Murat Kekilli’yi bundan on bir yıl önce yaptığı Bu Akşam Ölürüm isimli parçası ile tanıdı birçoğumuz. Özgün tarzı, Anadolu’dan çalan müziği ve mütevaziliği ile onu daha çok benimsedik ve sevdik. Kekilli ile son çıkan albümü başta olmak üzere, müzikten sosyal hayata, edebiyattan gençliğe kadar birçok konuyu konuştuk. Bazı şeyleri ilk defa Genç Dergi’ye açıklayan Kekilli, yeni albümünün de müjdesini veriyor…
Müzik hayatınızla başlayalım. Nasıl başladınız, neleri hedeflediniz?
Benim müziğe başladığımda birkaç sebebim vardı. Birincisi ekonomik. Sonra nefsimizin bizi güdülemesi… Sen daha iyi yaparsın, sen daha iyilerine layıksın tarzı… Biraz kendini kanıtlama vs… Yani doğrusunu istersen ego tatminiydi müzik benim için ilk başlarda. Tabi teşviklerin de müziğe başlamamda büyük etkisi oldu. Maddi teşvik yok ama manevi teşvik çoktu. Adana’dan buraya otobüs paraları gibi de ufak yardımlar oldu tabi. Ha, buraya geldik, dönüş Allah’a emanet. Dönüş nasıl olacak bilmiyoruz, geldik kaldık böyle :) Başının çaresine bakacaksın, Allah’la baş başa… Yarının sahibi Allah’tır. Zaman içerisinde albümler çıktıktan sonra, varlığımı da sorgulamaya başladım. Bir gün dank diye “Ben niye varım?” diye bir soru çıktı. Ben niye vardım? Eğer benim varlığım yemek içmek, iyi yerlere ulaşmak, müzikte gelebileceğim en iyi yere gelmek… Niye varım? Buna karşı cevabım yoktu. Benim paradoksum bu soruydu. Müzikte başarılı bir yere geldik. Ama bu benim “niye varım?” sorumun cevabı değildi. Bu hayatın anlamı gibi geliyor da, hayatın anlamı falan değilmiş. İçeri girince farklılaştı. Önüne getirdikleri şey başkalaştı. Daha fazlalık küçük insanların işidir. Küçük insanlar insanlarla uğraşır. Orta insanlar olaylarla uğraşır, büyük insanlar fikirlerle uğraşır. Ve insanın yaşamının bir amacı olması gerekir. Kendi içime doğru bir yolculuğa çıktım. Yavaş yavaş Yedialtı isimli albümüm çıktı. Avara albümümü çıkardım. Ahir Zaman ve Kalbimdeki Darp… Böyle bir serüven… Kendimi aradım… Aradım seni kendimi bulmaya…
Buldunuz mu kendinizi?
Bunun için oraya girmeniz lazım. Şu albümü bir kuyu olarak düşündüğünüzde, içine atlayıp öteki tarafı görmeniz lazım. Bu bir tünel, tünele girecek olan sizsiniz. Ben ancak kapıyı gösteririm. Kimse bunu size anlatamaz. Kâinatta her şey birbirinin parçası; tamamlayanına doğru yola çıkmakla çözülüyor her şey. Bunu ben ancak notalarla anlatabilirim, anlattım da zaten. Karanlığın inkâra açık sorularını sormanız lazım.
Müzikle bir şeyleri başarmak tabii ki mümkündür. Sizin bu yola çıkarken bu anlamda düşündüğünüz bir şeyler var mıydı? Ya da bundan sonrası için var mı?
Albümü sadece albüm olarak düşünmemek gerek. Bir albüm aynı zamanda bir hayattır, yaşamdır. Her hayat da aynı zamanda bir felsefedir. Diğer türlü, felsefesi olmayan, idealleri olmayan hayvandan farksızdır. O az önce de dediğim yolculuğa çıkmayanın bunlardan farkı yoktur. Ben bu yolculuğumu devam ettiriyorum. Tünelin sonunu görünceye kadar da devam edeceğim. Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Görünenden farklı bir şeyler daha var. Yeter ki yol al, yeter ki bulmaya çalış. Çalış, ara, bul… İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, Ya nice okumaktır; oku! Gir işin içine gir. Felsefesiz olmaz. Kapıda beklemek lazım.. Ermek kolay değil öyle.
Şu an ülkemizi müzik kalitesi bakımından nasıl buluyorsunuz? Magazinsel birtakım müzik türleri çıktı ortaya. Bunlar için ne dersiniz?
Bu ülkenin kaderi bu değil. Müzik, “halk ne istiyorsa o” olmamalıdır. Sanat halk için değildir, sanat sanat için de değildir. Sanat bambaşka bir şey içindir. O tünelin sonu içindir…
Magazin hayatı… Halk bunu istiyor, seviyor. İzlenme oranları çok yüksek. Onlar hakkında benim ne düşündüğümün çok bir önemi yok, bunu ben biliyorum. Benim kitlemin de ne düşündüğünü biliyorum. Gerçek şu ki; insanlar bu uykudan uyanmak istiyorlar mı istemiyorlar mı? İstiyorlarsa, birtakım kişilere kulak verecekler. İstemiyorlarsa oturup tüm ailecek izlemeye devam etsinler. Gün gelir, gerçek sahipleri uyandırır onları.
Belki çok sorulmuştur bu ama ben tekrar sormak istiyorum. Bu Akşam Ölürüm parçanız sizce neden bu kadar çok tutuldu?
Olayı toplum psikolojisi tarafından düşünürsen, 1999 depremi sonrasına denk geldi. İnsanlar belki de paylaşacakları, dertleşecekleri bir şarkıya ihtiyaç duydular. Biz toplum olarak hep dertlerimizi şarkılarla paylaşırız zaten. Tam işte o zamana denk geldi. O zaman kitle iletişim araçları da buna birtakım isimler koydular. İntihardır vs… O olayın sosyo-psikolojik tarafı. Müzikal psikolojisi değil. Böyle incelemek gerekir bunu. Tabi bunu medya aldı intiharlar falan dedi. Tabi açıklama yapmak durumunda kaldım. Keşke açıklama yapmak zorunda kalmasaydım.
Müziğin gençliği yönlendirmesi hakkında neler söylersiniz?
Müzik güçlü ve evrensel bir silah… Doğru kullanıldığında neler yapabileceğini gösteriyor bize. O yüzden ben müziğimde rızaya dikkat ederim. Bunu niçin yaptığıma dikkat ederim. Sanat için de yapmıyorum. Sanat için dahi yapsan taviz vermiş olursun. Müzik taviz vermemektir. Gerçek müzik, taviz vermemektir.
Sezai Karakoç’un Şiirini Besteledim Değerli şairlerimizden hiç beste yaptınız mı? Böyle bir düşünceniz var mı?
Beste yaptım ama albüme girmedi. Mesela Sezai Karakoç’tan bestem oldu ama kullanmadım.
Hangi şiiri peki?
Şimdi söylemek olmaz ama… Monna Rosa kitabında var.
Monna Rosa şiiri mi? :) Ne zaman dinleyeceğiz peki?
Valla bilmiyorum önce izin almam lazım Üstad’tan. İzin vermiyormuş, sert diyorlar.
Geçenlerde ziyaret ettik.
Allah uzun ömür versin. Sezai Hocam’a biraz suyu sert diyorlar ama işte izin istemek lazım. Çok sert mi? Benim gibi değil yani? :)
Allah’ın rockcısıyım Demek ki Sezai Üstad’ı okuyorsunuz. Başka kimleri okuyorsunuz?
Ben tam bir Necip Fazıl hayranıyım. Ama Nazım Hikmet de bu ülkenin bir gerçeğidir. Nazım Hikmet’i de bilirim. Hatta ilginçtir, onun romanlarım bile ele geçirdim ben zamanında. Necip Fazıl’ı daha sonra keşfettim. Şöyle bir şey vardır ya, sırf inandığı için yazar değildir, şair değildir, müzisyen değildir o. Biz bu düşünceden çok çektik. Mesela dönemin Cem Karaca’sı kraldı, en harikaydı; bir şeye inanmaya başlayınca hayatında bir anda dönek oldu, bunak oldu, sanatçıydı şarkıcı oldu. Bu dünyada bir şeye inanmak suç… Sen bu suçu göze alıyorsan hiç önemli değil, sana şarkıcı desinler, hiç önemli değil. Hatta ‘bırak Allah’ın rockçısını’ desinler. Ama ne mutlu ki bana Allah’ın rockçısıyım… Başka birinin değilim. Sistemin rockcısı değilim, düzenin uşağı değilim, televizyonlara minnetim yok, krallarına minnetim yok.
Müzikle ilgilenmek isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz?
Bazen pes etme derecesine gelsek bile, kapıdan ayrılmamak gerekiyor. Ben kapıda 6-7 sene bekledim. O tünelin ucundaki ışığı Allah göstermedikçe olmuyor abi. O şeyi görene kadar da bırakmamak gerekiyor.
Konserlerinizden herhangi birinde hiç unutamadığınız bir şey yaşadınız mı? Bizimle paylaşır mısınız?
Denizli’deki bir konserden sonra Kırıkkale’de konserim vardı. Çıktık yola, Kırklareli’ne nasıl geçeriz diye düşünürken, işte buradan Çanakkale’ye, oradan karşıya geçeceğiz de falan da filan da… 12 saatlik yolun ardından Çanakkale’ye geldik, arabalı vapurla karşıya geçeceğiz… Gemideyken bir haber geldi, konser Kırıkkale’deymiş! İç Anadolu’da! 4 saat mi 5 saat mi ne var konsere… Kırıkkale Kırklareli derken abi, olay karıştı. Kaptanla kararlaştırdık ve kelleyi koltuğa alıp 2 saatte İstanbul’a geldik inanılmaz bir süratle. Oradan Ankara’ya bastık sağ şeritten, kural mural hiçbir şey yok. Görüşmelerle konseri biraz ileri saate erteledik. Bizden önce de Mevlevi’ler çıkacaktı. Tabi yarım saatlik gösterileri varken, 1,5 saat dönmüşler. Döne döne gerçekten Mevlana olmuş hepsi :)
Yakında bir yeni albüm projesi var mı peki?
Yakında olabilir. Çünkü heyecanlanıyoruz. Bu albüm başarılı oldu. Yolculuğumuzun bir safhası bitti, diğeri başlıyor. Dünyanın her tarafında farklı farklı savaşlar var. Dokunmak lazım, dokundurmak lazım, sertleşmek lazım… Bu yaşananlardan sonra sertleşmeye hazırım. Böyle kafalarına kafalarına vurmak istiyorum!
Bir Dahaki Mavi Marmara’da Ben de Varım! Sizi Mavi Marmara gemisini uğurlarken gördük. Gemide de üzücü şeyler yaşandı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Mavi Marmara gemisini ben yolcu ettim, bir dahakine yer bulabilirsem kendim de gideceğim. Dedim ya sertleşmek lazım.
Yaşananlar hakkında neler düşünüyorsunuz? Üzücü şeyler oldu, şehitlerimiz oldu…
Keşke şehitlerimiz olmasaydı. Böyle bir saçmalığa girişmeselerdi. Ama İsrail bu, yapıyor işe; bunlardan beklenir mi beklenir. Ben bu internet denen yerde “Seni aşağılık Müslüman” lafını yemiş biriyim. Ben buna cevap vermedim, savunan da olmadım. Garip… Yani kimse uykusundan uyandırılmak istemiyor. Herkes uykusundan memnun… ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ modundalar. Aptal mısın sen? Dokundular işte, 9 tane vatandaşını kaybettin. Ben müzisyen olarak bu oyunu bozmaya var gücümle çalışırım. Ama siyaset de bu oyunu bozmalı. Kitle iletişim araçları da safını belli etmeli. Ama etmezler. Bakın o magazin programlarına, bakın o üniversitelere… Hiçbirisi sesini çıkarmaz. Çünkü bunlar ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’dalar hâla. Çünkü bunlar solcu. Benim bir dönem önceki halim. Uyuyan halim bunlar. Çok farklı yollardan geçtim. Bu kapıya gelene kadar neler gördüm… Bu kapının bu kadar güzel olduğunu bilseydim… Bu kapıdan girişin bu kadar güzel olduğunu bilseydim… Sen senin için ne istersen, Yaradan da senin için onu istiyor.
Son olarak Genç Dergi aracılığıyla, gençlere neler söylemek istersiniz?
Gençlerimizi, kardeşlerimizi alınlarından öpüyorum. Gözlerinden öpüyorum ki güzel şeyler görsünler. Onları burunlarından öpüyorum, ki hayatlarından güzel şeyler koklasınlar. Kulaklarından öperim, güzel şeyler işitsinler. Ellerinden öpüyorum, benden önce geçenlerin de ellerinden öpsünler. Işıkları olsun. Doğruluk ve güzellikten ayrılmasınlar. Allah’ın kendilerine lütfettiği şeyin farkına varsınlar.