
Başörtüsü yasağının bir çok yan etkisi de oldu. Bunlardan bir tanesi öğrenimlerini yurt dışında sürdürmeye karar veren başörtüsü mağdurlarının açtığı çığırdı. Bir çok kız öğrenci bu vesile ile normal şartlarda belki okumayı düşünmeyeceği yerlerde eğitim aldı, yurt dışı gördü, çok farklı tecrübe ve birikimlere sahip oldu. Başörtü mağdurlarının en çok tercih ettikleri ülkelerin içerisinde Avusturya başı çekti. Bugün başörtüsü yasağından dolayı Viyana üniversitelerinde okuyan yaklaşık 200 kız öğrenci bulunuyor. Bu öğrencilerin yasağa bakışı, yaşadıkları tecrübeler ve gözlemleri konusunda beş yıldır bu şehirde tıp tahsili gören Hatice Tuba Sonuç bir dosya hazırladı. Hatice Tuba, Kiraz, Esra ve Saadet’in kaleme aldığı yazılardan oluşan dosya bize Viyana’daki özgürlük ortamını – ki bu olması gereken, normalidir yani- anlatmıyor aslında; anlattığı ülkemizdeki yasağın ne kadar trajikomik bir şey olduğu. Hatice Tuba’ya, arkadaşlarına ve bizi onlarla buluşturan Hatice Telli’ye teşekkür ediyoruz.
Hatice Tuba SONUÇ / Viyana Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencisi
Avusturya Devleti 1912 yılında İslam’ı resmi olarak tanımış. İslam şu anda mensublarının sayısı bakımından Hrıstiyanlıktan sonra ikinci din konumunda. Bu yüzden İslam’ın getirdiği bir vecibe olan başörtüsü hayatın her alanında karşımıza çıkıyor. Resmi olarak hiçbir kurumda herhangi bir yasak sözkonusu değil. Bir müslüman başörtüsüyle ilkokula, liseye, üniversiteye rahatlıkla gidebiliyor. Bazı yerlerde başörtülüler dışlanma, kötü muamele ya da alay gibi durumlarla karşılaşabiliyorlar, ama yine de eğitimlerini almalarına bir engel yok. Avusturyanın eyaletlerinden biri olan Linz’de bir lisede başörtülü bir öğrenciye baskı yapıldığı öğrenilince Eğitim Bakanlığı bütün okullara Müslüman kız öğrencilerin dinlerinin gereği olarak başlarını rahatlıkla örtebilecekleri yolunda bir bildiri gönderdi. Bir süre önce de medyada başörtülü öğrencilerin Beden Eğitimi dersine nasıl katılacakları tartışıldı, sonuça isteyenin istediği şekilde katılabileceği kararı çıktı. Hükümette bulunan partiler herkesin dinini yaşama özgürlüğü olduğunu savunuyorlar. Ancak son seçimlerde yaklaşık %10 oy alan ırkçı ve yabancı düşmanı FPÖ’nün propogandalarında başörtüsü yasağı önemli bir yer tutuyor. “Viyana İstanbul Olmamalı, Başörtüsüz Özgür Kadınlar” gibi seçim afişleriyle dikkat çeken FPÖ 2005 seçimlerinde halkın sadece %10’unun desteğini alabildi ancak bir dahaki seçimler ne getirir bilinmez.
İş sahasına gelince durum biraz farklı. Resmi hiçbir engel olmamasına rağmen özellikle birebir satış yapan market, mağaza, eczane gibi yerlerde işveren müşterilerinin azalacağı endişesiyle basörtülü birini çalıştırmak istemiyor. Okullarda da yine aynı durumla karşılaşıyoruz. Diğer dinlere mensup öğrencileri kötü etkileyeceği gerekçesiyle kabul edilmiyor başörtülü öğretmenlerin başvuruları. Hastaneler de aynı şekilde inisiyatiflerini kullanarak başörtülü hemşire, hastabakıcı ya da doktor çalıştırmak istemiyorlar. Hatta temizlik şirketlerinde bile aynı problem yaşanabiliyor. Bütün bunlara rağmen Viyana`da başörtülü bir sekilde öğretmenlik, doktorluk, hemşirelik yapanlar da var. Kısacası bu ülkede resmi bir yasak yok, ancak mahalle baskısından söz edilebilir.
Avusturyalıların çoğu ne yazık ki Müslüman hanımların kendi istekleriyle degil de, ya baba ya da eş baskısı sonucu örtündüklerini düşünüyor. Hatta bir arkadaşımız eşiyle yolda giderken trajikomik bir olayla karşılaşmış. Bir Avusturyalı yaklaşıp örtülü arkadaşın eşine çıkışmış: “Neden eşini zorluyorsun örtünmesi için” diye. Kafalarında belki oluşmasında İslam dünyasında yaşanan hataların da etkili olduğu ezik bir müslüman kadın imajı var. Ancak kendi isteğimiz ve gerçekten güçlü bir dini bilinçle örtündüğümüzü, halimizden memnun olduğumuzu onlara açıkladığımızda hem takdir ediyor hem de saygı duyuyorlar.
Kendi yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Avusturyalı bir pratisyen doktorun yanında staj başvurusu yapmak üzere müracaat ettim. Beni ilk gördüğünde şaşırdı. Biraz durakladıktan sonra “Burada calisirken başörtünüzü çıkarabilir misiniz?” dedi. Ben de bunu yapamayacağımı, bu şekilde çalışmamı istemiyorsa açıkça ifade etmesini söyledim. Bir süre düşündükten sonra kabul etti. Staj boyunca bana gayet iyi davrandı. Sonradan anladım ki hastaların tepkisinden çekinmisti. Nitekim bir iki hastadan olumsuz tepki geldi, ancak onlarda da destek oldu. Kendimizi iyi ifade edebilir ve taviz vermeden dik durmayı öğrenebilirsek aslında birçok sorun belki de kendiliğinden çözülecek.
Buradaki yabancı arkadaşlarımızın Türkiye’de resmi kurumlarda ve üniversitelerde başörtüsü sorunu olduğunu duyduklarında girdikleri halleri görmenizi isterdim. Gerçekten tam manasıyla dumura uğruyorlar. Böyle bir şeyi akılları almıyor. Büyük bir çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede nasıl olur da İslam’ın getirdiği bir vecibe yasaklanabilir, anlayamıyorlar. Bize sebebini sorduklarında biz de anlatmakta aciz kalıyoruz. Çünkü bu yasağın dayanağını anlatmak insanı gerçekten aciz bırakıyor. Sizce bu, tamamen keyfi bir uygulama olmasından kaynaklanıyor olabilir mi???
Gayrimüslimden Çekmedik Müslümandan Çektiğimizi...
Kiraz Bozkurt ve Esra Pişkin Viyana’da doğup ,büyümüş başörtülü iki arkadaş. Gymnasium yani Süper Lise’de son sınıfta okuyorlar. Onların intibaları ise şöyle:
Viyana’da doğduk, büyüdük ve hayatımıza burada devam ediyoruz. Hepimizin bildiği gibi gençlik döneminin kendine ait belirli problemleri var ve neredeyse bütün gençler bu sıkıntıları yaşar. Bizler bir de dinimizin bize emrettiği başörtüsü konusunda zorluklar yaşıyoruz. Bu durumdan müteessir değiliz çünkü bunu neden yaptığımızın bilincindeyiz. Fakat Hristiyan bir devlette başörtülü Müslüman olarak iyi bir eğitim almak ve bir yere gelebilmek kolay olmuyor. Gerçi Avusturya`da tessetürlü okula gitmekte zorluk çekmiyoruz ancak inancımızın hayatımızda elde edeceğimiz başarıları engellediği ve özgürlüklerimizi kısıtladığı yönünde eleştiriler alıyoruz.
Bir arkadaşımız erken yaşta kapandığı için Türkiye`de yaşayan ve kendileri de tessetürlü olan ailesinden almış olduğu tepkiyi, gayrimüslim öğretmenlerinden görmedi. Çoğumuz gayri müslimlerden olduğu kadar Müslümanlardan da zorluk çekebiliyoruz. Çoğu kardeşimiz iş bulamıyorum yahut dışlanıyorum gibi bahanelerle Allah’ın emirlerini terk etme yoluna koyuluyorlar. Bazı kardeşlerimiz normalde kapalı oldukları halde iş yerinde başlarını açmak zorunda kalıyorlar. Bu durumdan hepimiz cok rahatsızız ama gayrımüslimler için Allah’tan hidayet, kendimiz için de yardım talep ediyoruz. Selam ve dua ile.
İyi ki Başörtüsü Problemi Çıkmış...
Saadet KARABACAK / Wirtschaftsuniversitaet Wien - Viyana Ekonomi Üniversitesi
Lise dönemimin son yıllarında herkes ÖSS den kaç puan alacağının hesabını yaparken; ben “Sınava girebilecek miyim?” telaşındaydım. Çünkü benim için üniversite; kişiliğimin tamamen oturmuş olduğu, kendi ayaklarımın üzerinde olduğumu görebileceğim bir hayat okuluydu. Ve ben bunun için ilk adımımı atarken kişiliğimden taviz vermemeli, Rabbimin üzerimde görmek istediği farziyeti en güzel şekilde yerine getirmeliydim. Derken bir şekilde sınava girebildim ve kırılan puanlarıma rağmen üniversiteyi kazandım. Fakat ya sonrası? Okula nasıl gidecektim? Beni başörtülü okula almazlardı ki! Bu arayış içerisindeyken Rabbim nasip etti de bir çok çabanın, arayışın sonucunda kendimi Viyana´da buluverdim.
Şu an Viyana Ekonomi Üniversitesi’nde ögrenim görmekteyim. Şükürler olsun ki burada kimse benim kıyafetimle ilgilenmiyor. Üniversite ya da herhangi bir resmi kuruma başörtülü girebiliyorum. İlgilendikleri tek şey benim ne kadar başarılı olduğum ya da onlara ne katabileceğim. Bizden rahatsız olanlar hiç mi yok? Elbette ki var, bazen aşırı ırkçılarla bile karşılaşabiliyoruz. Fakat insan diğer nimetlerin yanında bunları görmüyor bile. Burada yine aynı sebepten Türkiye´den gelmiş yaklaşık 200 arkadaşımla birlikte aynı binada yaşıyoruz. Hamdolsun kimse bizi rahatsız etmiyor. Düşünsenize,Türkiye´de şehrin en işlek yerinde 200 tane Amerikalı ya da siyahın bir arada yaşadığını!!! Bizim için büyük bir tehdit olurdu herhalde. Ama buradaki insanlar bize ve bizim gibilere o kadar çok alışmışlar ki; metroda ya da otobüste her zaman size gülümseyen yaşlı bir bayana rastlayabiliyor ya da İslamiyet hakkında soru yağmuruna tutulabiliyorsunuz. Hastanelerde örneğin hassasiyetlerimizi bildikleri için herşeye özen gösteriyorlar. Mesela doktorlar bize asla el uzatmazlar. Uzatırlarsa da mutlaka özür dilerler. Bunun dışında varsa bayan bir doktor ilgilenir bizimle, erkek hastaların bulunduğu odaya yatırmazlar vs. Daha o kadar çok şey var ki. Bunları bizim rica etmemize gerek kalmadan kendilerinin düşünmesi benim çok dikkatimi çekmiştir. Ne kadar ilginç değil mi? Onlar Müslüman değiller! Bize sadece insan olduğumuz için değer veriyorlar. Gerçekten içlerinde öyle iyileri var ki; onların sadece imanlarının eksik olduğunu düşünüyorum ve buna üzülüyorum.
Bir de burada gurbetçi kardeşlerimizden bir çok kez işittiğim bir cümle var: “İyi ki buraya gelmişsiniz, iyi ki başörtüsü problemi çıkmış.” Niye böyle söylüyorlar? Çünkü burada ben ve benim gibi bir çok arkadaşım üniversitede okumanın yanısıra hafta sonları Türk ailelerinin çocuklarıyla ilgileniyoruz. Mesela ben yine benim gibi ögrenci arkadaşlarımın kurucusu olduğu bir çocuk kulübünde din dersi öğretmenliği yapıyorum. Bunun dışında bazı ailelerle de özel ilgilendiğimiz oluyor. Şimdiye kadar hep olumlu tepkiler aldık. Çünkü buradaki aileler çalışmaktan dolayı çocuklarına dini anlamda pek vakit ayıramamışlar. Hep bunun eksikliğini hissetmişler. Burada çocuklar iki kültür arasında sıkışıp kalmışlar. Dinlerini ve değerlerini gerçekten iyi bilmeleri ve bunları bilinçli bir şekilde savunabilmeleri gerekiyor. Bizler elimizden geldiğince bu noktalarda ailelerimize yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Evet...Viyana da üniversite benim için gerçekten bir hayat okulu oldu. Yurt dışında eğitim de diyebiliriz buna. Hayata daha geniş bakmamızı sağladı. Bizim için imkansız gibi görünenlerin aslında biraz gayretle ulaşılabileceğini öğretti. Rabbim kendimizden hiçbirşey kaybetmeden diğerlerine de faydalı olabilmeyi bizlere nasip etsin.