Rümeysa Yeliven
Cenâb-ı Hak bu hususun bizlere misal olması için, Kur’ân-ı Kerim’de Yusuf (a.s)`ın Züleyha ile olan imtihanını açık bir şekilde haber veriyor.
``Derken, bulunduğu evin hanımı, Yusuf`u kendisine bağlamak, O`nun nefsinden murâd almak istedi ve kapıları kapatarak “Haydi gelsene bana!” dedi. O ise, “Mazallah, (Allah`a sığınırım) zira kocanız benim velinimetimdir, bana iyi davranıp güzel bir mevki verdi. Gerçek şudur ki, zalimler asla felah bulamazlar!” dedi. Doğrusu, hanım ona sahip olmayı iyice aklına koymuş ve buna meyletmişti. Eğer Rabbi’nin burhanını görmeseydi O da kadına meyledecekti. İşte böylece biz fenalığı ve fuhşu O`ndan uzaklaştırmak için burhanımızı gösterdik. Çünkü O, bizim tam ihlasa erdirilmiş kullarımızdandı. (Yusuf Suresi/23-24)
Burada Züleyha`nın maksadı; Yusuf`un iffetli ve namuslu biri olup olmadığını denemek veya şaka yapmak değildi. Ona gönül vermiş ve bütün himmetiyle onunla olmaya azmetmişti. Yusuf ona aynı şekilde karşılık vermedi, hanımın isteğine ve teklifine uymadı. Bu hadise Yusuf`un iffetine büyük bir anlam kazandırdı.
Durum öylesine uygun bir durum idi ki, doğal şartların hükmünü icra edip, sonucun Züleyha`nın isteği doğrultusunda meydana gelmesi için her şey tamamdı. Ancak Allah korkusundan başka hiçbir engel yoktu. Haram`ın çirkinliğini bütün çıplaklığı ile ayne’l yakîn olarak görüyordu.
Rivayet edilir ki Yusuf, Allah`a ibadet etmek için Züleyha`nın sarayında bulunan bir bahçeye çekilirdi. Gündüzleri üçte birini namaz ve niyaza, üçte birini ağlamaya, üçte birini de Allah`ı tesbih ve zikretmeye ayırmıştı. Büluğ çağına ulaştığında Züleyha Yusuf`un kendisinden murâd almasını istemeye başladı. O, Züleyha`dan bu bahçeye kaçıyordu. Bu iş böyle sürüp giderken Züleyha`nın rengi değişti, ve yanına gelen nedimelerinden birine meseleyi açtı.
Nedime de Yusuf için olabildiğince süslü ve hoş kokulu bir köşk yaptırmasını tavsiye etti. Ustalar köşkü bitince Aziz`i de davet etti. Aziz köşke girdi ve güzel bir mimari üsluba sahip köşkü beğendi. “Bu köşke dâru`s surûr (sevinç köşkü) adını ver” dedi ve köşkten ayrıldı.
Züleyha da bunun üzerine Yusuf`un getirilmesini istedi. Görevliler Yusuf`u mümkün olduğu kadar süslediler. Züleyha bembeyaz çok güzel bir kadın olup gözlerinin arasında güzellikten parıldayan bir ben vardı. Saçlarını yapıp inci ve yakutlarla bezedi.
Yusuf köşkün ilk bölümünde Züleyha`nın huzuruna çıkınca, kapıyı kilitledi ve her türlü yola başvurarak ondan kâm almak istedi.
İbn Abbas`tan rivayet edilir ki: Yusuf gülümsediği zaman dişlerinde bir nur görülürdü.Konuştuğu zaman o nurun parıltıları sözlerinin arasından çıkıp önünden gittiği görülürdü.
Züleyha, Yusuf`a : Ey Yusuf bu süslü köşkü senin için yaptırdım dedi.
Yusuf: Ey Züleyha, sen beni haram olan bir fiile çağırıyorsun. Sevinç köşkü diye adlandırılan bu köşkün benim için, helak köşkü ve cehennem köşelerinden bir köşe olmasından korkarım.
Züleyha: Ey Yusuf, ne güzel gözlerin var.
Yusuf: Cesedimden toprağa ilk akacak olan onlardır.
Züleyha: Ne güzel yüzün var.
Yusuf: Yüzüm toprağındır, toprak onu yiyecek.
Züleyha: Saçların ne güzel.
Yusuf: Bedenimden ilk olarak o dağılıp gidecek.
Züleyha “Haydi gel!” dedi.
O da: Allah`a sığınırım! Beni davet ettiğin bu hıyanetten Allah`a sığınırım, dedi.
Daha sonra bu hıyanetten niçin imtina ettiğini şöyle belirtti:
Doğrusu senin kocan, beni satın alan aziz benim efendimdir, o bana güzel baktı. Sana da iyi bakmanı emrederek haklarımı çok güzel bir şekilde koruyup çok güzel davrandı. Bunun karşılığı, tabii ki onun haremine hıyanet ederek ona kötülük etmek değildir.
Yusuf (as)`ın gördüğü işaratle (burhan) ilgili olarak da şu rivayetler vardır:
1-Yusuf (as) köşkün bir köşesinde “Zinaya yaklaşmayın” yazısını gördü.
2-Bir melek Yusuf (as)`a: Peygamberler divanında yazılı olduğu halde sefihlerin fiiline meylediyorsun, öyle mi? dedi.
3-Köşkün tavanı yarıldı ve babası Yakub (as)`ı ellerini ısırır vaziyette gördü. (Yakub (a.s) Yusuf`u küçükken böyle korkuturdu.)
4- Bir şahıs “Ey Yusuf, sağ tarafına bak” dedi ve sağ tarafına bakınca olabildiğince büyük bir ejderha gördü. Adam “İşte bu yarın zina edenlerin karnında olacak” dedi.
Hazret-i Yusuf, bu bâtıl işten ve haram niyetten uzak ve beridir. Peygamberlerin ismetlerinin vacib olduğunu gösteren deliller pek çoktur. Züleyha nefs-i emmâre’yi temsil etmektedir ve gönlünü kaptırdığı Yusuf (a.s)’ı cezb edecek bir tuzak hazırlamıştır. Yusuf (a.s) burada günahtan kaçıyor, Züleyha ise günaha koşuyordu. Cenâb-ı Hak kıyamet günü yedi sınıf insanı Arş-ı Âlâ’nın gölgesinde barındıracağını bildirdikten sonra, bu sınıflardan birinin de güzel ve mevkî sahibi bir kadının beraber olma isteğini, “Ben Allah’tan korkarım” diyerek reddeden genç olduğunu ifade etmiştir.
Züleyha, Mısır azizi öldükten sonra, Yusuf (a.s)’ın da aşkının acısı ile yalnız kalarak elindeki her şeyini dağıttı. Yusuf (a.s)‘ın her gün gelip geçtiği yol üzerinde bulunan bir ev edindi. Yusuf (a.s) bazen atına biner, Züleyha da onu seyretmek için yola otururdu. Yusuf aleyhisselâm- geçerken Züleyha avazı çıktığı kadar feryat eder, Yusuf (a.s) ise seslerin çokluğundan onu duymamazlıktan gelirdi.
Züleyha, o güne kadar dayanmakta olduğu putunun yanına varıp, yanında hiç ayrılmak istemediği putunu ziyaret edip dedi ki:
Yazıklar olsun sana ve sana secde ve kulluk edene! Şu ihtiyarlığıma ve âmâ oluşuma, fakirliğime merhamet etmedin! Bugünden itibaren seni inkâr ediyor ve Yusuf’un Rabbine îman ediyorum’’ dedi. Böylece hidâyete ererek sabah akşam Allah’ı zikre koyuldu.
Nefsin bataklığına düşenlerin kalpleri daima âmâ olur. Züleyha tamda böyleydi. Fakat bundan sonraki hadiselerde nefs-i emmâre’den sıyrılıp nefs-i mutmainne’ye yolculuğuna bakacağız.
Bir gün Yusuf (a.s) atına binmiş Züleyha’nın evinin önünden geçmekteydi. Züleyha evinden çıktı ve Yusuf (a.s)’ın yolu üzerinde yüksek sesle şöyle dedi:
‘’Tesbih ederim o kudreti ki, sultanları günahları sebebiyle köle eder; köleleri de Hakk’a kullukları sâyesinde sultan eder!...’’ Allah Teâlâ rüzgara emredip Züleyha’nın bu kelâmını Yusuf’un kulağına eriştirdi. Yusuf gayet müteessir bir şekilde ağladı. Etrafına nazar edince onu gördü. Hizmetçisine dedi ki:
Şu kadıncağızın ihtiyacını sor.
Hizmetçi: Hacetin nedir?
Züleyha: Yusuf’tan başkası derdime derman olamaz.
Getirdiler. Züleyha selam verdi. Boynu büküktü. Selâmını aldı ve dedi ki:
Hacetin nedir?
Züleyha: Beni ne çabuk unuttun?
Yusuf ona: Sen kimsin ben seni tanımıyorum dedi.
Züleyha: Tanımıyor musun? Ben Züleyha’yım dedi.
Yusuf: Dünyada benden uzak ol dedi.
Züleyha: Dünya hayatını benden mi kıskanıyorsun ey Yusuf, deyince Yusuf ağladı:
Hani nerede kaldı hüsn-ü cemâlin, mal ve mülkün?
Züleyha: Seni hapisten çıkaran ve sultanlığı bahşeden, benim her türlü güzelliğimi zâil etmez.
Yusuf: Peki şimdi hacetin nedir dedi.
Züleyha: Üç dileğim var: Birincisi ve ikincisi Allah’a dua edeceksin, benim gözlerimi ve gençliğimi iade edecek. Çünkü senin için ağladım gözlerimi kaybettim, belim büküldü.
Yusuf (a.s) dua etti eski güzelliğine gençliğine kavuştu. Züleyha doksan yaşında idi.
Üçüncüsü ise benimle evlenmendir. Yusuf (a.s) başını eğdi ve murakabeye daldı. O sırada Cebrail (a.s) geldi ve:
Ey Yusuf! Rabbin sana selâm ediyor ve kadıncağızın talebini reddetmemeni emrediyor! Onunla izdivaç eyle; zira o, dünyada ve ahirette senin zevcendir! Bu emir üzerine Yusuf (a.s) Züleyha’yı kendisine nikahlıyor. Yusuf (a.s) Zülayha’ya daha fazla muhabbet duyuyor. Züleyha’nın ise eski sevgisi kalmıyor. Allah Züleyha’nın mecâzi aşkını hakiki aşka döndürüyor ve ibadete itaate bir meyil veriyor. Böylece Leyla ile başlayan muhabbet Mevlâda sükûn buldu. Mevlâya kavuştu muhabbet. Züleyha, Hazret-i Züleyha oldu.