“Bizim bilmeye değil, sevmeye ve inanmaya ihtiyacımız var.” / Tarkovski
Morale mi ihtiyacınız var. Sürekli cebinizde hazır bir psikoloğa ne dersiniz? Robot bir terapist de kabulünüz mü?
New York’ta bulunan Mount Sinai Tıp Fakültesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, beyindeki bazı bölgelerin anormal aktivitelerini düzenleyebilmek için bazı bilgisayar programlarından yardım almak pozitif sonuçlar verebiliyor. Dr. Iacoviello, duygusal uyarıcılar aldığında bile bireysel farkındalık kapasitesini çalıştırarak bilişsel kontrol bölgelerini aktif tutmanın, negatif ve saplantılı hissiyatların gücünü azaltabildiğini söyledi. Teknolojinin bir araç olarak bilime katkısı ümit verirken, onun keyfiyetini ve sınırlarını görememek, yeni problem sahaları üretiyor.
Başta depresyon olmak üzere diğer tüm duygu durum bozuklukları, yaşam kalitesini düşüren ve dünya çapında etkisi bilinen rahatsızlıklardan. Uzman kişilerin yardımıyla, konuşarak tedavi edilebilmekle beraber, bu maddi yönden külfetli ve zorlu bir süreç.
Dijital endüstride artık yeni bir sektör yükseliyor. Online terapi portalları, haftada belli bir ücret karşılığında 24 saat hizmet vererek ucuz ve ulaşması kolay bir çözüm olabilir mi?
Amerika’nın ünlü entelektüel radyo kanalı olan NPR’da yayınlanan “On Point” programında, “dijital terapi” konuşuldu. Araştırmacı Erin Brodwin, mobil psikolog sisteminin, yüz yüze yapılan terapiyle aynı işlevi görmediğini belirterek, söz konusu sitelerden birindeki robotla görüşmesini şöyle özetledi: “Robot, karşısındaki kişinin o anda söylediği cümleleri esas alarak tavsiyelerde bulunuyor. Oysa onlar, yaşanan belli bir sürecin sonucunda dile getirilen şeyler fakat dinleyici bir insan olmadığı için, ailesi, çocukluğu ve geçmişte yaşadıkları gibi bilinen terapi yöntemlerini izlemiyor.”
Psikiyatrik yardım alması mümkün olmayan yerlerde yaşayan insanlar için, ekran üzerinden iletişimin çözüm olabileceği teati edilirken Forbes Dergisi’nden konuşmaya katılan ve klinik psikolog olan Todd Essig, bu konudaki bilimsel araştırmaların, dijital piyasadaki gelişmelerin gerisinde kalmasının önemli bir problem olduğunu belirtti. Teknolojik bir aletin sınırları olduğunu, insanların kavramları birbirine karıştırmaması gerektiğini ve reklamı yapılarak satışa sunulan yeni bir uygulamanın, ruha şifa sunacak bir yardım gibi gösterilmesinin ahlaki olmadığını söyledi. Aynı zamanda, geleneksel psikoterapinin konuşarak beyni değiştirdiğinin altını çizdi.
Telefonla programa katılan bir hanım, dünyanın her gün biraz daha makinalaştığını görmenin bunalıma girmesine sebep olduğunu söyleyerek, ekrandan gelen otomatik bir sesin bu konuda kendisine nasıl yardımcı olabileceğini sordu. Psikolog Essig, kendisine bu sorunun sorulmasına çok memnun oldu. Ekrana bağlı yaşamanın, kişiyi kendine ve insanlara yabancılaştırarak depresyona sebep olduğu ortadayken, bu soruna dijital çözümler sunmanın, yangına körükle yaklaşmak olduğunu söyledi.
İnsan olmak, bir yönüyle de maruz kalmak demek. Meşguliyetlerin ve mecburiyetlerin içinde uğraş verirken, artık bir de sanal dünyamız var. Birbirine bağlayan ve mesafeleri yok eden küçücük aletlerin, aynı zamanda duvarlar örmesi ve ayırması ironik değil mi? Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur misali, güzel hisler sunan ellerin, karşılığında neleri söküp aldığından haberdar değil gibiyiz. Nasıl ki artan hastalıkların temelinde, yediklerimizin doğallıktan uzaklaşarak değişmesini sebep kabul ediyorsak, ruhumuz da elimizin değdiği ve gözümüzün gördüğü her şeyden birer etki biriktiriyor ve sonuçlarını yansıtıyor.
Bu nedenle içimize sığmaz olanın, şükür ve muhabbet, sabır ve sadakat olmasını bekleyemeyiz elbet. Fakat belki de, bunca kayıp içindeyken bir secdenin bizi bin secdeden kurtardığını her zamankinden daha güçlü hissetmeye vesiledir. Bir harfi bile değişmeden gelenin ipine daha sağlam tutunmaya vesiledir. Belki de bunca hüsran, Asr Suresi’ni yeniden keşfetmeye vesiledir.