• Reklam
  • Künye
  • İletişim
  • ABONE OL!
  • GENÇ'e Yazı Gönder
  • Atölye Çalışmaları
    • Yazı Atölyesi
    • Fotoğraf Atölyesi
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS
Kısa yoldan ABONE olmak

logo

  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
Anasayfa
  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!
  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!
  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!
  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız
  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!
  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart
  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!
  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!
  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!
  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık
  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!
  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!
  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!
  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var
  • ANASAYFA
  • Dosya
  • Bırakma Kendini!

Bırakma Kendini!

01.05.2017 10:46
Dosya
4788
Salih Yüzgenç

 Geç aynanın karşısına ve bak orada gördüğüne. Lütfen dikkatli bak ama... Bu kimsede olmayan eller, kollar, vücut, şimdiye kadar kimseye verilmemiş ve kıyamete kadar kimseye verilmeyecek o yüz... Ruhunun, kalbinin, zihninin ve daha bilemediğin nice sırrının muhteşem bir algoritma ile bütünleştiği o biricik varlık: SEN. Sadece bu bile doğrulup ayağa kalkman için yeterli değil mi? Ama olmuyor. Sen ayağa kalkamıyor, üzerindeki ataleti atamıyor, neye sahip olduğunu ve kıymetinin ne paha biçilemez olduğunu anlayamıyorsun. Niye hiç düşündün mü? Tam da işte bu kıymetin yüzünden olmasın? Kimsede olmayana sahipsin. Kimseye verilmeyeni göğsünde taşıyorsun. Ve kimsenin başaramayacağı bir iş seni bekliyor. Birilerinin üzerine abanıp da buna engel olmasından daha doğal ne olabilir? Düşmanların var, fark et. Korkma, bir şey yapacak değiller. Tek yapacakları şey seni seninle engellemek. O yüzden silkin, ayağa kalk ve asla BIRAKMA KENDİNİ.

 

Klinik Psikolog Mehmet Dinç: Niye Bir Gün Daha Yaşamalıyım?

 

Modern dünya birçok ilerlemeyi, imkanı beraberinde getirirken; irade, tevazu, sabır ve hoşgörü gibi insanın kendine mahsus özelliklerini de bir bir götürüyor. Kontrol edemezsek ileride sadece ”kavram olarak” kullanacağımız bu özellikler bizden gidince, ruhsal sorunların yaşanması; psikolojik ve sosyal travmaların olması muhtemel hale geliyor... Konuya dair ”Bırakma Kendini” diyerek çok güzel bir çıkış reçetesi sunan Klinik Psikolog Mehmet Dinç’e ”kendimizi nasıl bırakmayacağımızı” sorduk, bu ayki dosya çalışmamızı bu röportaj üzerine şekillendirdik...

Hayat, inişli çıkışlı anları, sürprizleri, değişkenlikleri bir arada yaşatıyor. Bazen gücümüzü kaybediyoruz, yani enerjimiz düşüyor. Bu tip anlarda ne yapmalıyız?

Hayatı doğru okumalıyız. Yaşadığımız dünyada, sosyal medyanın ve popüler kültürün devamlı mutlu ve varlıklar olacağımıza dair, önümüze sunduğu zehirli bir anlayış var. Neticede insanlar bugün, geçen asra göre daha hafif zorluklarla karşılaştıkları halde daha ağır cevaplar veriyorlar.

Algıyı Korumak Lazım

Çok uzak değil, bundan 50-60 sene önce dünya iki tane büyük savaş gördü. Açlıklar oldu, kıtlık, işsizlik, ağır hastalıklar yaşandı. 1950’lerde ortalama yaşam süresi 45-50 seneydi. Ama bugünle kıyasladığımızda, psikolojik anlamda bu kadar güçsüz ve dayanıksız olduklarını, zorluklar yaşadıklarını bilmiyoruz. Bugün hayat şartları görece çok daha iyi ama en ufak bir problemde insanlar yıkılabiliyor. Bu büyük oranda hayattan beklentinin, hayatı okumanın yanlış olmasından kaynaklanıyor diye düşünüyorum.

Ben bir hayat yaşayacağım, bu hayatı yaşarken ayağım taşa değmeyecek. Bir problem, dert olmayacak. Hastalık yaşamayacağım, sıkıntı görmeyeceğim. Böyle bir hayat kurgusu yaşayan insanın en ufak bir sıkıntıda hesabının bozulması ve bundan dolayı mutsuz olması mukadderdir. Dolayısıyla öncelikli olarak algıyı korumak lazım. Bir hayat yaşıyoruz, yaşadığımız bu hayatta illaki dert olacak. Mutlaka hastalık ve problemler olacak. Ancak hastalık varsa şifası var, problem varsa çözümü var, dert varsa devası var. Bu kaçınılmaz ve reddedilmez gerçeği bilerek ve kabul ederek yaşamak gerekiyor. İkincisi, insan, hayatının bir döneminde ciddi anlamda bir zorluk yaşıyor ve söz konusu zorluk o kadar ağır geliyor ki kişi düşüp kalkacak güç bulamayabiliyor. Ayağımız takıldığında ne yaparız? Bir yere tutunup, güç alıp kalkarız. İşte O tutunacağımız, güç alacağımız ve bizi düştüğümüz yerden kaldıracak yer neresi? Büyük oranda sıkıntımız bu. Bir, hiç düşmeyeceğimizi farz ederek yaşıyoruz. İki, düştüğümüzde tutunup güç alacağımız yerimiz yok.

Çok önemli bir yere değindiğiniz. Bizim için kaldıraç görevini üstlenecek olan şey ne olabilir? Bunu nasıl bulabiliriz?

Bir insan olabilir, bir söz, bir hayal yahut bir ideal, hedef olabilir. Neye tutunuyoruz biz zor zamanlar için? Dayandığımız bir insan var mı? Dayandığımız bir ideal, fikir var mı? Bunların cevabını aramalıyız. Bazen bir söz, bir şarkı bile insanı ayakta tutabilir. Benim seminerlerimde sorduğum bir soru var. Diyorum ki insanlara “Bugün niçin ölmek istemezsin?” Yani Azrail gelse karşına, “Canını alacağım fakat bir imkan vereyim sana, beni ikna et, bir ay yahut bir yıl yaşamanın hakikaten senin için önemli olduğuna” dese, nasıl cevap vereceğiz bu soruya? Ben niye bir gün daha, bir yıl daha yaşamalıyım? Benim bir gün, bir yıl daha yaşamamdan ben dahil kimler faydalanacak, ben dahil kimlerin hayatı değişecek? Bunun cevabı yoksa orada sıkıntı var demektir.

Bu soruyu tersinden “Öldüğümüzde dünyadan ne eksilecek?” olarak da sorabiliriz belki.

Kesinlikle. Varlığım ile yokluğum ne etki ediyor, ne bırakıyor? Allah bizi yaratmış ve canlıyız. Çiçeği de, kediyi de yaratmış. Toprak da canlı. Hatta eşyanın bile canlı olduğunu söylüyorlar. Şimdi bu kadar canlı arasında bir tek insanın aklı ve kalbi var. İnsanın aklı ve kalbi varsa bu canlılığın bir fark getirmesi lazım. İnsanın bir kedi gibi, bir yaprak gibi, bir toprak gibi yaşamaması lazım. Bu ne olacak peki? Tüketim desek, hayvan da tüketiyor, bitki de tüketiyor.

Geçenlerde dikkatimi çeken bir haber oldu. Rusya’nın başkenti Moskova’da yaşayan bir muhabir var. Şehir şu şekilde kurulmuş; ortada şehir merkezi, etrafında mahalleler var. İnsanlar metro ile şehir merkezine gidiyorlar. Şehir merkezinde oturmak pahalı, iş yeri var genelde. Adam da dış mahallelerden birinde oturuyor, sabahleyin kalkıyor ve iş yerine gidiyor. Bir gün üç tane köpeğin metroya bindiğini görüyor. Kimse bir şey demiyor. Köpekler bir durakta iniyorlar. Bu durum adamın hoşuna gidiyor. Başka bir gün yine aynı köpeklere rastlıyor. Köpekler aynı durakta biniyorlar ve aynı durakta iniyorlar. Düşünüyor ve bunu araştırıp haber yapmaya karar veriyor. Muhabir gerekli araştırmayı yapınca görüyor ki, bu köpekler dış mahallelerde terk edilmiş binaların orada yaşıyorlar, sabahleGeçenlerde dikkatimi çeken bir haber oldu. Rusya’nın başkenti Moskova’da yaşayan bir muhabir var. Şehir şu şekilde kurulmuş; ortada şehir merkezi, etrafında mahalleler var. İnsanlar metro ile şehir merkezine gidiyorlar. Şehir merkezinde oturmak pahalı, iş yeri var genelde. Adam da dış mahallelerden birinde oturuyor, sabahleyin kalkıyor ve iş yerine gidiyor. Bir gün üç tane köpeğin metroya bindiğini görüyor. Kimse bir şey demiyor. Köpekler bir durakta iniyorlar. Bu durum adamın hoşuna gidiyor. Başka bir gün yine aynı köpeklere rastlıyor. Köpekler aynı durakta biniyorlar ve aynı durakta iniyorlar. Düşünüyor ve bunu araştırıp haber yapmaya karar veriyor. Muhabir gerekli araştırmayı yapınca görüyor ki, bu köpekler dış mahallelerde terk edilmiş binaların orada yaşıyorlar, sabahleyin kalkıyorlar ve metroya binip şehir merkezine gidiyorlar. Çünkü oradaki çöplerde yiyecek bulma ihtimalleri daha fazla. Orada yiyeceklerle karınlarını doyurup akşam tekrar dönüyorlar. Adam bunun üzerine kendisinin de aynısını yaptığını fark ediyor. Sabah kalkıyor, dış mahalledeki evinden çıkıyor, iş yerine gidiyor, yiyecek bulacak parasını kazanarak akşam evine geri dönüyor. Hakikaten bir ideal, bir dert yoksa, bir anlam koymadıysak hayatın içerisine, bizim de yaptığımız bir kedinin, bir köpeğin yaptığından farksız. 

Gençler Üretime Geç Katılıyor 

Birçok kez “Bırakma Kendini” vurgusu yaptınız. Meseleyi baştan yanlış kurguladığımızın altını çizdiniz. Toz pembe bir hayat beklerken tam tersi ile karşılaşınca afallıyoruz. Bu durumu değiştirebilmek için hangi adımları atmamız lazım?

Gençler gelişimlerinin hakkını vermek zorundalar. Kendi gelişimlerine her yaşta yatırım yapmak zorundalar. İlk olarak beden çok önemli. Bedeni ihmal ediyoruz. Beden bize bir emanettir. 3 noktanın altını çizelim: Uykunun düzenli olması, sağlıklı ve doğru beslenme ve spor yapmak. Beden için bu üçüne mutlaka -kaç yaşında olursa olsun- dikkat etmek zorunda insan. Sağlıklı olacağız çünkü beden bize emanet. Psikolojik gelişimime, sosyal gelişimime, ilişkilerime yatırım yapacağım. Zihinsel gelişimime, manevi gelişimime yatırım yapacağım. Zaten bunlara yatırım yaparsam benim yanlış bir şey yapmaya, zararlı bir şey yapmaya vaktim kalmaz.Hepimizin 24 saati var, fakat yetmiyor. Ömür bize emanet, bu beden bize emanet ve bu akıl, bu kalp, çevremizdeki insanlar bize emanet. Bu emanetlerin hakkını vermek lazım. Doğru bir şekilde yaşamaya gayret ederek her dönemin hakkını vermek lazım. Bunlar yapılırsa yanlış bir sürece girmeye vaktimiz kalmaz.
 
Bildiğiniz gibi internet arama motorlarında çok tıklanan, ilgi duyulan haberleri öne çıkarmak gibi bir özellik var. Bu anlamda gençlerle alakalı olarak sadece dördüncü veya beşinci sayfaya geldiğimiz zaman başarı haberleri görebiliyoruz. Çoğu kişi arama yaparken ikinci sayfaya bile geçmiyor. Kötü haberler niye bu kadar ilgimizi çekiyor?
 
Herkesin birbirine karşı güveninin azaldığı, birbirine karşı kendini koruduğu bir dönemdeyiz. Hâlbuki 100 yıl önceye göre daha iyi bir dünyada yaşıyoruz. Suç oranlarının azaldığı, kötülüğü açıkça savunmanın zor göründüğü bir dünyada yaşıyoruz. Bakın 1950’lere kadar “Savunma Bakanlığı” yerine “Savaş Bakanlığı” kullanılıyordu. Ama 1950’den itibaren “Neden biz savaş kelimesini yaygınlaştırıyoruz, savaş yanlış bir iştir” denilerek bakanlıkların ismini “Savunma Bakanlığı” olarak değiştirdiler. Şimdi yine savaşlar oluyor, kötülük yapan yapıyor ama bunu savunamıyorlar. Ortaya çıkıp açıkça “Ben savaşacağım arkadaşım” diyemiyor kimse.
 
