dunyabizim.com`dan derleyen Asım Gültekin
Bu filmi seyretmeye başlayınca davetli olduğumuz bir şölene katılmanın heyecanı sarıyor dört bir yanımızı. Buyurun siz de davetlisiniz bu şölene...
Ey ölümden korkup kaçmaya çalışan. Bu filmi izlerken daha az üşüyeceksin. İçindeki çocuk bir pirin elini arayacak. Bakalım düştüğün kuyuya tekrar atlamak isteyecek misin?
Çöldeyiz işte...
Uzun bir yolculuğun mihneti yüklenmiş omuzlarımıza. Ta Bezmi-Ezel`den kar-zarar hanemiz belirlenmiş. Yürümek zorundayız. Umulur ki Menzil-i Maksud`a ulaşalım.
Bilmiyoruz bizi nasıl bir sonun beklediğini. Yaşadıkça öğreneceğiz. Karşılaşma anında kalbimiz devreye girebilirse bahtımız açık demektir.
Sevgili`nin kapısının önünü kalbiyle temizleyen de, kardeşinin katilini hırsla arayan da aynı yola koşulmuş olabilir. Kaçan ve kovalayan kaderin çizdiği bir yolda birleşebilir. Gönüllüysen bile senin imtihanın ve arayışın diğerlerinden daha zor olabilir. O kutsal elin hangi ölçütlere göre kimi tutacağını bilmememiz bizim lehimize belki de.
Bir çocuk kaybolur
İşte bak bir çocuk da kayboluyor bu çölde: bütün saflığına ve masumiyetine rağmen. Bırak öyleyse acılarından ve dehrin sana ettiklerinden bahsetmeyi. Ancak bir `ak sakallı pir mahiyetli`ye anlat bunları. Anlat ki rahatlasın için, düğümler çözülsün. Anlat ki aynı kuyuya ikinci kez atlamayasın. Yok mu elinden tutacak bir pir? Bulamadın mı? Bekle, sabret! O gelip seni bulacaktır.
İbrahim Edhem`i çağıran ses her daim farklı şekillerde çınlayıp duruyor: Kulak ver. Ya da gözlerine gördürmek isteyen, seni bu çağın keşmekeşinden çıkarıp bir ceylanla `yol`lara düşürebilir. Vehimlerinin ve kandırmacalarının `çadır`ından seni çıkarıp `saflığın ayinesi`nde seyre daldırabilir. Görürseniz öyle birini, dokunmayın ona. Bırakın doyuncaya ve kendiliğinin farkına varıncaya kadar beklesin orda. Siz ona bir çarık ve bir asa hazırlayın yeter. O, uyanınca mestliğinden, nereye gideceğini bilir.
Yola çıktıysan
Yola çıktıysan sürprizlere hazır ol. Rahman`ın seni hangi ezgilerle, eziyetlerle, güzelliklerle sınayacağını bilemezsin. Aklından ve kalbinden hiç çıkmasın gideceğin yer.` Kimin hicreti ne içinse karşılık olarak ona o verileceği` gibi, kimin yolculuğu ne içinse orada onu bulur. Bir peri suret mi arıyorsun ey salik? O sana verilir. Şiirlerin ve şarkıların boşa gitmez. Şiir bilmiyorum, şarkı ve kaside bilmiyorum diye üzülme. Değer verdiğin, sevdiğin, güzel yaptığın ne varsa onu infak et yol için. Çabuk ol. Herkes Baba Aziz kadar talihli olmayabilir. `iyi niyet ve salih amel çocuğu` yol göstermezse sana, bir kötü ve karanlık yer olur kabrin. Çabuk ol, kalbindeki teşvişi, karmaşayı Sahibi`nin Eli`ne teslim et.
Sinemanın mesnevisi
Bu film bir arayış, bir yürüyüş filmi olduğu kadar, aynı zamanda kader üzerine geniş perspektifli bir tahkiye geleneğini canlandırma uğraşı, hatta sinemanın mesnevisi bile sayılabilir. Muhteşem ezgiler, görüntüler eşliğinde bizi, insanın en mahrem macerasına tanık tutmuyor sadece, ortak da ediyor. İç içe geçmiş hikayelerinin içinde perişan ediyor, sevinçle coşturuyor, hayrette bırakıyor. Her söz, her cümle bir gedik açıyor içimizde, bir ışık yakıyor arayıştaki ruhumuzda. İslam coğrafyasında yaşamış - yaşayan Batıni( ezoterik ) akımların epeyine göndermeler var bu filmde. Yüzyıllardır birikerek bir ummana dönüşen zengin manevi-irfani mirasımızı; diyaloglarına, işaretlerine, müziklerine, ortamlarına, zikir halkalarına ve en önemlisi uluların davranışlarına yükleyerek 90 dakika boyunca bizi zevk içine, kutsal hüzün içine daldırıyor. Bu filmi seyretmeye başlayınca davetli olduğumuz bir şölene katılmanın heyecanı sarıyor dört bir yanımızı. Buyurun siz de davetlisiniz bu şölene...
Mustafa Nezihi Pesen davet etti.