
“İslamcılık” ifadesini veya İslamcıların faaliyetlerini duyuyoruz, bazen çeşitli tartışmalar da geliştiriyoruz ama ne kadar bilgi sahibiyiz? İslamcılığın geçmişi, kökenleri, düşünsel süreci nasıl gelişmiş? İlmi Etüdler Derneği (İLEM) İslamcılığın son yüzyıllık macerasını dergilerimizin sayfalarından öğrenebileceğimizi söylüyor bize. İslamcı Dergiler Projesi (İDP) şüphesiz araştırmacılar için eşsiz bir kaynak olacak. Projeyi ve gelecek çalışmaları proje koordinatörü Doç. Dr. Lütfi Sunar ile konuştuk
İslamcı Dergiler Projesi (İDP) fikri nasıl ortaya çıktı?
İslamcı Dergiler Projesi (İDP) İlmi Etüdler Derneği’nde (İLEM) Vahdettin Işık Hoca ile birlikte yürüttüğümüz bir proje. Vahdettin Hoca İLEM’de İslamcı dergileri okuyup değerlendiren bir çalışma halkası oluşturmuştu 2013 yılında. Sonra bu çalışma biraz ilerleyince Vahdettin Hoca bu dergilere erişmenin güçlüklerini aktardı. Biz de fark ettik ki hakikaten Türkiye’de İslamcı dergiler dediğimizde elimizde neredeyse geçmişe dair birincil kaynak yok denecek kadar az. Yani bu kaynaklar ne arşivlenmiş ne depolanmış ne bir yerde bulunuyor. İnsanlar araştırmak istediklerinde bu dergilere kolay biçimde ulaşamıyorlar. Tabii ki bu tüm meselenin tartışılmasına da doğrudan yansıyan bir handikap. Çünkü siz kaynaklara erişemediğinizde, kaynakları doğrudan elde edemediğinizde bu sefer konu biraz şahsi tanıklıklar, hatıratlar, kanaatler üzerinden ele alınmaya başlanıyor.
Zaten İslamcılıkla ilgili bugünkü tartışmaların esas sorunlarından birisi de temel kaynaklara erişme problemidir. Dolayısıyla İslamcılık birkaç kişinin oluşturduğu sınırlı bir perspektiften tartışılıyor. İslamcılık genellikle hakkında bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunan bir konu.
Peki neden İslamcı dergiler?
Çünkü İslamcılık düşüncesi de Türkiye’deki diğer düşünce akımları gibi dergiler üzerinden gelişen bir fikir akımıdır. İslamcılık, başlangıcından itibaren dergilerde yeşermiş düşüncedir.
Projeyi Sırat-ı Müstakim dergisinden başlatıyoruz. Bu anlamda bir müstakim yol üzere devam eden bir macera söz konusu. İlk derginin ismi de bu anlamda hakikaten iki türlü ironi; iki türlü de güzel açılımlar içeriyor. Yani hem bir sırat/yol var, İslamcılık dediğimiz şey o yolla çok ilişkili; hem de bir müstakim, bir şekilde süregiden, süregelen bir şeyi içeriyor içerisinde.
Projede nasıl bir dönemlendirme yaptınız?
Eğer dergileri erişilebilir hale getirebilirsek İslamcılığa dair arşivi, düşünce birikimini de ortaya çıkartmış oluruz diye düşündük. Proje 2014 yılında başladı. Aslında Türkiye’de İslamcı yayıncılığın macerasını temelde dört döneme ayırıyoruz. Sırat-ı Müstakimden Takrir-i Sükun’a kadarki 1908-1926 arasındaki başlangıç dönemi; 1940-1960 arasındaki yeniden çiçeklenme dönemi. 1960-1980 arası kamusallaşma dönemi; ve 1980 sonrasındaki açılma dönemi. Emin olmamakla birlikte belki buna bir 5. dönem olarak 2000’den sonrasından bahsetmek gerekebilir.
Biz 2014-2015 yıllarında 1960-1980 arası dönemdeki dergilerden başladık. Kronolojik bir sıra izlemeyip böyle orta dönemden başlamamızın bir sebebi var. Bu dönem bir prizma gibi, hem kendinden önceki dönemin özelliklerini hem de kendinden sonraki dönemin temellerini içeriyor. Ayrıca şimdiye kadar hakkında en az çalışma ve bilgi olan dönem bu dönem. Dolayısıyla buradan başlamanın daha uygun olacağını düşündük. Akabinde 2016 yılında 1908-1960 arası dönemi ele aldık. Şimdi de 1980 sonrası döneme geçtik.