1960’lara kadar Aborjinleri öldürmek serbest. Hatta para veriyorlar kellesini getirene. İsteyen istediği kadar öldürebilir diye bakıyorlar. Bugün böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde mümkün değil. İstediğin adamı öldüremezsin öyle. Bunlar aslında bize şunu söylüyor: Dünya daha kötü bir yere gitmiyor, ama daha kötü bir yere gittiğine yönelik bir algı oluşuyor. Bu sefer ne oluyor peki? Sesi çok çıkan kötülük haberlerinden dolayı insanların birbirlerine karşı güvensizliği artıyor ve insanlar birbirlerinden kendilerini korumaya çalışıyorlar.
 
İnsanlar bu huzursuzlukla, tedirginlikle birbirlerine karşı anlayışlı olamaz. İnsanların bu durumda fedakâr olması, cömert olması, gülümseyebilmesi ve tahammüllü olması mümkün değil. Ama bu tahammülün azalması büyük oranda bizim internetten, televizyondan ve gazeteden görüp okuduğumuz kötülük haberlerine bağlı. Bunları okudukça kalbimizi ve aklımızı köreltiyoruz, haberimiz yok. Ondan sonra park yeri yüzünden birbirini öldüren insanlar, trafikte birbirine küfreden insanlar, birbirine eziyet eden veya zarar veren insanlarla örülüyor etrafımız...
 
Belki de yeni bir iyilik hareketi başlatmak gerekiyor?
 
Çok doğru. Gençlerin iyilik hareketleri yapması lazım.
 
Ne tür iyilik hareketleri yapılabilir?
 
Geçen gün çok akıllı, çok sevdiğim bir genç dostumuz geldi. Kendisinin organizasyon kabiliyeti çok yüksek. Bir ekibi var. Bana dedi ki “Hocam biz hareketliyiz. Bizi tanıyorsunuz. Bir şeyler yapmak istiyoruz, ne yapalım?” Dedim ki “İyilik nöbeti tutun.” Nedir “İyilik nöbeti?” “Bir karta isimler yazın ve arkasına da şunu ekleyin: “Ben seni tanımadan ve hiç bilmeden hesapsız iyilik yaptım. Lütfen sen de birine iyilik yap, adını, tarihini ve nerede olduğunu yaz. Kart bittiğinde de bize resmini gönder” deyin. Bu genç arkadaş organize etmiş, kartları basmışlar. Bu kartları şu şekilde kullanıyorlar: Mesela lokantaya gidiyor, yemek söylüyor. Hesap 20 TL tutmuş. Fakat 40 TL veriyor garsona ve diyor ki: “Benden sonra gelenin 20 lirasını alma, şu kartı da ona ver.” Bakıyor garson karta. Kartta diyor ki: “Ben sana tanımadan iyilik yaptım. Sen de tanımadığın birine iyilik yap. İsmini de yaz.” Bu şekilde kartlar dönmeye başladı. İlk dönen kart bir gün de dönmüş ve beş kişi hiç tanımadıkları insana iyilik yapmışlar. Bunlar birbirimize karşı sevgimizi, saygımızı, muhabbetimizi ve güvenimizi arttıracak şeyler. Bu tür hareketler yapmamız lazım.
 
Teknoloji bağımlılığına ilk dikkat çeken kişilerdensiniz. Kongreler yapıyorsunuz ve bir de kitabınız var bu konuda. Hemen hemen hepimizin yakalandığı ama çok da farkında olmadığı bir bağımlılık türü bu. Teknoloji bağımlısı olup olmadığımızı nasıl anlayabiliriz? İleri boyutlara geçmemesi için neler yapabiliriz.
 
Evet, teknoloji bağımlılığı benim çalıştığım bir konu. Türkiye’de internet bağımlılığı ile ilgili ilk kitabı yazan kişiyim. Dünyada ilk kez “Teknoloji Bağımlılığı Kongresini” Türkiye’de düzenledik. Bugüne kadar üç tane yaptık, dördüncüsünü de yapacağız inşallah. Bu konuda bayağı bir çalışma yaptım, daha da yapıyorum. Türkiye’de hamdolsun bu konuda sadece benim değil, bir sürü dostumuzun, arkadaşımızın, akademisyenimizin ve sivil toplum kuruluşumuzun çalışması var. Bir farkındalık oluştu ve insanlar bir şeyler yapmak istiyorlar.
İnsanlar değişmeden, dönüşmeden ve fedakârlık etmeden ”her şeyin hayırlısını” istiyorlar. Yani yanlış giden bir şeyler var. Bunla alakalı değişimin gerektiğini söylediğinizde ya da fedakârlık yapmak gerektiğini söylediğinizde ise ona talip olmuyorlar. Fedakarlık yapmalarını gerektirmeyen, değişim istemeyen bir çözüm bekliyorlar. Böyle bir şey tabi ki yok. İnsanlar bu dönemde kolaylığa meftunlar.
 
Ne İncin, Ne de İncit
 
Büyükler buyuruyor: “Cihanda budur ey aşık, maksud-u ins-ü cin. Ne kimse senden incinsin ne sen bir kimseden incin.” Bizim derdimiz de budur. Kimseyi incitmeyeceğiz, kimseden incinmemeye çalışacağız. Bu iyilik yarışında biriktirebildiğimiz kadar iyilik biriktirmeye çalışacağız. Bu noktada gençlik döneminin çok kritik önemi var. “Gömleğin düğmelerini yanlış yerden iliklemeye başlarsan yanlış devam eder.” Gençlik dönemleri de düğmenin yeni yeni iliklenmeye başlandığı dönemlerdir. Yanlış yapılsa bile geri dönülmesi kolay olan dönemlerdir. Gençken doğru şekilde iliklemeye başlansın ki kalanının da doğru gitmesi mümkün olsun. 40 yaşına gelen insanın kendini toparlaması mümkündür ama zordur. 60 yaşındaki insanın da mümkündür ama çok çok zordur. 20 yaşındaki insanın çok kolaydır. O yüzden bu dönemde, insanın kendini ele alıp, gençlik döneminde doğru bir hayat yaşamak konusunda bir dert edinmesi lazım.

 

BU YAZIYI BEĞENİN:

Yazar Hakkında

Salih Yüzgenç

İstanbul Sarıyer doğumlu. Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun oldu. Çeşitli dergilerde yazdı, radyo programcılığının yanında metin yazarlığı yaptı. TV programcılığı ve sunuculuk yapıyor. Evli, 1 kız çocuk babası. ...

Fikrinizi / Yorumunuzu Bizimle Paylaşın...

Son Manşetler

  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart

  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!

  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!

  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık

  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!

  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!

  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • Tümü

Benzer Yazılar

Dijital Çağın Gerçek Öncüleri Gençlerdir!
Dijital Çağın Gerçek Öncüleri Gençlerdir!
İlginç zamanlardan geçiyo...
Gönül İster mi Hiç Ayrılmak Yârdan
Gönül İster mi Hiç Ayrılmak Yârdan
Yaz geldi, havalar ısındı...
Gönül Telini Titreten 50 Türkü
Gönül Telini Titreten 50 Türkü
Ah türküler, ne hikayeler...
Uçuş Moduna Hazırlan: RAMAZAN
Uçuş Moduna Hazırlan: RAMAZAN
Gönül iklimimizde gülleri...

Genç Dergisi 194. Sayı

POPÜLER YAZILAR

  • Son Eklenen
  • Çok Okunan
  • Haber Merkezi

Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

Kötülere Karşı Farkındalık Şart

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

Genç Dergi Mayıs Sayısı Çıktı! 8431318

Bagamoyo Afrika... 4919179

Kasım Sayımız Çıktı! 3490750

Hangi Filmi Neden İzleyelim? (Özel Çalışma) 1187329

Bkz: Doğu Türkistan 418288

En Güzel Cuma Hediyeleri! 287487

10 Soruda Sen Kimsin? 275895

31.12.2024

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

01.12.2024

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

01.11.2024

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

02.10.2024

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

01.09.2024

GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

31.07.2024

GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

20.06.2024

Dertle Yüzleşince Dertler Yüzleşince

Tüm Videolar

Video GENÇ

En Önemli Yetenek: Sunum!
Takip Edin

GENÇ Twitter Akışı

@gencdergi kullanıcısından Tweetler
TÜM FOTOĞRAFLAR

FOTOĞRAF GALERİSİ

  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
TÜM YAZILAR

GENÇ BİLİM

  • Yazmak Üzerine Bir Swot Analiz
    İnsanlığın tekâmül süreci...
  • Adâb-ı Muâşeret Hastalıkları ve Edebî İyilik Hâli
    Âdâb-ı muâşeret hastalıkl...

GENÇ FACEBOOK AKIŞI

Genç Dergi

İLETİŞİM

Reklam
ABONE OL!
Künye
Yazarlar
İletişim

GENÇ'ten

GENÇ'e Yazı Gönder
Yazı Atölyesi
Fotoğraf Atölyesi
Psikolojik Danışman
Ödüllü Test










GENÇ Bilişim © 2006 - 2025 . Tüm Hakları Mahfuzdur.
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS