• Reklam
  • Künye
  • İletişim
  • ABONE OL!
  • GENÇ'e Yazı Gönder
  • Atölye Çalışmaları
    • Yazı Atölyesi
    • Fotoğraf Atölyesi
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS
Kısa yoldan ABONE olmak

logo

  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
Anasayfa
  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!
  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!
  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!
  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız
  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!
  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart
  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!
  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!
  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!
  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık
  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!
  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!
  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!
  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var
  • ANASAYFA
  • Bir Soru Bir Cevap
  • Gönül Dergahından Hikmetler: Ahlak

Gönül Dergahından Hikmetler: Ahlak

14.05.2017 16:13
Bir Soru Bir Cevap
3375
Osman Nuri Topbaş

Cenâb-ı Hak, Rasûlullah Efendimiz’i bütün insanlığa “üsve-i hasene” yani emsalsiz bir örnek şahsiyet olarak takdim etmiştir. Yine O’nun yüksek faziletini beyan sadedinde:

“(Ey Rasûlüm!) Şüphesiz ki Sen, (muhteşem) yüce bir ahlâk üzeresin.” (el-Kalem, 4) buyurmuştur.

Bir hadîs-i şerîfte bildirildiği üzere, insanları Cennet’e en fazla nâil edecek vasıflar da, “takvâ ve güzel ahlâktır.” (Bkz. Tirmizî, Birr, 62)

Bugün ise maalesef seküler ahlâk anlayışı, yani dîni dışlayan ve insanları ten plânına iten bir ahlâk anlayışı, nice kimseyi sırf bedenleri için yaşayan canlı cenâzeler hâline getirdi. Efendimiz’in bize hayatıyla öğrettiği İslâm ahlâkı gereği, önce mü’min kardeşini düşünmesi gerekirken, dâimâ kendini düşünen bencil nesiller ortaya çıktı. Liberalizmin “Bırakınız yapsın, bırakınız geçsin” mantığıyla hareket eden pragmatist bir insan modeli meydana geldi. Hâlbuki asr-ı saâdette, ihtiyaç sahibi olan âileye ikram edilen bir koyun başı; “–Kardeşim falan ve âilesi buna bizden daha fazla muhtaçtır.” düşüncesiyle tam yedi ev dolaşmıştı. En son yine kendilerine gelmişti. Zira içlerinde en aç olanı, ilk ikram edilenlerdi. (Bkz. Hâkim, II, 526)

Yine bu seküler ahlâk girdabına dalan insanlar, âhiretsiz bir dünya hayaliyle gaflet içinde bir ömür tüketmektedirler. Nasıl ki ölümü hatırına bile getirmemekle kişi ölümden kurtulamıyorsa; âhiret de, hiç kimsenin yok saymasıyla yok olacak değildir. Her insanın karşılaşacağı en büyük ve en kesin istikbâl haberi olan âhiretle ilgili sayısız ilâhî beyan ortadadır. Buna rağmen onu umursamamak, ancak kişinin kendi hamâkatinin bir göstergesidir.

Sırf dünya rahatlığı elde edebilmek için hiç ölmeyecekmiş gibi ömür tüketenler, bir gün o ziyân ettikleri zamanlar için ne büyük bir hasret ve nedâmet duyacaklardır!.. Nitekim âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

“O günahkârların, Rab’leri huzurunda başlarını öne eğecekleri, «Rabbimiz! Gördük, duyduk. Şimdi bizi (dünyaya) geri gönder de, sâlih ameller işleyelim, artık kesin olarak inandık.» diyecekleri zamanı bir görsen!” (es-Secde, 12)

“Onlar orada: «Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapalım!» diye feryâd ederler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azâbı)! Zalimlerin yardımcısı yoktur.” (Fâtır, 37)

Unutulmamalıdır ki bu dünyada «Beka» sıfatının bir tecellîsi yoktur. Her şey gibi zaman da fânîliğe mahkûmdur. Ayrıca âhiret olmasa, dünyaya gelişin de bir mantığı olmazdı. Geliş niye, gidiş niye? Bizler kimin mülkünde yaşıyoruz?

Rabbimiz, insanın dünya ile âhiret arasında nasıl bir denge kurması gerektiğini şöyle bildirmektedir:

“Allâh’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) âhiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana nasıl ihsanda bulunduysa, sen de öylece (insanlara) ihsanda bulun. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.” (el-Kasas, 77)

Yine bu seküler anlayışla gönüllerde dînî hassâsiyetler yavaş yavaş kayboluyor. Meselâ, “Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve sâdıklarla beraber olun.” (et-Tevbe, 119) emrine icâbet edilmiyor. Hâlbuki sâdıklarla beraber olan, sâdıklaşır. Diğer taraftan; “…Hatırladıktan sonra artık o zâlimler topluluğu ile oturma.” (el-En’âm, 68) emri kulak ardı ediliyor. Hâlbuki zâlimlerle oturmak, insanı zâlimleştiriyor.

Yine günümüzde Suriye’de yaşanan vahşet ve insanların kendi vatanlarından tard edilmesi de, seküler anlayışı benimsemiş modern dünyanın yüz karası bir eseridir. İbret nazarıyla geçmişe baktığımızda, bu anlayışın günümüze bıraktığı birkaç medeniyet(!) mirası şöyle:

–Sodom-Gomore’den kalan, bataklığa dönmüş, içinde hiçbir canlının yaşamadığı ölü bir deniz!..

–Pompei’den kalan, ahlâksız insanların taşlaşmış ibret sergileri!

–Firavunların cesetlerini koymak için, binlerce insanın acı ve ızdırâbıyla inşâ edilen ve bir hüzün manzarasını andıran piramitler!..

Hâlbuki İslâm’ın gönüllere nakşettiği merhamet dolayısıyla bizim ecdâdımız, gittikleri her yerde toplumu bir ağ gibi ören vakıflar inşâ etmişler. Câmiler, sebiller, kervansaraylar, kuş evleri yapmışlar… Yani bütün mahlûkâta Hâlık’ın merhamet nazarıyla bakmışlar. İşte İslâm medeniyeti ile diğerleri arasındaki fark bu!

Dolayısıyla bugün bilhassa gençlerimizin üzerinde durması gereken en mühim nokta; İslâm’ı, Efendimiz’in hayatından, davranışlarından ve engin gönül dünyasından tahsil etmenin gayretinde olmaktır.

Teşbihte hata olmasın, İslâm, bir nevî insan vücudundaki bağışıklık sistemi gibidir. Bağışıklık sistemi zayıf olan bir vücudun, dış dünyanın hastalıklarına, virüslerine karşı kendini koruyabilmesi zordur. Küçük bir esintiden soğuk alır. Her an hasta olmaya meyyaldir. Hattâ düzgün çalışmayan bir bağışıklık sistemi, beden için faydalı maddeleri dahî zararlı addedebilir.

Aynen bunun gibi, İslâm’ı, Kur’ân-ı Kerîm’in fiilî bir tefsiri olan Rasûlullah Efendimiz’in sünnet-i seniyyesinden mahrum bir şekilde öğrenmeye çalışan kimse, tıpkı bağışıklık sistemi zayıf bir insan gibidir. Böyle birinin gönül terazisi bozuk olduğundan, ilâhî emirler karşısında dâimâ “bana göre”leri vardır. Kalbinin idrâki ilâhî ve nebevî hakîkatlerle inkişâf etmediğinden; neyin hak, neyin bâtıl olduğunu lâyıkıyla tefrik edemez. Hâdiseleri seyrederken, doğru bir İslâmî tefekkür gözlüğünden mahrûmiyeti sebebiyle her şeyi bulanık görür. Dolayısıyla da aldığı kararlar yanlış, vardığı yollar çıkmaz sokaklar olur.

Hâlbuki asr-ı saâdette ashâb-ı kirâm, gönüllerini bir muhabbet çağlayanı hâlinde Rasûlullah Efendimiz’e raptetmişlerdi. O’nun karakter ve şahsiyetine meftun olmuşlar, O’nunla huzur bulmuşlardı. Onların Efendimiz’in karşısında aslâ “bana göre”leri yoktu. Efendimiz’in fiil ve davranışlarını hayatlarına aksettirmek için; “Bunu niçin böyle yaptınız yâ Rasûlâllah!” gibi bir suâle ihtiyaç duymuyorlardı. Efendimiz’i bir ameli îfâ ederken bir defa görmeleri yeterliydi. Hikmetini bilmeseler de güçleri nisbetinde onu îfâya gayret gösterirlerdi. Zira gönüllerindeki engin muhabbet, itaati beraberinde getiriyordu.