Projede dergilerle ilgili ne tür çalışmalar yapılıyor?
Proje kapsamında dijitalleştirme, kataloglama, araştırma ve sözlü tarih çalışmaları yapıyoruz. Dergileri önce dijitalleştiriyoruz. Bu önemli bir şey çünkü insanlar çalışmak istediklerinde, erişmek istediklerinde belli bir kaynaktan kolayca erişebilmeleri lazım. Ama daha önemlisi biz dergileri katalogluyoruz. Her bir derginin içindeki her bir bilgiyi indeksliyoruz. Sonra bunu bir yazılım aracılığıyla webden taranabilir, erişilebilir bir hale getiriyoruz. idp.org.tr’ye girince konudan, yazı başlığından, anahtar kelimeden, yazardan, dergiden, yıldan, yazı türünden vs. hepsinden arama yapılabiliyor. Çapraz arama da yapılabiliyor; mesela diyelim ki Necip Fazıl’ın 1974 yılında yazdığı şiirleri merak ediyorsunuz. Bunu çapraz aramadan çıkarabiliyorsunuz. Ya da 1975 yılında kadın mevzuu ile ilgili yapılan tartışmaları merak ediyorsunuz anahtar kelimeleri yazınca çıkıyor. Aynı zamanda proje kapsamında özellikle dergiler üzerinden İslamcılıkla ilgili araştırmaları da teşvik ediyoruz. Şu anda bu veritabanı kullanılarak 40’ın üzerinden tez yazılıyor. Aynı zamanda 2 tane sempozyum düzenledik. Bu sempozyumlarda pek çok konu isim ve dergi ilk defa incelendi. Bu sempozyumların kitaplarını çıkarıyoruz ve bu birikimi kalıcı hale getiriyoruz.
Bu anlamda elimizdeki verileri kullanarak yeni yayınlar yapma çalışmalarımız da devam ediyor. Bugünlerde elimizdeki malzemeyi farklı biçimlerde nasıl değerlendirebileceğimiz, farklı biçimlerde nasıl yeniden oluşturabiliriz üzerine de çalışıyoruz. Mesela belli konular etrafında yazılmış konuları bir araya getirebileceğimiz kitap çalışmaları, belli yazarların gün yüzüne çıkmamış kitaplarının yayınlanması gibi.
Yine bir sözlü tarih çalışması yapıyoruz, o dönemde yayıncılık faaliyetlerinde bulunmuş yaklaşık 20 civarında isimle uzun, derinlemesine mülakatlar yapıyoruz. Önümüzdeki günlerde bunların ürünleri ortaya çıkacak inşallah.
Üzerinde çalıştığımız geniş çaplı bir sergi projemiz var. Şimdi dergilerdeki görsellerden olulan interaktif bir sergi geliştiriyoruz. İnşallah sonbahara bitmiş olacak. Bu da bizi İslamcı düşüncenin ana hatlarına taşıyacak bir sergi olacak.
Bu sergiyi biraz açabilir misiniz?
Bu klasik bir sergi olmayacak. İçerisinde derinleştirilmiş görsellerin olduğu, deneyimlemelerin olduğu bir sergi olacak. Klasik bir serginin ötesinde bir şey yapma çabası içerisindeyiz. Türkiye’deki İslamcılık düşüncesinin ana fikrini, yönelimini, eğilimlerini doğrudan orijinal malzeme üzerinden gözlemlenebilecek anlaşılabilecek bir hale getirmeye çalışıyoruz.
Çok güzel çalışmalar bunlar. Sonrasında nereye varacak bu proje?
Bugünlerde elimizdeki dijital dergi arşivini bir basılı dergi arşivine dönüştürme çalışmalarımız var. Elimizde yaklaşık 60 bin sayılık dergi mevcut. Bunların tasnif, düzenleme ve kayıt çalışmaları devam ediyor. İnşallah önümüzdeki sene ayından itibaren bu kütüphaneyi hizmete açacağız. Böylece öteden beri hep hayalini kurduğumuz İslamcılık Araştırmaları Merkezinin temelini atmış olacağız.
İslamcılık gibi tartışmalı bir kavram üzerinden bir proje yapmak düşündürdü mü sizi, etkiledi mi?
İslamcılık kavramı ya da düşüncesi her daim muarızının çok olduğu bir düşünce. Mesela Türkiye üzerinde konuşacak olursak Kemalizm, sosyalizm, liberalizm gibi Batıcılığın çeşitli tonlarıyla mücadele etmek zorunda kalan ve dolayısıyla onlar tarafından eleştirilen bir düşünce İslamcılık. Onlar tarafından “dinci”, “gerici”, “yobaz” olmakla eleştiriliyor. Ayrıca muhafazakârlıkla veya “tutuculukla” girmiş olduğu ilişki de çok olumlu değil. İslamcılık bu düşünceleri eleştirdiği gibi onlar tarafından da eleştiriliyor. Batıcılar İslamcılığı gericilik olarak modernitenin karşıtı olarak görürken, muhafazakarlar İslamcılığı modernist olarak gördüler. Aslında İslamcılık bu anlamda iki aşırı uçtan farklı görülen, değerlendirilen bir vasatı temsil ediyor.
Bu proje çok ciddi bir iş; kataloglama, arşivleme, tasnif etme... Nasıl bir çalışma ortamıyla yapıyorsunuz bunu?
Esasında çok kolay bir çalışma değil. Ele aldığımız her dönemin kendine mahsus sorunları var. 1960-1980 döneminde dergileri bulmakta ciddi sorunlar yaşadık. Zira 1980 darbesi neredeyse Türkiye’deki kültürel hafızayı bütünüyle yok eden bir etkiye sahip. Yayıncılarının elinde bile dergiler yoktu. Büyük bir çaba ile özel şahısların elindeki arşivleri, sahaflardan aldığımız nüshaları dijitalleştirdik. Bazıları dergileri bize bağışladılar. İSAM Kütüphanesi ve Beyazıt Devlet Kütüphanesi dergilere erişim açısından bu hususta bize çok büyük bir imkân sağladı. Ayrıca Atatürk Kitaplığı da iyi bir kaynak. Önce özel şahıs arşivlerini kullandık, kendi elimizde olan dergiler vardı, sonra da eksikleri kütüphanelerden tamamladık.
Sonrasında 1908-1960 arası dönemde ise zamanımız kısa, dergi sayımız fazlaydı. Ayrıca bu dönemdeki dergilerin önemli bir kısmı da Osmanlı Türkçesi ve eski harfli idi. Dolayısıyla burada da kataloglamada çeşitli kısıtlarımız vardı.
Ama nihayetinde 1908-1980 arası ulusal düzeyde yayınlanmış olan dergilerin nerdeyse tamamına yakınını kataloglaştırmış ve büyük bir kısmını da dijitalleştirmiş bulunuyoruz. Kataloglamada daha iyi durumdayız. Zira kütüphanelerde kolayca kataloglama yapabiliyorsunuz ama dijitalleştirme yapamıyorsunuz.
1980 sonrası şimdilik tespit ettiğimiz 400’den fazla derginin yaklaşık 20 bine yakın sayısı var. Bu dergilerden bazıları halen daha yayın hayatına devam ediyor. Bunları yayıncılarından istedik, işbirliğine çok açık olanlar olduğu gibi pek istekli olmayanlar da var.
Nasıl bir ekiple yapıyorsunuz bu çalışmaları?
Burada birbirine paralel olarak 3 ekip çalışıyor. Birincisi kataloglama ekibi: 10 kişilik bir ekip. Bir kataloglama görevlisi günde 160-170 girdi yapabiliyor. Yani ortalama bu bir derginin 3-4 sayısına denk geliyor. Dolayısıyla 100 sayı çıkmış bir dergi bir kişinin bir buçuk ayını alıyor. Kontrolleri falan da hesaba katarak iki ayda bitiyor. Aynı zamanda bir araştırmacılar ekibimiz var. Yaklaşık 30 civarında araştırmacıdan destek alıyoruz bu süreçte. Bunlardan 7 tanesi bizim doğrudan çekirdek kadromuzda olan araştırmacılar. Geriye kalanlar ise yardım istediğimizde belirli hususlarda destek veren, sempozyumlarda yer alan ekip. Ayrıca bir de bu projenin özellikle içerik siyasetini belirleyen bu alanda çalışmış yetkin araştırmacılardan oluşan bir danışma kurulumuz var.
Yani gönüllü ve tam ve yarı zamanlı profesyonel ekibi kattığımızda yaklaşık 60 kişilik bir ekiple proje çalışmaları devam ediyor. İnşallah bu dijital arşivini, basılı dergi arşivini ve diğer çalışmaları sistematik bir şekilde toparlayıp 2018’den itibaren İslamcılık Araştırmalarını Merkezini kurmuş olacağız.