
Hep kitaplardan, belgesellerden, filmlerden öğrendim askeri darbeyi, ta ki 15 Temmuz Cuma akşamı Kuleli Askeri Lisesi’nin önünde yüze yakın askerin yol çevirdiğini ve nişanlımla bana silah doğrultup tehdit ettiğine şahit oluncaya kadar. İşte bu sefer darbenin içinde yer aldığımı ve belgesel izlemediğimi anladım.
Sabah beş buçuk gibi Sütlüce’deki işimden çıktım, hızlı bir şekilde Osmanbey’e gittim çünkü oradan gelin ayakkabısı alacak sonra Kadıköy’e geçecek ve nişanlıma gelinlik provasında giyebilmesi için verecektim. Şükür işim rast gitti hızlı bir şekilde ayakkabıyı aldım ve Kadıköy’e geçtim. Nişanlım Medine gelinlikçinin orada beni bekliyordu. Güzelce ayakkabısını aldı, gelinlik provasına geçti. Bende Medine’yi beklemeye başladım. Bir baktım gelinliğiyle içeriye girdi. Tabii onu o halde görünce duygulandım. Belli etmedim ona ama kalbim küt küt atıyordu. Gelinlik ne çok yakışmıştı...
Prova bittikten sonra oradan ayrıldık ve Kanlıca’dan geçen sarı dolmuşlara doğru ilerledik. Sarı dolmuş geldi ve kanlıcaya doğru yola koyulduk. Birinci köprüyü geçmemiştik ki köprü kapalı bomba patlamış gibi ssöylentiler dolanmaya başladı. Dolmuşun yanından hızlı şekilde ambulanslar ve trafik araçları geçiyordu. Dolmuşun içindeki herkes büyük panik halinde herkes yol boyunca telefonlarından ne olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. Kuleli Askeri Lisesi’nin önüne doğru gelmişken bir anda yüzlerce askerin sağlı sollu dizildiğini ve yürüyüş halinde olduğunu gördüm. Ne olduğunu anlamadım. Ta ki bir asker çok sert bir şekilde minibüsün camına vurup silahıyla “Askeriye yönetime el koymuştur. Sıkıyönetim ilan edildi. Artık askerin dediği olacak” dedi. O sırada elimizde telefon vardı. Asker silahını doğrultarak çok sert bir ses tonuyla, “ telefonunuzu kapatın, ateş ederim” dedi. Medine korkuyla bana doğru döndü... Ben sakinliğimi korumak zorundaydım fakat içimden, ”al elinden silahı ve dipçiğiyle suratına yapıştır” demek geçti…
Dolmuşun içindeki herkes şaşkındı ve yolumuza devam ettik. Eve varınca kayınvalide ve kayınpederin çok tedirgin olduklarına şahit oldum. Televizyonu açtık. Haberlerde askeriye sokaklarda geziyor, tanklar cirit atıyor... Sonra bir ses koptu; jetler alçak uçuş yapıyor, uçaklar köprüye ateş ediyor, bomba patlatıyorlar, halka ateş açıyorlar, TBMM’yi bombalıyorlar… İnanın hiçbir okuduğum kitapta, hiçbir belgeselde ve filmde ben böyle bir şey görmedim. Ya kitaplar, belgeseller, filmler çok iyimserdi ya da bu sefer bizi bekleyen tablo gerçekten çok vahimdi. İşte o saatler ben ülkede askeri bir darbeye teşebbüs edildiğini ve askeri darbe yapılmasıyla ülkenin ne hale gelebileceğine en yakından tanıklık etmiş oldum.
Cumhurbaşkanı halkı sokağa davet etti. Biliyordum eğer sokağa çıkmasak başımıza nelerin gelebileceğini. İçimden bir ses, “Alpaslan eğer bugün meydanlara inmezsen ömür boyu neden meydanlarda değildin diye hayıflanacak ve kendinden utanacaksın” dedi. İnanın insanın nişanlısını ikna etmesi çok zor ama zor da olsa şükür ikna edebildim…
Üsküdar’a gidene kadar askerler silah doğrulttu, bazı yollardan geri döndük çatışma var diye. Ama şükür vardım ve tankın önünde; darbeye karşı resmimi çektirdim. Şimdi gururla bu resmi saklayacağım. Allah’ın izni ile kötü insanlara bu güzel ülkeyi yedirmeyeceğiz, canımızla, kanımızla sonuna kadar savunacağız.