
Öyle insanlar var ki; kendi maddi ve manevi imkanlarını (bilgi, zaman, deneyim, para, bedensel güç...) hiçbir zorlayıcı irade olmadan ve çıkar gözetmeksizin kendi arzularıyla başkalarının yararı için kullanmayı kendilerine şiar edinmişler. Kimi fakirlere maddi yardım için koşuştururken kimi kendini çocukların eğitimine adamış. Kimi ağaç dikerken kimi sokak köpeklerine, kedilere, güvercinlere bakıyor. Dar-ül Aceze`de kimsesizleri ziyaret edip gönüllerini hoş etmeyi kendine vazife edinenlerin yanında körlere kitap okuyanlar, komşularının çöplerini toplayanlar, düzenli olarak kan bağışlayanlar da var... İşte onlar gönül sahipleri. Yani gönüllüler...
Kişilerin gönüllü faaliyetlere katılmalarının ardında çok çeşitli gerekçeler var. Bazen bu gerekçe; kişinin kendisine sosyal çevre edinerek yalnızlık duygusundan kurtulmayı amaçlaması olabiliyorken bazen de yeni beceriler kazanma, yeteneklerini başkalarıyla paylaşma, kendini ihtiyaç duyulan biri olarak görme, içinde bulunduğu çevrede popüler biri olma, aidiyet duygusunu tatmin etme, can sıkıntısından kurtulma isteği gibi nispeten süfli sayılabilecek sebeplerden de meydana gelebiliyor. Ancak bu işleri tamamen ulvi duygularla yapanların sayıları da azımsanacak gibi değil.
Türkiye’deki gençlerin ancak %15-20`lik kısmının sivil toplum kuruluşları ya da bireysel gönüllülük faaliyetleri içinde olduğu tahmin ediliyor. Yapılan araştırmalara göre gönüllü faaliyetlere katılan gençlerin bu konudaki ilk tercihi fakir fukara yardımları. Ardından eğitim faaliyetleri geliyor. Gençlerin gönüllü faaliyetler gerçekleştirmemekle ilgili gerekçeleri sorgulandığındaysa karşımıza; “Türkiye`de hiçbir şey değişmez” mantığı, bireysel çabaların değersiz görülmesi, küçük değişimlerin önemsenmemesi, hemen sonuç görme arzusu gibi yaklaşımlar çıkıyor. Ayrıca devlet, okullar ve ailenin katılımcılığı önemsemeyen yapıları da gençlerde gerek sivil toplum kuruluşları yoluyla gerek bireysel çabalarla gönüllü faaliyetler gerçekleştirme isteğinin oluşmasını önlüyor.
Gönülü hizmetlerini çeşitli sivil toplum kuruluşları çatısı altında yapanlar kadar hiçbir yere bağlı olmadan, kendi başlarına gerçekleştirenler de var. Sayıları da sandığımızdan çok daha fazla. Belki ön plana çıkmak istemediklerinden çoğunu tanımıyoruz. Belki bunlara tek kişilik vakıflar demek daha doğru olur. Vakıf kültürümüzün de temelinde yatan; yaratandan ötürü yaratılanlara merhamet, şefkat ve sevginin canlı birer timsali onlar. Onların gayeleri, yaratılan her şeye Allah için şefkat, merhamet ve tebessümle yaklaşabilmek.
Aslında gönüllü faaliyetler dediklerimiz; sadaka ya da infaktan başka bir şey değil. Problem; sadaka deyince insanların aklına; bir fakire 3-5 ytl. vermekten başka bir şey gelmemesi. Oysa sadaka ya da infak, kişinin kendisinde ne çoksa, ondan başkalarına vermesi ve bu verdiğinin iş görecek, ihtiyacı giderecek kadar olmasından başka bir şey değil. Paramız yok da vaktimiz mi bol. Onu verelim başkalarına. El becerimiz mi fazla; onu kullanıp yardımcı olalım insanlara. Çevremiz mi geniş, güçlü kuvvetli miyiz, hitabetimiz mi güzel, ilmimiz mi çok?... Bunlarla sadaka verebilir bunları infak edebiliriz. Zaten bütün mesele Allah`ın kullarına bir “oh” dedirtmek değil mi? Ve “Ohh!” bir kimseden alabileceğimiz en büyük hayır dua değil mi?
Gönüllü Gönülsüzler…
Musa Yay
(Bir sivil toplum kuruluşunun mitinginden)
Hey Millet! Kaç kişi memleketimizin terör belasından ve yandaşlarından kurtulmasını istiyor?
Cevap: Hepimiz
Şimdiye kadar kaç kişinin ailesinden şehit çıktı?
Cevap:Yok
Peki kaç kişi bu savaşta asker olarak yer almak istiyor?
Cevap: Kalabalığın %38’i
Peki Millet! kalan %62niz savaşta ne yapçak?
Ben Amerikaya giderim
Ben de Amerikaya giderim (neyse hadi slogan atalım:)
Kahrolsun ABD işbirlikçi …
(Bir hayvanları koruma derneğinin açılışı)
Panter Evrim: Hayvan haklarını insanlara rağmen koruyacağız. Nesli tükenmekte olan pandaları korumak için trilyonlar toplayacağız. Fokların canlarına kıydırmayacağız. Karşımıza çıkan insanları yok edeceğiz…
Kaplan Türkan: Haydi arkadaşlar slogan atıyoruz.
-Yaşasın pandalar kahrolsun insanlar…
İnsan Kamil: Yahu kardeşlerim hiç insana kıyarak hayvanlar korunur mu? Siz ne yaptığınızın farkında mısınız?
Kaplan Türkan: Sus ulan hayvan herif! Senden mi öğrenecez bu işleri? Pis yobaz sen git önce kümesindeki dört tavuğu besle…
İnsan Kamil: Kardeşim ben tavuklarımı da beslerim pandalara da yardım ederim ama bunu insanlara küfrederek yapmam ki.
Panter Evrim: Hadi lan sen daha evrime bile inan mıyorsun? Nasıl anlayacan hayvanların dilinden?...
(Bir sinemada Pearl Harbor filmi izleniyor)
Ortağım ben bu filmi 2.kez izliyorum.
O zaman filmi anlatma ben ilk kez izliyorum.
Ve en önemli repliğin geçtiği sahne gelir. Filmin başrol oyuncusunun dilinden “En büyük yürek gönüllü bir yürektir” sözü dökülür.
Bak şimdi bu salak bu lafı etti ya harbe gidecek karıyı da kaybedecek karı şu diğerini sevecek vay enayi vay.
Yaa hemşerim niye anlatıyorsun?
Ya ne anlattım kardeşim şurada iki laf ettik diye hemen sen de bizi suçla. Biz sen tek başına gitme diye 2. kez bir sürü para yatırıyoruz filme sen de hemen başımıza kalkıyon yok bir daha senle sinemaya filan gidersem iki olsun.
(Bir staddan tezahüratlar)
Takımları öndeyken:
Seninle yürüdük biz bu yollarda
Seninle ıslandık yağan yağmurda
Şimdi söylediğimiz tüm şarkılarda
Bize her şey seni hatırlatıyor
Takımları mağlup olunca:
Yönetim istifa yönetim istifa….
(Ve perde kapanır bir şarkı sesi gelmeye başlar)
Nusret Fateh Ali Khan: Tere Qurbaan Pyare Muhammad
Gerçek gönüllülük budur…