• Reklam
  • Künye
  • İletişim
  • ABONE OL!
  • GENÇ'e Yazı Gönder
  • Atölye Çalışmaları
    • Yazı Atölyesi
    • Fotoğraf Atölyesi
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS
Kısa yoldan ABONE olmak

logo

  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
Anasayfa
  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!
  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!
  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!
  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız
  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!
  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart
  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!
  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!
  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!
  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık
  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!
  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!
  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!
  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var
  • ANASAYFA
  • Bir Soru Bir Cevap
  • Son Nefes Neden Önemlidir?

Son Nefes Neden Önemlidir?

01.04.2016 17:06
Bir Soru Bir Cevap
3553
Osman Nuri Topbaş

Dünya Hayatında Yaşadıklarımız, Son Nefesimizin;

Son Nefesimiz De Ahiretteki Halimizin Tercümanı Gibidir.

Son nefes; buğusuz, berrak bir ayna gibidir. İnsan kendisini en doğru şekilde son nefesinde tanır. O anda güzellikleri ve çirkinlikleriyle bütün bir ömrü, kalp gözünün önünde sergilenir. O an, gözlere ve kulaklara hiçbir itiraz ve gaflet perdesi de inemez. Bilâkis bütün perdeler kalkar ve her türlü îtiraf; aklı ve vicdanı derin bir pişmanlık iklimine sokar. Bu sebeple insanoğlu için ölüm ânından daha ibretli bir manzara yoktur.

Hadîs-i şerîfte:

“Kişi yaşadığı hâl üzere ölür ve öldüğü hâl üzere haşrolunur.” buyrulur. (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, V, 663)

Yâni gönüller, yaşarken en çok ne ile meşgul olmuş ise, ölürken de ekseriyetle onunla meşgul olur. Bu meşgûliyeti de âhiretteki durumuna dâir ipucu verir. Bunun müsbet-menfî sayısız misalleri vardır.

Rebî bin Haysem -rahmetullâhi aleyh- bu husustaki bir müşâhedesini şöyle nakleder:

“Bir keresinde can çekişen bir adamın yanında bulunmuştum. Ben; “Lâ ilâhe illallâh!” deyip telkin verdikçe o, sanki kelime-i tevhîdi duymuyor, para sayar gibi parmaklarıyla birtakım hesaplar yapıyordu.”

İşte bu hikmete binâendir ki eskiler; «Su testisi su yolunda kırılır...» demişlerdir.

Kur’ân-ı Kerîm, son nefesinde ebedî kurtuluşa erme mücâdelesi veren îman kahramanlarını ve nâil oldukları mükâfatları, birer ibret levhası hâlinde sergilemektedir. Bunlardan biri de Ashâb-ı Karye’den Habîb-i Neccâr’dır. O sâlih zât, îmânı ve irşâdı sebebiyle taşlanarak katledilmişti. Fakat bu dünyaya âit perdelerin kapandığı son nefesinde, gideceği âleme âit perdeler açılıp nâil olacağı lutuflar kendisine gösterilince o, kavminin gafletine acıyarak:

“...Keşke kavmim bunu bilseydi!..” (Yâsîn, 26) dedi. Zîrâ kendisine, fânî âlemdeki taşlanmasının karşılığında sonsuz bir saâdet bahşedilmişti.

Son nefes aynasında huzur veren manzaralar seyredebilmemiz için Rabbimizin râzı olduğu bir hayat yaşamamız şarttır.

Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Bir kimse son nefeste (hâlis bir kalb ile) kelime-i tevhîd getirirse, cennete girer...” (Hâkim, Müstedrek, I, 503)

Yâni ömrümüz boyunca kelime-i tevhîdin muhtevâsı içinde yaşayabilirsek, son demde onunla Hakk’a yolculuk edebiliriz. Çünkü dünya hayatında yaşadıklarımız, son nefesimizin; son nefesimiz de âhiretteki hâlimizin tercümânı gibidir.

Fakat bu hususta bâzı istisnâ tecellîler de yok değildir. Yâni bir kul, son nefesini îmân ile verebilmek için her ne kadar sâlih amellerle dolu bir hayat sürmeliyse de buna güvenerek Allâh’ın rahmetine nâil olacağına kesin gözüyle bakmamalıdır. Bunun zıddına bir kul da düştüğü günahlara ve süflî hayata bakarak Allâh’ın rahmetinden ümîdini de kesmemelidir. Zîrâ son nefesin ne şekilde olacağı, ilâhî bir sırdır.

Allah dostu Süfyân-ı Sevrî Hazretleri’nin genç yaşta beli bükülmüştü. Sebebini soranlara şöyle derdi:

“–Kendisinden ilim tahsil ettiğim bir hocam vardı. Vefâtı esnâsında ona telkinde bulunduğum hâlde bir türlü kelîme-i tevhîdi söyleyemedi. İşte bu hâli görmek, benim belimi büktü.”

Son nefes husûsunda peygamberler hâricinde hiç kimse teminat altında değildir. Hâttâ Yûsuf -aleyhisselâm-’ın Cenâb-ı Hakk’a:

“…(Ey Allâh’ım!) Benim canımı müslüman olarak al ve beni sâlihler zümresine ilhâk eyle!” (Yûsuf, 101) diye ilticâ etmesi, bizler için son derece ibretlidir.

Bu sebeple mü’min, havf ve recâ (korku ve ümid) duyguları arasında son nefes imtihanına hazırlanmaya gayret etmelidir.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“(Ey İnsanlar!) Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allâh’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” (Lokmân, 33)

Hadîsi şerîfte de şöyle buyrulur:

“Bir kimse uzun zaman cennetliklerin amelini işler, sonra ameli cehennemliklerin ameliyle sona erdirilir. Bir kimse de uzun zaman cehennemliklerin amelini işler, sonra ameli cennetliklerin ameliyle hitâma erdirilir.” (Müslim, Kader, 11)

Îman selâmetiyle âhirete intikal edebilmek husûsunda kulun mutlak bir emniyet veya mutlak bir yeis/ümitsizlik duygusu içinde bulunması yanlıştır. Çünkü son nefeste vâkî olacak durumu hiç kimse bilemez. Bu sebeple hayatı korku ve ümit duyguları içinde, bir mayın tarlasında yürür gibi büyük bir teyakkuzla yaşamak gerekir. 

Dolayısıyla âkıbetimiz hakkında fazla ümîde kapılıp gevşememeli, buna mukâbil fazla korkuya kapılıp ümitsiz de olmamalıyız. Hayatımızı büyük bir dikkatle yaşamalıyız. Cenâb-ı Hakk’ın rızâsının da gadabının da bazen çok büyük, bazen orta, bazen çok küçük görünen şeylerde gizli olabileceğini hatırımızdan çıkarmamalıyız.

Nitekim Peygamber Efendimiz’in bildirdiği üzere, susuzluktan soluyan bir köpeğe su veren günahkâr biri, sırf bu merhamet tezâhürü sebebiyle affedilerek cennetlik olmuştur. Buna mukâbil, kedisine merhametsiz davranarak, onun açlığına aldırış etmeyen ibâdet ehli biri de cehenneme dûçâr olmuştur.

Her insan başına gelen büyük-küçük pek çok lutuf ve kahır tecellîleriyle imtihan edilmektedir. şâyet biz, dünyanın imtihan diyarı olduğunu unutursak, her musîbet ve hattâ her nîmet, bizim için başlı başına bir âfet kesilir. Aksine biz, dünyanın fânîliğini, ölümün hakikat olduğunu ve âhiretin ebedîliğini her an hatırlarsak, nîmetler de, felâketler de bizi Cenâb-ı Hakk’a yaklaştıran birer lutuf vesîlesi hâline gelir.

Hak Teâlâ birçok âyet-i kerîmede, dünya hayâtını imtihan gâyesiyle yarattığını hatırlatmaktadır. Gaflete dalarak asıl gâyemizi unutma ihtimâlimize karşı birer ilâhî îkaz durumundaki bu âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulmaktadır:

“Her canlı ölümü tadar. Bir imtihan olarak sizi hayırla da şerle de deniyoruz. Ve siz ancak Biz’e döndürüleceksiniz.” (el-Enbiyâ, 35)

“O ki, hanginizin daha güzel davranacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratmıştır...” (el-Mülk, 2)

“Ey îmân edenler! Allah’tan, O’na yaraşır bir takvâ ile korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin!” (Âl-i İmrân, 102)

Hayatın gâyesi, güzel bir kul olarak yaşamak ve güzel bir kul olarak can verebilmektir. Zîrâ hedef, Cenâb-ı Hakk’ın beşeriyete armağan ettiği, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in zarif ve duygulu hayatından hisse alıp; rakik, ince ve hassas bir kul olabilmektir.

Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri’nin şu nasihati ne büyük bir îkazdır:

“Dünyanın bir saati, kıyâmetin bin senesinden daha kıymetlidir. Zîrâ orada kurtuluşa kavuşturacak bir amel yapılamaz.”

Her insan; dünya hayatında mânevî gidişâtına ve nereye hazırlandığına dikkat etmek mecbûriyetindedir. Bunun muhâsebesini de son nefesine bırakmayıp ömrü boyunca bu hassâsiyetle yaşamalıdır. Zîrâ kâr ve zarar, kazanç ve kayıp keyfiyetleri dünya hayâtına âittir. Ecel gelip çattıktan sonra artık ne bir kazanç, ne de bir kayıp söz konusudur.

Hâl böyleyken hayatın sürprizleri ve iniş-çıkışları içinde gaflete sürüklenip ölümün derin ve sessiz feryatlarına kulak vermemek ve bir gün kendimizin de o kapıdan geçeceğimizi hesâba katmadan yaşamak, ne hazindir.

Allah dostu ârif kullar ise, tefekkür-i mevt ile hayatını âdeta ölümün koynunda yaşarcasına bir ömür sürerek “ölmeden evvel ölünüz” sırrına ermişlerdir. Yâni nefsânî arzularını asgarîye indirip rûhânî istîdatlarını inkişâf ettirerek Hakk’ın dostluğuna nâil olmuşlardır. Böyle sâlih kulların, kıyâmette korku ve hüzünden selâmette olacakları, ilâhî bir vaaddir. Ardında ebedî âlemin gizlendiği esrarlı bir perde olan ölüm, Allâh’ın lutfu ile son nefes hazırlığına muvaffak olabilen böyle kullar için büyük bir saâdettir. Asıl mârifet de, Allâh’ın lutfettiği bu can emânetini, son nefeste aynı sâfiyetiyle iâde edebilmektir. şâir Necip Fâzıl’ın dediği gibi:

O demde ki perdeler kalkar, perdeler iner;

Azrâil’e “hoş geldin” diyebilmekte hüner!..

İşte bütün mesele, can emânetini ömrün son deminde neş’e ve huzurla Allâh’a takdîm edebilmek, yâni herkesin korkulu rüyâsı olan o demde sevinç duyarak: «Rabbim, Sana geliyorum!..» diyebilmektir. Bu bahtiyarlığa erebilmek için de benlik ve ihtiraslardan kurtularak ilâhî emirler doğrultusunda bir hayat yaşamak şarttır.

Gerçek bir mü’min, ölümle barışık insandır. Zîrâ ona hazırlıklı olarak yaşadığından, gönlü huzurludur. Son nefesin en güzel ânımız olabilmesi, Hakk’a muhabbetle dolu bir gönle sahip olabilmemize bağlıdır. Aksi takdirde “dünya muhabbeti ve ölümden nefret” ile son bulan bir hayat, hüsran ile neticelenir.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“(İnsanlar) kıyâmeti gördükleri gün dünyada ancak bir akşam yahut bir kuşluk vakti kadar kalmış olduklarını sanırlar...” (en-Nâziât, 46)

Dolayısıyla bütün yapacağımız, bu kadar kısa olan ömrümüzü Hakk’a kulluk, ibâdet ve tâatle değerlendirmekten ibârettir.

Cenâb-ı Hak, son nefesimizi, ebedî âlemdeki ilâhî lutufları seyredeceğimiz bir vuslat penceresi kılsın...

Âmîn!..


Rahmetli Hocam Abdurrahman şeref Güzelyazıcı vefât ettiği gün (15.05.1978) sanki ukbâ yolculuğunu önceden sezerek kaleme almış olduğu şu şiiri ceketinin cebinde bulunmuştur:

Nereden kaynıyor hayat ırmağı?

Bu durmaz karanlık akış nereye?

Annem mi, açılan mezar kucağı?

Ebedî geceden bakış nereye?!

 

Meçhul bir yolcuyum bu son akşamda,

Ümit nûrum söndü siyah bir camda.

Evim, çocuklarım, gözüm arkamda;

Ahbaplar! Bu itiş, kakış nereye?!

 

Gönlümde yıldız yok, gözümde ışık,

Emeller, rüyâlar karmakarışık. Îmânım!

Nerdesin, gel karşıma çık!

Bu derin girişten çıkış nereye?!

 

Artık ne mavilik, ne pembe bahar,

Ne mehtap, ne sahil, ne sandal, hep kar,

Söyleyin benimle uçan ey kuşlar,

O yazlık dünyadan bu kış nereye?!

 

Birkaç rekât namaz, zekât, oruç, hac,

Duâlarım gibi kabûle muhtaç,

Şeref, son nefeste edince mîrac,

Semâlardan koptu alkış nereye?!

BU YAZIYI BEĞENİN:

Yazar Hakkında

Osman Nuri Topbaş

1942 yılında İstanbul Erenköy’de doğdu. Babası Musa Topbaş, annesi de H. Fahri Kiğılı'nın kerîmesi Fatma Feride Hanım’dır. İlk eğitimini Erenköy Zihni Paşa ilkokulunda tamamladı. İlkokul yıllarında özel Kur’an eğitimi aldı. 1953 yılında İstanbul İmam -Hatip Okulu’na girdi. O yıllarda bu okul, Osmanlı’nın ulu çınarlarının bakiyyeleri sayılan M. Celaleddin Ökten, Mahir İz gibi üstadların, Nureddin Topçu gibi Bat...

Fikrinizi / Yorumunuzu Bizimle Paylaşın...

Son Manşetler

  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart

  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!

  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!

  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık

  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!

  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!

  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • Tümü

Benzer Yazılar

Niyetlerimiz Hâlis Olsun
Niyetlerimiz Hâlis Olsun
Muhterem Efendim, bir müs...
Huzurlu Aile Yuvası
Huzurlu Aile Yuvası
Ailede huzur için nelere ...
İslâmofobi Değil, İslâm Fazîleti
İslâmofobi Değil, İslâm Fazîleti
Bugün dünyada "İslâmofobi...
Eşitlik Maskesiyle Kadın İstismârı
Eşitlik Maskesiyle Kadın İstismârı
Son yıllarda önce "Kadın ...

Genç Dergisi 194. Sayı

POPÜLER YAZILAR

  • Son Eklenen
  • Çok Okunan
  • Haber Merkezi

Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

Kötülere Karşı Farkındalık Şart

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

Genç Dergi Mayıs Sayısı Çıktı! 8431320

Bagamoyo Afrika... 4919180

Kasım Sayımız Çıktı! 3490754

Hangi Filmi Neden İzleyelim? (Özel Çalışma) 1187334

Bkz: Doğu Türkistan 434051

En Güzel Cuma Hediyeleri! 287488

10 Soruda Sen Kimsin? 275897

31.12.2024

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

01.12.2024

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

01.11.2024

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

02.10.2024

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

01.09.2024

GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

31.07.2024

GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

20.06.2024

Dertle Yüzleşince Dertler Yüzleşince

Tüm Videolar

Video GENÇ

En Önemli Yetenek: Sunum!
Takip Edin

GENÇ Twitter Akışı

@gencdergi kullanıcısından Tweetler
TÜM FOTOĞRAFLAR

FOTOĞRAF GALERİSİ

  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
TÜM YAZILAR

GENÇ BİLİM

  • Yazmak Üzerine Bir Swot Analiz
    İnsanlığın tekâmül süreci...
  • Adâb-ı Muâşeret Hastalıkları ve Edebî İyilik Hâli
    Âdâb-ı muâşeret hastalıkl...

GENÇ FACEBOOK AKIŞI

Genç Dergi

İLETİŞİM

Reklam
ABONE OL!
Künye
Yazarlar
İletişim

GENÇ'ten

GENÇ'e Yazı Gönder
Yazı Atölyesi
Fotoğraf Atölyesi
Psikolojik Danışman
Ödüllü Test










GENÇ Bilişim © 2006 - 2025 . Tüm Hakları Mahfuzdur.
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS