Şair Sıtkı Caney, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakultesi mezunu. Serbest avukatlık mesleği dışında reklam ajanslarında, yayınevinde, gazetede, televizyonda, tuğla ocağında vb. işlerde çalıştı. Şiirlerini AylıkDergi, Mavera, Albatros, Üç Çiçek, Göçebe, Yediiklim, Kırklar gibi dergilerde yayımladı. Şairin “Layya” ve “İtiraf ve Gizem” adlarında yayımlanmış iki şiir kitabı var.
Yeni kitabınız "Ebuzeran" çıkmak üzere. Hayırlı olsun.
İnşallah hayırlara vesile olur.
"Ebuzeran" şiiri bölümlerden oluşan uzun bir şiir. Şimdilerde edebiyatımızda, uzun şiir projelerine yani bir kitap bütünlüğünde ve tek bir şiirden oluşan projelere rastlamıyoruz. Masal-şiir, destan-şiir neredeyse yok gibi artık. Edebiyatımızdaki bu durgunluğu, okurları coşturan metinlerin eksikliğini neye bağlıyorsunuz? Bunun sebebi nedir sizce?
Modernizm ilk aklıma gelen. Tabii ki sadece bu değil. Çağımızın büyük kalpsizliği diyelim bir de. Biliyorsunuz günümüzde yazılan şiirden modern şiir diye söz ediliyor. Bir şiir ne zaman modern olur sorusuna ise tam bir karşılık bulabilmek hayli zor. Ancak ortada bir gerçek var. Klasik olmayan, yeni ve deneysel bütün metinler modern kabul ediliyor.
Bana göre, bir metin ya şiirdir ya da değildir. Bir metnin şiir olma iddiası var ise ben de o metne, bu şiir midir, değil midir diye bakarım. O kadar. Ötesi teferruat ve şiirin teferruatla işi olmaz.
Onun için, masalsı veya destansı şiirler neden neredeyse yok gibi diye sormak yerine öncelikle şiir neden neredeyse yok gibi diye sormak lazım. Şiir, her zaman için varoluşun anlamını kurcalayan, aşk yolunun izini süren, ezeli ve ebedi hakikatın kapısını aralayan bir imkandır.
İnsanın kendini, kendinden çok uzaklara attığı bir çağda bu imkanın ne kadar farkında ve içinde olabilir.
"Ebuzeran", bu durgunluğu ve içe dönüklüğü aşan, okuyana güç, aşk, isyan, hareket aşılayan bir şiir. Sizi böyle bir şiir yazmaya götüren ruh hali neydi? Neler hissederek, nasıl karar verip yazdınız "Ebuzeran"ı?
Aslında bu sorunuzun cevabı bir bütün olarak şiirin kendisinde, Ebuzeran’da. Az önce de söyledim. İnsanın kendini, kendinden çok uzaklara attığı bir çağdayız. Zulüm, tarihte hiç olmadığı kadar şiddetli, pervasız ve hayasız. Ve insan tarihte hiç olmadığı kadar unutkan.
Ben de herkes gibi bu zaman diliminin içindeyim ama ben unutmadım, ne zulümleri ne de zulme başkaldıranları, bütün zamanlar boyunca gidip geldim an be an. Dünyayı yörüngesinde tutan, vakti geldiğinde de savuracak olan, toprağa can veren, kalbimize sonsuzluğun hazzını yerleştiren aşkın, sadece aşkın sesi olmayı denedim. Bana göre aşkın yeryüzündeki pençesidir şair.
"Ebuzeran", "Bütün zamanların bütün devrimcilerine..." ithafıyla başlıyor. Şiirde Selahaddin Eyyubi`den Ömer Muhtar`a, Malik El Şahbaz’dan Şeyh Şamil’e kimi İslam mücahitlerini anıyorsunuz. "Bütün devrimcilere" derken böyle geniş bir mücadele alanını kastetmiş oluyorsunuz...
Hayır, ben sadece İslam mücahitlerini anmadım. Zulme başkaldıran bütün devrimcileri ve bütün mazlumları anmak istedim. O yüzden Che Guvera da dedim. Spartaküs de.
Bakın, Kuran’da bütün mazlumların, müstazafların bir gün yeryüzünde iktidar sahibi olacağı vaadi vardır. Bunu çok önemsemeliyiz. Mazlumiyet bütün durumların fevkinde çok üstün bir konum olarak değerlendirilmiştir.
Onun için şiirin ithafı yalnızca İslam mücahitlerine değil bütün zamanların bütün mazlumlarına ve bütün devrimcilerinedir.
Peki simdi, bugünün dünyasında, "Ebuzeran" şiirinin okuyanlarda nasıl bir devrimci etki, kişilik etkisi, yaşama biçimi oluşturmasını istersiniz?
Ben yüreklerdeki közlerin üzerini örten külleri savurmak, unutulanı yeniden hatırlatmak istedim.
Közü tamamen sönmüş, karanlıkla mühürlenmiş yüreklere karşı, zulme karşı.
Evet, unutulanı yeniden hatırlatmak istedim.
Yeniden, dünyada oluşumuzun anlamını aramaya bir çağrı. Kendimizi yeniden bulmaya, aşkı yüreğimize sığdırmaya bir çağrı.
Ebuzeran`ın 4. bölümünden bir parça:
"Ey bütün zamanların çıldırtan gözyaşları
Şimdi bir tek damlanla tufandır yüreğimiz
Şimdi kıyam
Şimdi aşk
Şimdi secdedeyiz
Şimdi sonsuz sabah öncesi bu son akşamda
Kar yağar yağar kan akar akar yeni bir bahar olur
Mekke`de Kudüs`te Bağdat`ta Şam`da
Aşk bir gün her yerde iktidar olur
Yeniden buluşuruz Mescidiaksada Beytülharamda
Yetime yoksula iman yine yar olur
Hayat var ey ebuzeran hak için intikamda
Vur karanlığa şimdi Allah için vur
Birazdan ta içimizde yağar yepyeni bir yağmur
Ey bütün nehirlerin kıskandığı Kevser ey Tesnim
Artık aşk için akan kanlarımız sana teslim
Şafaktır birazdan nur içinde nur
Durun selama durun bu son ordudur
Ey şehadet ey iftar vakti sonsuzluk orucunun
"inna lillahi ve inna ileyhi raciun"