
Dinleyici kitlenize anlatmak istediğiniz ve onlara vermek istediğiniz ana fikir nedir?
Şarkılarımda tek bir konu yok, o nedenle tek bir ana fikirden söz edilemez. İşimiz rap yapmak ve bunu yapmak için birbirinden güçlü cümlelere ihtiyacımız oluyor. Üç-dört dakikayı doldurmak kolay olmuyor. Bazı şarkılarda o kadar çok ana fikir oluyor ki. Mesela ‘’Dessas’’ adlı şarkımda kaç tema var hesaplayın. İşin içinden çıkmak için kendine uygun temayı seçip payını kapacaksın. Bazı şarkılarımda tek bir konu oluyor, bu konuyu derinlemesine ele alıyorum. Durum böyle olunca tek bir şeyden bahsetsem de anlattıklarımdan yine birkaç fikir çıkıyor. Dinleyenlerimle ciddi konuşmayı seviyorum, onlara şakasız bir hayattan bahsederken kendimce esprilerle akıllarını dağıtıyorum, biraz hoşluk katıyorum. Ben uzunca yazıyorum, o nedenle kısa bir ana fikir yok.
Sizi TV programlarında ve gazetelerde neden sık göremiyoruz? Popülariteden bir kaçış söz konusu mu? Bu konudaki ölçütünüz nedir?
Her zaman vurguladığım gibi, medya bana garip geliyor. Önceden TRT’de Ömer Karacan, Erhan Konuk gibi kaliteli kişilerin müzik programları vardı, büyük bir ilgiyle seyrederdim. Etrafa baktığımda o zamanki kalitede işler göremiyorum. O zamanlarda magazinel bir durum olmadığı için sadece müzik üzerine gidiliyor ve sanatçılar tanıtılıyordu. Ama şimdi biri seni programına çağırdığında, ya bir magazin başlığı müziği katlediyor ya da müziğin ve sözün anlattıklarının üzerine gidilmemesi şahsımı rencide ediyor.
Sevenleriniz de sizi görmek isteyecektir ama…
Tabi, çok fazla da kaybolmak hoş değil, arada bir sevenlerine görünmen ve onları da heyecanlandırman lazım. Ölçülü bir şekilde devam ediyorum, kaçmıyorum. Bakın şu an sizinle konuşuyoruz. Demek ki aslında her şey yolunda.
Orhan Gencebay, bir TV programında sizinle ortak bir çalışmayı isteyeceğini söylemişti. Böyle bir çalışma var mı?
Orhan Gencebay bir üstadtır. Benim gibi talebelerin üstadlarını araması hoş düşer. Üstad orada teveccüh etti, her zamanki gibi mütevazilikte zirveydi. Ben kendisiyle yan yana gelmekten onur duyarım, aklımda ’’Orhan Gencebay Şarkıları Hatırına’’ adında hoş bir tribute projesi var. Ben üstadın tüm albümleri arasından Rap müziğine uygun olanları ayırdım, bir gün yan yana gelerek yaptıklarımı kendisine umarım dinletirim. Ben Orhan Gencebay’ı çok seviyorum, kendisine hürmetler sunuyorum.
“Zaman sofrandaki en lezzetli mühim yemek. Azaldıkça aç kalmanın korkusuyla kuruyacaksın, bu sebeple yaşlanacaksın” diyorsunuz bir şarkınızda. Siz zamanı nasıl değerlendiriyorsunuz genel olarak?
Ayet bizlere buyuruyor ki ‘’Kıyamet saati giderek yaklaşmaktadır’’. Kişinin kıyameti öldüğünde kopar. Benim mantığım bu. Genelin yok olmasını beklemek aptalca, genele uyup kendini kandırman da çok yanlışça. Hayat önümüze türlü güzellikler sunmuş hepsini aynı anda tüketmeye çalışıyoruz ve tüketemediklerimizi de listemize eklemişiz ille de tüketeceğiz. Kısacası bu hayatı türlü zevkleri koleksiyon yapmak için yaşamamak lazım. Zaman önümüzden hızlı kaçıyor, onun hızlıca kaçtığını ya bir saç teli bize fark ettiriyor ya da kırışıklıklar. Ben o cümlemde zamanın çok değerli bir fırsat olduğunu vurguladım, sadece yaşam yok, ölüm de tadılacak lezzetler arasında. Burayı tapulamış bir varlık yok. O nedenle ölümün ardında bizi bekleyen yeni ve sonsuz yaşam için bohçamızı hazırlamalıyız. Hazırlanırken bizlere zaman lazım olacak, boşa zaman harcamamak çok önemli.
GENÇLERİMİZİN MANEVİYAT EKSİĞİ VAR
Yaptığınız parçalarla insanları etkilediğinizi söylüyorsunuz. Özellikle gençler Rap müzikten çok etkileniyor. Siz yanlış bir şey söylememek için, gençleri yanlış yönlendirmemek için nelere dikkat ediyorsunuz?
