Dünyada senden bir tane daha yok. Tek ve biriciksin. Hepimiz tek ve biriciğiz. Lakin büyüklerimiz hâl diliyle der ki; aynı yaralardan yontuldu en güzel ömürler ve en güzel ömürlerden yontuldu son nefesteki şimdiler…
Dünyada senden bir tane daha yok, bunu biliyorsun. Geçmişte de olmadı, gelecekte de olmayacak. Tek ve biriciksin. Ama dünyanın bir yerinde senin gibi dalgın, uzun uzun bakışları olan biri daha vardır herhalde. Yüzünde saraylar devrilen, köle pazarları açılan, sofralar kurulan biri daha vardır. Alnında yılkıya terkedilmiş atlar gibi gezinen kararsız çizgilerle, pencerenin kıyısına ilişip zamanın ritmine tempo tutuyordur biri daha senin gibi. Senden bir tane daha yok biliyorsun ama senin gibi umutlarını kırk kat bohçaya sarıp yukarıya bir yerlere kaldırmak isterken sandığın dibine indiren, bir ölüyü mezara indirir gibi indiren, biri daha vardır. Çorbada bir kaşık su, aynada bir tutam leke, denizde bir avuç kum gören… Önünde aydınlık ve ferah tarlalar olsa da dönüp dönüp ardına bakan… Bastığı çimenlerde yetimhanelerin soğuk betonlarını hisseden… Seninle aynı yaraları taşıyan biri daha vardır.
Çocuklar birbirlerine yaralarını neden gösterirler sence, neden birbirlerinin yaralarını inceleyerek büyürler? Parkta torunlarını izlerken tanışan kadınlar, ikinci cümleden sonra kalp yaralarını neden birbirlerine açarlar? İki adam kavga ederken göğüslerindeki kollarındaki bıçak yaralarını gösterip yaralarıyla övünürler, bunu neden yaparlar? İki yara birbirine kavuşmayı neden ister? İki yara aynı anda dile gelmeyi neden ister? Şimdiki zamanı; balçıktan, bataklıktan çıkarma çabasıdır bu. Çekilmiş acılar bizi hep şimdiki zamanda tutar. Geçmiş ve gelecek kaybolup sonsuz bir şimdi oluşur. Acı ve yara bunun için vardır. Acısını kaybeden, gelecek kaygısını bırakıp ânın değerini bilmez belki de. Yarası kaybolan, dünü şimdiye çekemez.
Başkasının yarasına dokunurken, suyu takip eder gibi başkasının hikâyesini takip ederken, kendi yaralarının sarıldığını görürsün. Seni tutar yara, ansızın bir kelimenin üzerine iki çizik atmanı engeller. Dünyada senden bir tane daha yok bunu biliyorsun. Bu bilmeyi, yaraları seninle aynı olan birini arama telaşıyla sağaltmaya çalışırsın. Sende dile gelmeyeni başka biri dile getirirse, sende kanayan yara başkasında sızlarsa bulunduğun an anlam kazanır. İnsan bu şekilde şimdiki zamanda yerini alır.
Yaşarken başıboş, amaçsız, yarasız, tasasız olanın son nefeste bir şimdisi olur mu? Son nefesi kendisinin olur mu? Kendinden emin olarak yaşayamamaktır kul olmak. Bu tereddüt, en büyük yarayı açar insanın göğsüne. Bu tereddüt insanı ölmeden mezarlığa getirir. Dünyadaki tüm yaraları dolaşırsın. Bu emin olamama yüzünden, kelimelerin ve yüzlerin arasında gezinirsin. Hakikat yüzünü yüzünden çevirmesin diye insanların yüzlerine bakarsın. Bir mültecinin yüzünde aradığın şey ile aynadaki yüzde aradığın şey aynı olur. Başkasının yarasına merhem olmadıkça büyüyen yarayla baş başa kalacağını bilirsin.
Dünyada senden bir tane daha yok. Tek ve biriciksin. Hepimiz tek ve biriciğiz. Lakin büyüklerimiz hâl diliyle der ki; aynı yaralardan yontuldu en güzel ömürler ve en güzel ömürlerden yontuldu son nefesteki şimdiler…