sağlam duruş, irade gibi hasletlerin karaktere işlenmediği bir hayat anlamını kaybeder. Anlamını kaybeden bir hayat insana huzur ve mutluluk vermez. Huzur ise insan gönlünün omurgası gibidir. Huzursuz insan çökmüştür, güçsüzdür, bezgindir, özgüvensizdir, karamsardır, fayda sağlayan hiçbir şeyden zevk alamaz. Ruhuna zarar veren şeylerden keyif almaya başlar. Kalb-i selim yani selamete / huzura ermiş bir kalbe erişemeyen insan sükûnu yanlış adreslerde aramaya başlar. Oysa Kur’an-ı Kerîm’de “İnsan başıboş bırakılacağını mı zannediyor.” ayetiyle insanın bir sorumluluğu olduğu son derece anlaşılır bir lisan ile anlatılıyor.
Davasız İnsan Olmaz
Nihilizm ile insanlar davasız, iddiasız, idealsizleştiriliyor. GENÇ’in jargonu ile ifade edecek olursak dertsizleştiriyor. Anlamsız dertler içinde boğulmayı teklif ediyor nihilizm. Böylece üreten değil tüketen bir güruh ortaya çıkmış oluyor. Nihilizmle başlayan yolculuk kapitalizm ile devam ediyor. Neyi ne için tükettiğini bilmeden bu çarka hizmet eden çılgın tüketiciler peyda oluyor. Bu kompozisyon içinde giriş ve gelişmeyi sonuna kadar yaşayan fakat sonuca bir türlü varamayan tatminsiz ruhlar kısır bir döngünün içinde debelenip duruyor. Susadıkça deniz suyu içmek, deniz suyu içtikçe susamak gibi…
Pasif Nihilizm - Kendisine Hayrı Olmayanın Başkasına Hayrı Olmaz
Nihilizmi mercek altına alırken bir çeşidi olarak “pasif nihilizm”i irdelemeden geçmek olmaz. Tanımlamalar çok net olmasa da en sade haliyle şunu söyleyebiliriz; kişinin anlam ve değeri yanlış yerde araması sonucunda hatalı bir genelleme yaparak hiçbir şeyin anlam ve değerinin olmadığı kanaatine varmasıdır. Bu durumun nedeni ise ruh gücünün yeterli düzeyde olmamasıdır. Pasif nihilistler dünyayı kapkaranlık bir yer olarak gördükleri için pesimist olarak da adlandırılırlar ve pesimistler kendilerini ayakta tutacak bir sebebe de sarılamazlar. Uğruna mücadele edecekleri bir davadan yoksun, bir inanca baş koymaktan mahrum olduklarından pesimistlerin belli bir yaşa geldikten sonra kendi hayatlarına son vermeleri ise vakıadır.
Günümüz dünyasında insanların ekserisi ve bilhassa gençlerde pasif nihilizmden izler görülüyor. Belki pek çoğu kendisine nihilist demiyor fakat hayatı anlamsızlaştırarak yaşama sevincini ve heyecanını kaybetmiş olmaları bu akımdan etkilendiklerini gösteriyor. Karamsarlık içinde boğulan bir nihilistin kendisine bile faydası dokunması söz konusu değilken içinde yaşadığı dünya ve insanlık için bir katma değer sunmasını nasıl bekleyebiliriz? Kendisine hayrı dokunmayanın başkasına da hayrı dokunmaz.
“Nemelazım be Sultanım”
Pasif Nihilizm’in varacağı duraklardan birisi kaçınılmaz olarak “nemelazımcılık”tır. Nemelazımcılık ise hiçbir şeyi umursamamak, her şeyi akışına bırakmaktır. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, her koyun kendi bacağından asılır sözleri ile özetlenebilir. Meşhurdur; Kanuni Sultan Süleyman dönemin önemli âlimi Yahya Efendi’ye ‘bir devlet hangi halde çöker’ sorusunu sorar ve Yahya Efendi ‘Nemelazım be Sultanım’ diyerek cevap verir. Yani cihana hükmeden zirve bir devlet de olsan gücünü kırmaya tek başına yetecek olan şey boşvermişlik / umursamazlıktır. “Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, Gelir de adl-i İlahi sorar Ömer’den onu.” İnsanın kendisini kâinattaki tüm varlıklardan mesul hissetme hassasiyetini Safahat’inde böyle dizelere dökmüştü Mehmet Akif. Çevremize biraz dikkatli baktığımızda sosyal sorumluluk ya da gönüllülük faaliyetleri kapsamında başkası için bir iyilik yapmak şöyle dursun kendisi için dahi parmağını oynatmaya üşenen gençler görüyoruz. Mücadeleyi, emek vermeyi kıymetli ve gerekli bulmayan daha doğrusu azmetmeyi içi boş gören gençler bugüne ve geleceğe dair umutsuz ve karamsar. Bu gençlere bir “Kızıl Elma” göstermek kolay olmuyor. Bir insanı kendisine inandırabilmek ne zor. Ama imkânsız değil elbette. Niyet ve istikrarlı bir gayret ile halledilemeyecek şeyin olmadığına inanıyoruz.
Hâsıl-ı Kelam Netice-i Meram
İnfitar Sûresi’nin altıncı ayeti ile şapkayı çıkartıp önümüze koyalım, “Ey İnsan seni kerîm/cömert/lütuf sahibi Rabbine karşı aldatan nedir?”
MEŞHUR NİHİLİSTLER
Nihilist akım, ünlü filozoflar ve düşünürler Friedrich Nietzsche, Arthur Schopenhauer, Albert Camus, Jean Paul Sartre ve Herbert Spencer tarafından kabul gördü ve desteklendi.
Friedrich Nietzsche
“Yokluk büyük varlıktır azizim, yeter ki fark edebilesin.”
Nihilizmin önemli temsilcilerinden biri olan Alman filozof Nietzsche nihilizmin birden çok tanımını yaparken, kelimenin anlamını ‘en üst değerlerin değersizleşmesi’ olarak açıklıyor.
Nietzsche, hiçbir değeri tanımayan bir isim. Nietzsche’ye göre eski değerler tamamen atılmalı ve bütün değerler yeniden kurulmalı. Ancak yeni değerler ortaya çıkarabilen insan üstündür ve özgürdür. Modern insanın benimsediği değerlerin geleneksel dayanaklarının çöktüğünü ileri süren Nietzsche, dünyada “tanrı” kavramının yadırgandığını ve yok edildiğini de iddia etmiştir.
Nietzsche, nihilizmin en net tanımlamasını “Güç İstenci” isimli çalışmasında ortaya koymuştur. Buna göre, en yüksek değerler değerlerini yitirmişlerdir. Hayatın hakikati, anlamı ve hedefi yoktur.
Jean Baudrillard
“Postmodern çağ, nihilist bir çağdır.”
Fransız kuramcı Jean Baudrillard’ın “Simulakrlar ve Simülasyon” kitabında nihilizm ilgi çekici bir yorumla karşımıza çıkıyor. Baudrillard, nihilizmin günümüzde eski anlamını yitirdiğini söylemektedir. Nihilizmin artık, Nietzsche’nin Tanrı’nın ölümünü açıklamasıyla ortaya çıkan radikal tavrı kalmamıştır. Günümüzde artık, ‘saydamlaşmış bir nihilizm’den bahsetmek mümkündür.
Saydam nihilizm, varlığın konumunun tartışılmasından çok, genel olarak her alanda anlamın içeriğinin boşaltılmasıyla ilişkilidir. Anlamın içeriği, anlama karşı oluşturulan duyarsızlık aracılığıyla boşaltılmaktadır. Saydam nihilizm, kitle iletişim ürünleri tarafından desteklenmektedir.
Baudrillard, Tanrı’nın ölmediğini ama hipergerçek bir şeye dönüştüğünü savunmaktadır. Kişiler, yaşanmak zorunda kalınan saydamlık çağında, melankolik ve büyülenmiş insanlar gibi davranarak, kendi yok oluşlarına bile hayranlık duymaktadır.
Ne Söylediler?
Nihilizmin karanlığından İslam’ın aydınlığına / Mehmet Doğan
Geçtiğimiz aylarda köşesinde Nihilizm’i gündeme taşıyan Mehmet Doğan, kapitalist ve sosyalist kültürün son durağının nihilizm olduğunu söylüyor ve ekliyor, “Hiçbir ahlaki değeri tanımayan, toplumsal disiplini kabul etmeyen bu görüş Tanrı tanımaz, Nietzsche ile sistemleşmiştir. Böylece inançsız, karamsar, ahlak ve otorite tanımaz, kuralsız ve işlevsiz bir gençlik ortaya çıkmıştır. İdeali ve hedefi olmayan inkârcı ideoloji; gençliği, ütopyacı, hayalci, bunalımlı, anarşist, gayesiz, karamsar, kötümser, dini ve ahlaki değerlere başkaldırmayı, isyanı, kibri kabul eden, para ve dünyevi hırslar peşinden koşan irrasyonel ve materyalist bir görüştür. Gençliğimizi bu ideolojiden korumanın yolu Kur’an ve hadisle nitelikli buluşmamızdır. Kur’an-ı Kerimle ilişkimizi tekrar gözden geçirmeliyiz. Siyasal, toplumsal, ekonomik, edebiyat, eğitim, kültür ve hukuk gibi alanlarda temel referansımız İslam olmalıdır.”
Bilgiden Neo-Nihilizme / Turan Kışlakçı
2008 yılında kaleme aldığı köşe yazısında Kışlakçı, Batıdan gelen her rüzgârın önünde savrulan İslam ümmetinin post-modernizmin içinde barındırdığı neo-nihilizim tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu söylüyor. Aklı başında bazı filozofların, post-modernizmin geçici bir dönemi oluşturacağını, asıl tehlikenin ise post-modernizmin son aşaması neo-nihilizm olduğunu ifade ediyor. Sadece Müslüman toplumlar değil tüm dünya kaos, karamsarlık, huzursuzluk, anlamsızlık içinde bocalarken sade ve yalın üslubu ile bu duruma çare olacak yegane inancın İslam olduğunu belirtiyor. Toplumların bunalımdan kurtuluşunun reçetesi Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Muhammed’in sünnetindedir. Bu sözlerini teyid içinse Edward Montet, Le Martine, Bernard Shaw gibi bazı gayrimüslimlerin İslam ve Hz. Muhammed hakkındaki sözlerini aktarıyor.
Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından 2015 yılında hazırlanan “DAİŞ’in Temel Felsefesi ve Dini Referansları” konulu rapora göre; DAİŞ ve benzeri örgütler modern dönemde dünyayı saran “nihilizm”in bir yansımasıdır. İnsanın hayatın anlamını ve varoluşun gayesini yitirmesi, ahlakın ve hukukun berhava olması, bilimin ve felsefenin söyleyecek hiçbir sözünün kalmaması Latince kökenli nihil (yokluk, hiçlik) kelimesinden türetilmiş nihilizm kavramıyla ifade edilir. İslam’ı nihilizmin referans çerçevesine dönüştürme teşebbüsü, adam öldürmekten daha beter bir fitnedir.
Diyanet Dergisi’nin Ağustos 2017 sayısı “Deizm, Ateizm, Nihilizm Kıskacında İnsanlık” kapağıyla çıkmış bu “izm”lerin Türkiye’de ve Batı dünyasında ne durumda olduğunu incelemişti. Bahsi geçen sayıda yer alan “Batı Uygarlığının Kaçınılmaz Kaderi: Nihilizme Giden Yol Nereden Geçer?” başlıklı yazısında Yrd. Doç. Dr. Faruk Sancar kilise tarihinin kabarık sicilinden bahsettikten sonra nihilizmin dine karşı intikam hissi ile bir tepki olarak ortaya çıktığını söyler. Nihilizmin tüm boyutları bir yana en yıkıcı boyutu tüm ahlaki değerlere açıkça cephe alan ve onları yok edilmesi gereken insanlığın ürettiği bir hastalık olarak gören ahlaki nihilizmdir. Sancar’a göre nihilizm gibi bütün değer yargılarını tarumar eden eğilimlerin İslam dünyasında yayılmasını önlemek için, Müslüman entelektüellerin, İslami tefekkürün manevî boyutunu da ihmal etmeden başta dinin metafizik iddiaları olmak üzere temel meselelerini rasyonel, makul bir şekilde izah etmesi gerekmektedir.
“Dipsiz Çukur”
Yunan filozof ve sofist Gorgias: “Herkesin üzerinde birleşerek ‘var’ diyebileceği bir varlık yoktur.”
Oscar Wilde’ın “Nihilistler” (1880) adlı oyunundaki Vera adlı kahraman “Her şeyi yok etme ve öç alma zamanı geldi” der.
Peyami Safa: “Bizde nemelazımcılık haline gelen nihilizm öyle bir imansız gençlik yaratmak üzeredir ki gençler için “inansınlar da neye inanırlarsa inansınlar” diyenler görülüyor.
Şüphesiz herhangi bir şeye inanmak, hiçbir şeye inanmamaktan iyidir. Hiçliği aktif bir hâle ve dile getiren nihilizm, manasız bulduğu bir dünyada insanları içkiye, kumara, behimi zevklere ve maceralara yahut intihara sürükler.”
Kadir Mısıroğlu: “Nihilizm, kendi kendini dipsiz bir çukura atmak veya idrâk ve iz’anı kaldıran mutlak ve nihayetsiz bir zihnî malûliyete râm olmaktır.”
İslam’da Hiççilik Var mıdır?
İslam’da yukarıda bahsettiğimiz anlamda bir hiççilik elbette yoktur. Her an yeni bir oluştan bahsedilen, insanın başıboş yaratılmadığını söyleyen, ahiret inancını iman esasları arasına alan, dünyayı ahiretin tarlası olarak gören bir inançta hayatta her şey boştur, değersizdir, anlamsızdır gibi önermelerin olması mantıksızdır. İslam’da dünya hayatının geçiciliği vurgulanır, ayetlerde asıl hayatın ahiret hayatı olduğu belirtilir, insanlara dünyada yapıp ettiklerinden sorumlu oldukları ve bunun neticesinde cennet ya da cehenneme gidecekleri bildirilir. Dolayısıyla içinde bulunulan bu âlem vardır, gerçektir ve insanın ebediyeti yakalaması için bir fırsattır.
Ancak, Tasavvuf’ta “Hiçlik Makamı” diye bir makam vardır. Nihilizmle hiçbir şekilde bağdaşmayan bir makamdır. Bu makama ermek öyle her kişinin kârı değildir. Mütevazı olmak, kibri bırakmak, egodan sıyrılmak, merhametli olmak gibi insanın benliğini geri plana itecek özellikler gerektirir. İşte o zaman hiçlik makamına erişilir ve varlığın künhüne vakıf olunur. Mevlâna Celâleddin Rûmî “hiç” olmakla ilgili şöyle söyler; “Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen hiç ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı, nasıl ki çömleği ayakta tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.”