Ben sözlerimde anlama dikkat ediyorum. Söyleyişte itici olmamaya gayret ediyorum. Müzikal anlamda sadelikten ve melodik olmaktan yanayım. Bunun doğru bir metot olduğu kanısındayım. İnsanlar şarkılarımı dinlerken etkileniyor, bazılarını tek şarkı yaşama bağlıyor. Bu duruma tabiî ki gülemeyiz, bu durumu değerlendiremeyiz de. Çünkü kişiyi ilgilendiren bir gerçektir bu. Ben çeşitli görüşleri okuyor ve duyuyorum. Neticede herkes ayrı yerlerden yakalıyor anlattıklarımı. Onlara doğruyu anlatmak istiyorum, yapmacık olmadığımı anlatmak istiyorum.
Küfür etmekten beri duruyorum, çünkü onlar şarkılarımı ailelerine dinletiyorlar. Ailelerin de benim müziğimi onaylaması mühim. Bunun içindir ki müziğimi icra ederken herkesi ayrı ayrı düşünüyorum. Maneviyat eksiği var gençlerimizin. Çoğu birçok önemli mevzuu bilmiyor. Arada sırada güzel cümlelerle bu konulara dikkat çekiyorum. Onlar da araştırıp konu hakkında bilgi sahibi oluyorlar. Aramızda güçlü bir bağ var. Sen anlat biz dinleriz diyorlar. Bugüne kadar böyle geldik.
Bir kitap yazıyormuşsunuz. Nasıl bir çalışma olacak? Neyle ilgili yazıyorsunuz? Kitaptan bahseder misiniz biraz?
Öyle profesyonel bir kitaptan söz edemem. Kıssalar yazıyorum kendimce. Bir defterim var, o deftere arada sırada yazılar yazıyorum hiç okumuyorum ve defteri hemen kapatıyorum. Aradan belli bir süre geçiyor sonra tekrar defteri açıp yazıyorum ama neler yazdığımı hiç hatırlamıyorum. Bir gün tüm sayfaları doldurunca baştan sona hepsini okuyacağım. Böyle ilerliyor kitap. Yani sizlere nasıl bir kitap yazdığımdan tam olarak bahsedemiyorum. Manevi bir kitap denebilir ama. Yazdıklarımı okumuyor ve kendime unutturuyorum. Hepsini okuduğumda yazdığım cümleler birer sürpriz olarak karşıma çıkacak. ‘Bunu ben mi yazmışım’ diyeceğim. (gülüyor) Siz hiç böyle bir kitap yazma tekniği duydunuz ya da gördünüz mü? Ben bunu bir teknik olarak kullanıyorum işte, bir farkımız olsun. (gülüyor)
Hayatınızın bir döneminden sonra gözle görülür bir şekilde dine yöneldiniz. Parçalarınızda bunu çok hissettirdiniz. Bu hayat tarzı değişiminiz çevrenizde ne gibi değişimlere yol açtı?
Askerlik bitti ve maneviyata ağırlık verdim. Allah kime hidayet ederse o kişi için yol açılmıştır artık. Elhamdülillah ben de biraz geç olsa da farkına vardım. Her gün düşünüyorsunuz ‘’acaba bütün bunlar nasıl oldu, amacımız nedir, olan biten nedir?’’ diye. Kanıtlarıyla tüm gerçekleri görüyorsunuz. Artık aksi yöne ilerlemeniz tamamen bir aptallık haline geliyor. Maneviyat odunu kalem yapıyor. Dini vecibelerinizi yerine getirmeye başlıyorsunuz ve böylelikle yanlışlardan azami şekilde uzaklaşıyorsunuz. Çünkü Yaradan tarafından takip edilip izlendiğini biliyorsun. Her şey o kadar adam akıllı düzene giriyor ki bunu yaşayanlar bilir. Söz söylerken, selam verirken, ticaret yaparken hep doğru olayım diyorsunuz. Önceden kafama göre takılırdım. Günümü gün ederdim. Müzik dinler, eğlenir uyurdum.
Böyle yaşanır mı ya? Bu kadar amaçsız yaşanır mı? Çevremdekiler değişimden nasiplendiler. Birçok arkadaşım manevi hayatın varlığını idrak etti, namaza başlayanlar, sohbet dinlemeye başlayanlar, hadis ilmine merak saranlar, tasavvufa yönelenler vesaire… Neler oldu neler. Yabancı MC arkadaşlardan Müslümanlığı kabul edenler oldu. Yani kişiler benim hakkımda orada burada konuşurken benim hayatımda manevi olarak birçok gelişme oluyor. O kadar mutluyum ki ben. Mutlu olmanın en önemli anahtarı maneviyattır. Gerisi sadece yaşamaktır. Sadece yaşamayı hayvan da yapıyor.