Niteliği, derinliği, estetiği önemseyeceğiz ama insanla, toplumla olan göz hizasını büsbütün kaybetmemeye çalışacağız. Hesabı unutmayacağız. Aslolan önce güzel yaşamak. “Tutunamayanlar”dan değil “tutulamayanlar”dan olmak.
15 Temmuz darbe girişimi; şehitler ve acılar ile göğsümüzü dağlasa da beraberinde güzellikler de getirdi. Temmuz Dergisi de onlardan biri. Derginin çıkış sürecinden bahseder misiniz?
Öncelikle şehitlerimize Allah’tan rahmet; yaralılarımıza, gazilerimize şifa diliyorum. Rabbim hepimizi, bütün Müslümanları İslam’ın izzeti ve zaferiyle kuşatsın. Bizim dergi çıkarma düşüncemiz epeydir vardı aslında. Hazırlıklara da başlamıştık. Eylül ayında, olmazsa Ocak 2017’de yola koyulacaktık. İsim konusunu tartışıyorduk. Hatta editörümüz Mustafa Yılmaz, bu konuyla ilgili olarak sosyal medyada bir anket çalışması bile yapmıştı. 15 Temmuz’daki darbe girişimi ve akabindeki emsali kolay kolay bulunamayacak direniş, hepimizin hayatında yeni satırbaşları açtı. Günleri aramızda dolaştıran kudret hayata yeni sayfalar, boyutlanmalar katmış oldu. Hayat; hepimizi bir kenara dizerek “Bir öneride de ben bulunayım” deyince onun önerisini öpüp başımıza koyduk. Bunu bir ikaz gibi görerek adını Temmuz koyduk. Hemen çalışmalara başladık. Ve birkaç gün içinde Temmuz ayı sonlanmadan, direnişe edebiyat içinden ses vermeye çalışarak ilk sayımızı çıkardık.
Siz şairsiniz ve bu sürecte güzel eserler verdiniz. Genel olarak şairler bu süreçte iyi bir imtihan verebildi mi?
Estağfirullah. Teşekkür ederim. Benim beklediğimden, umduğumdan daha iyi bir durum ortaya çıktı bu konuda. Bir kere, hiç azımsanmayacak sayıda şairimiz direnişin içinde yer aldılar, mücadele verdiler. Ben o gece eski adıyla Boğaziçi Köprüsü’ndeydim. Hem orada birçok şairi gördüm hem de haber ve görsellerden başka yerlerde şahidliğe koşan şairlerden haberdar oldum. Bu da bizim tarihimizde pek benzeri olmayan bir durum. Sevindirici. Diğer taraftan birçok dergi bu konuyu sayfalarına taşıdı, özel dosyalar yapıldı. Bazıları bunu birkaç sayı devam ettirdi, sürdürenler var hatta. Onlarca, yüzlerce şiir yazıldı. Programlar, etkinlikler düzenlendi; nöbet gecelerinde sergiler, stantlar açıldı, şiirler okundu. Ardından seçkiler, antolojiler, kitaplar da ortaya çıktı. Niteliği tartışılabilir bunların elbette. Fakat bir derdin, sorumluluk hissinin, bir bilincin dışavurumudur sonuçta bunlar. Sadece bu yönüyle bile çok değerlidir. Daha önceki darbeleri, acılı dönemleri, söz gelimi 28 Şubat sürecini anlatan, en azından üç beş şiir bile yok bizim mahallede. Edebiyat korkmuş, kaçmış, başkalaşmış, uyuyup kalmıştır o süreçte. Bu kez susmadık, konuştuk, söz aldık, tanıklık ettik. Zaman içerisinde niteliği yüksek, edebî gücü, etkisi daha fazla olan ürünler, çabalar da ortaya çıkar inşallah. Buna bîgâne kalan, oralı bile olmayan, eski alışkanlıklarının içinde dönenip duran kişiler ve çevreler de vardı elbette. Darbeye ses çıkarmayan, itiraz etmeyen bazı dergiler OHAL uygulamalarını protesto eden dosyalar yaptılar söz gelimi. Kulağının üstüne yatanlar hatta darbeye alkış tutanlar da çıktı. Özellikle sol, Kemalist çevreler ve bazı liberal sonradan görmeler bu konuda berbattı. Gerçek yüzlerini açığa çıkardılar.
Sanatçı ve sorumluluk konusunda neler düşünüyorsunuz? Çünkü siz hem şiirinizle hem de bedeninizle tankların önündeydiniz...
Asıl şiiri halk yazdı elbette Temmuz’da; asıl öyküyü, romanı bu toplum içinde maya tuttuğunu gördüğümüz Müslümanlığın yiğit temsilcileri yazdı. Edebiyatın hasını kahramanlar canlarıyla, kanlarıyla ortaya koydular. Tankları teslim aldığımızda bir sevinç vardı bizde elbette ama buruktuk bir taraftan da. Eve geldiğimde, o şehit yüzlerini gördükçe, yaralanan gencecik kızları, kadınları, delikanlıları gördükçe burukluğum daha da arttı. “Allah’ım!” dedim; “Biz de çırpındık ama biz vurulmadık, şehid olamadık! Utanç içindeyim Allah’ım! Bizi affet!”
Edebiyat hayattan, insandan, toplumdan ayrı değil. Bu konuda daha önce de çok yazıp konuştum ben. Her şey gibi edebiyatımızdan da sorguya çekileceğiz. Bunu zihnimizin bir köşesinde sımsıkı tutmamız lazım. Niteliği, derinliği, estetiği önemseyeceğiz ama insanla, toplumla olan göz hizasını büsbütün kaybetmemeye çalışacağız. Hesabı unutmayacağız. Aslolan önce güzel yaşamak. “Tutunamayanl
”dan değil “tutulamayanlar”dan olmak.
Temmuz Dergisi’nin yayın politikası nasıl? Başka projeleriniz var mı?
Edebiyat dünyasına diriliği, duruşu, muhkem düşünceyi ve inancı; edebiyat ve sanata hâlâ çeşitli marjlarla yaklaşan mahalleye de estetiği, edebî zenginlik ve canlılığı taşımak, bunlar arasında köprüler kurmak temel amacımız. İlk sayının sunuş yazısında yapmak istediklerimizin ve çıkış gerekçelerimizin bir kısmını dile getirdik. Bu bağlamda bir çizgi oluşturmak, yeni bir sanatsal mevzi ile genel birikime katkıda bulunmak ve bu bütünü köklü ve ilkesel çabalarla dönüştürmek istiyoruz gücümüz yettiğince. Derginin yanı sıra bir kitap dizisi de başlattık. Temmuz Kitap çatısı altında ara sıra kitaplar da yayımlayacağız inşallah. Mustafa Yılmaz’ın “Kısas-ı Enbiya” adlı şiir kitabı ile Najla Tammy Kepler’in “Teksas’tan Hakikate Yolculuk” adlı anı kitabı, ilk eserlerimiz.
Teşekkürler.
Ben teşekkür ederim. Allah razı olsun. Fiemanillah.