Bütün mahlûkâta şâmil merhameti O’ndan öğrendiler. Cömertliği, infâkı, affetmeyi, din kardeşini kendine tercih etmek demek olan îsârı, tevâzû, şecaat, sabır, istikâmet, şükür, kanaat ve sadâkati hep O’ndan öğrendiler. Nasıl ki bir gölge, sahibinden ayrılamazsa, onlar da tam bir sadâkatle Efendimiz’i takip ettiler.

Velhâsıl eşsiz bir hayat nizâmı olan İslâm’ı, Efendimiz’den tahsil ettiler. Lâkin bir anda değil, tedrîcen, sindire sindire, tam yirmi üç yılda…

Nihayetinde câhiliye devrinin taş kalpli insanları, sünnet-i seniyye ile yoğrulan gönülleriyle dünyada benzeri bulunmayan bir asr-ı saâdet medeniyeti inşâ ettiler. Cenâb-ı Hak da onları Kur’ân-ı Kerîm’de medhetti.

Dolayısıyla seküler ahlâkın hayatın her alanını kuşattığı bir devirde temiz kalabilmek için mâneviyâtımızın güçlü olması elzemdir. Bu ise takvâya bağlıdır.

Takvâ; Allâh’ın rızâsını kaybetme korkusuyla O’nun haram ve yasak saydığı her şeyden titizlikle sakınma hassasiyetidir. Yani tâbir câizse, mânevî hayatımızın bağışıklık sistemidir.

Meselâ Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede:

“Zinâya yaklaşmayın!..” (el-İsrâ, 32) buyurmuştur. Peki niçin? Çünkü, zinâya yaklaşan insanın, o çirkin hâle düşmesi kuvvetle muhtemeldir. Tehlikeli uçurumların kenarında gezen, an gelir oradan düşüverir. Bu sebeple her haram fiil gibi, ona yaklaştıracak davranışlar da yasaklanmıştır İslâm’da. Meselâ kumar haram olduğu için, kumar aletleri de haram kılınmıştır. Yine zinâyı önlemek için, gençleri geç kalmadan evlendirmek teşvik edilmiştir. Osmanlı’da evlenecek gençlere yardımcı olmak için vakıflar kurulmuş ve böylece cemiyetin iffeti muhâfaza edilmiştir. Meselâ Mahpeyker Kösem Vâlide Sultan, yetim ve fakir kızları evlendirmek ve onların çeyizlerini hazırlamak için bir vakıf kurmuştur.

Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve câriyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lûtfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lûtfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.” (en-Nûr, 32)

Rasûlullah Efendimiz, bu ictimâî ibadetin kıymetini ifade sadedinde:

“En fazîletli şefaatlerden (teşvik edilen amellerden) biri, evlilik husûsunda iki kişiye aracı ve yardımcı olmaktır.” buyurmuşlardır. (İbn-i Mâce, Nikâh, 49)

Muhyiddîn-i Arabî Hazretleri de, nikâha teşvik edip evlenenlere yardımcı olmanın fazîleti hakkında şöyle buyurur:

“En üstün sadaka-i câriye, evliliğe vesîle olmaktır. Zira onların neslinden gelen kimselerin yaptıkları her iyilikten, vesîle olana da bir ecir vardır.”

Fakat burada bilhassa dikkat edilmesi gereken husus, eşler arası denklik ve uyum mevzuudur. Zira Mevlânâ Hazretleri’nin buyurduğu gibi:

“Ayakkabının biri ayağına dar gelirse, ikisi de işe yaramaz.”

Ayrıca evlilik hususunda aracı olanların hissî davranarak birtakım bilgileri gizlemeleri de büyük bir vebaldir. Zira zamanında söylenmeyen bu bilgiler, ileride boşanmaya ve âile facialarına sebebiyet verebilmektedir.

Velhâsıl her insan bir tohum gibidir. Nasıl ki bir tohumun yetişip boy atması için münbit bir toprağa ihtiyacı varsa, insanın da ham vasıflardan kurtulup kâmil bir insan hâline gelebilmesi için, Rasûlullah Efendimiz’in gönül toprağından feyz almaya ihtiyacı vardır. Aksi takdirde toprağa girmeyen tohumun neticede çürüyüp yok olması gibi, Allah ve Rasûlü’nün hayat veren ölçülerine sırt dönen bir gâfil de ancak kendi ebedî hayatını mahvetmiş olur.

Rabbimiz, bizleri Kur’ân ve Sünnet istikâmetinden ayırmasın. Huzûruna, lûtf u keremiyle, râzı ve hoşnud olduğu sâlih kulları arasında kabul buyursun.

Âmîn!.. 

BU YAZIYI BEĞENİN:

Yazar Hakkında

Osman Nuri Topbaş

1942 yılında İstanbul Erenköy’de doğdu. Babası Musa Topbaş, annesi de H. Fahri Kiğılı'nın kerîmesi Fatma Feride Hanım’dır. İlk eğitimini Erenköy Zihni Paşa ilkokulunda tamamladı. İlkokul yıllarında özel Kur’an eğitimi aldı. 1953 yılında İstanbul İmam -Hatip Okulu’na girdi. O yıllarda bu okul, Osmanlı’nın ulu çınarlarının bakiyyeleri sayılan M. Celaleddin Ökten, Mahir İz gibi üstadların, Nureddin Topçu gibi Bat...

Fikrinizi / Yorumunuzu Bizimle Paylaşın...

Son Manşetler

  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart

  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!

  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!

  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık

  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!

  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!

  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • Tümü

Benzer Yazılar

Niyetlerimiz Hâlis Olsun
Niyetlerimiz Hâlis Olsun
Muhterem Efendim, bir müs...
Huzurlu Aile Yuvası
Huzurlu Aile Yuvası
Ailede huzur için nelere ...
İslâmofobi Değil, İslâm Fazîleti
İslâmofobi Değil, İslâm Fazîleti
Bugün dünyada "İslâmofobi...
Eşitlik Maskesiyle Kadın İstismârı
Eşitlik Maskesiyle Kadın İstismârı
Son yıllarda önce "Kadın ...

Genç Dergisi 194. Sayı

POPÜLER YAZILAR

  • Son Eklenen
  • Çok Okunan
  • Haber Merkezi

Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

Kötülere Karşı Farkındalık Şart

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

Genç Dergi Mayıs Sayısı Çıktı! 8431320

Bagamoyo Afrika... 4919180

Kasım Sayımız Çıktı! 3490754

Hangi Filmi Neden İzleyelim? (Özel Çalışma) 1187333

Bkz: Doğu Türkistan 431776

En Güzel Cuma Hediyeleri! 287488

10 Soruda Sen Kimsin? 275897

31.12.2024

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

01.12.2024

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

01.11.2024

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

02.10.2024

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

01.09.2024

GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

31.07.2024

GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

20.06.2024

Dertle Yüzleşince Dertler Yüzleşince

Tüm Videolar

Video GENÇ

En Önemli Yetenek: Sunum!
Takip Edin

GENÇ Twitter Akışı

@gencdergi kullanıcısından Tweetler
TÜM FOTOĞRAFLAR

FOTOĞRAF GALERİSİ

  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
TÜM YAZILAR

GENÇ BİLİM

  • Yazmak Üzerine Bir Swot Analiz
    İnsanlığın tekâmül süreci...
  • Adâb-ı Muâşeret Hastalıkları ve Edebî İyilik Hâli
    Âdâb-ı muâşeret hastalıkl...

GENÇ FACEBOOK AKIŞI

Genç Dergi

İLETİŞİM

Reklam
ABONE OL!
Künye
Yazarlar
İletişim

GENÇ'ten

GENÇ'e Yazı Gönder
Yazı Atölyesi
Fotoğraf Atölyesi
Psikolojik Danışman
Ödüllü Test










GENÇ Bilişim © 2006 - 2025 . Tüm Hakları Mahfuzdur.
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS