Cinslik taslamaya çalışan insanlara şöyle bir çağrım olacak; “ yazı başına kaç lira alıyorsanız, iki katını vereyim, yazı yazmayın” ama işte bizde de onu karşılayacak bütçe yok be kardeşim.
“Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek!” Mehmet Akif Ersoy
İşi gücü bırakıp sadece spor yapın demiyoruz. Sporun kendi başına yapılmasından uhrevi bir feyiz alabileceğinizi de iddia etmiyoruz. Ha, alanlar da çıkabilir, onu ben bilemem. Ama sporun haram olduğunu söylemek de büyük saçmalık olur. Burada spora “haram” denme sebebi (kim diyormuş ki diye soranlar var mı gerçekten?) olarak, ne bileyim spor yapma esnasında şort giyme gerekliliği filan gösterilse sadece yine tamam diyeceğim. Ama “Allah`ın verdiği kasları, adaleleri boşuna yormak haramdır” deniyor ki bu andan itibaren iş komediye gidiyor. Zaten son yıllarda haram-helal saptamaları konusunda ağzı olan konuşuyor ve büyük bir komedi oynanmakta…
Allah`ın verdiği kasları yormak mı günahtır yoksa yormayıp “dinlendirmek” mi? Yoracaksın. Fakat boşa yormak günahtır. Değil mi? Böyle diyor insanlar. Sporu da boş bulduğu için, spor için kasları yormak günah olmuş oluyor. Denklem basit. Bu denklemi halkın kafasında kurup inanması da doğal. Ama asıl inanılmaz olan, bu bön denklemi kurup da yazarım diye eline kalemi alıp bunu savunan insanların olması. Bu insanların dergilerde kendilerine yer bulması… Yani, göbekli bir adam olacağınıza, spor yapıp o göbeği eritmeniz Allah`ın daha çok hoşuna gider, ya da sporla uğraşan gençlerin hem hayatları daha düzenli olur, kötü işlere vakitleri olmaz, hem de zihinleri daha analitik gelişir v.s gibi argümanları filan aça aça konuşacak değilim. Bunları o yazarlar da biliyor. Asıl mesele bilmek bilmemek değil. Asıl mesele orijinallik, cinslik ve bir tarafından alev topları çıkarıp kitlenin kafalarını kendine çevirtmek…
“Ne Kadar da Cins Bir Yazarım yahu”
Böyle bir trend var. Spora haram deme çılgınlığı da buradan geliyor mesela. Bu trendle ilgileneceğiz. Bu mesele önemli. Önemli çünkü bu bir trend değil aslında; hastalık. Çok geniş bir kitle, avuç kadar orijinal bir kitleye özeniyor. Mesele açık. Gözle görülüyor. “Yazar Adayı” bir sürü genç, dikkat çeken yazarların-şairlerin “hiperaktif cümlelerini” hayranca taklit etmeye çalışıyor. Başkasının duruşunu, edasını, mimiğini kendininmiş gibi sahipleniyor. Evet, bayağı itici.
Somutlaştıralım. İşte mesela en bilinen örnek, Murat Menteş. Özeneni en bol yazarlardan. Menteş ilginç bir kalem. Cins bir zekâsı var. Yani adam kendinden öyle. Yıllar önce, meşhur değilken, Gerçek Hayat`ta editör olmamışken, roman yazmamışken, sadece şiir yayımlarken de öyleydi. Son yıllarda meşhur oldu, ama hâlâ aynı. Meşhur olduğu için üslubunu daha dikkat çekici yapmadı, üslubunun dikkat çekiciliği onu meşhur etti. O cins. Kendiliğinden öyle oluvermiş. Ama onun gibi cins olmaya çalışan insanlar büyük iğreti veriyor. Artık kabak tadı vermeye başladı.
Cinslik taslamaya çalışan insanlara şöyle bir çağrım olacak; “ yazı başına kaç lira alıyorsanız, iki katını vereyim, yazı yazmayın” ama işte bizde de onu karşılayacak bütçe yok be kardeşim. O kadar çoklar ki. Enteresanlığın dayanılmaz vasatlığı! Herkes ilginç cümleler kuruyorsa ilginç cümlenin ilginç bir tarafı kalmaz. İlginç, aykırı fikirler. Sürüden ayrılma çabaları. Kıvranışlar. Ikınmalar. Ama yok. Artık okumuyorum bu çöplükleri. Sebeplerini de düşündüm. Artık düşünmüyorum.
“Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek!” Epigrafa da aldık bu mısraı. Mehmet Akif böyle diyor. Hakikati odun gibi düz söylemek, artistçe konuşup hiç bir şey söylememekten daha hayırlı diyor. Bu söze kulak veriniz. “İçinizdeki Zıpçıktı Yazar`a Oha Deyiniz” sayın bayım. Ben zırva dinlemek istemiyorum. “Kalıplaşmış her düşünceye tekme tokat giriyorum” pozlarına artık şaşırmıyoruz. Bülent Akyürek`in hem İsmet Özel`e ve hem de Nazım Hikmet`e, şiirden hiç anlamamasına rağmen, saldırmasına sessiz kalmak istemiyorum ben mesela. Nazım büyük kabul görmüştür, evet, bu kabulün büyük bölümü de siyasi ranttır birçok cenah için. Ama bu Nazım`ın şairliğine laf etme hakkı tanımaz. Ben bir İslamcı olarak diyorum ki, Nazım Hikmet çok büyük şairdir. Bülent Akyürek şiirden anlıyor mu? Nazım Hikmet`in şiirlerini ben okudum. O okumadan saldırıyor. Öyle iki şiir okuyup da şiir hakkında konuşulmaz. Bir şiir yahut şairle ilgili konuşacaksanız, o şiirleri defalarca okuyup irdelemeniz gerekiyor. Eleştiri ahlakı bunu gerektirir. Ben “defalarca”sını bıraktım, bütün şiirlerini sadece bir kere bile okumamıştır kendisi, bunu da biliyorum.
Bu cins olma mevzuu, sözlüklerle de çok alakalı biliyorsunuz. Herkes yazar bugün artık. Bir yeniyetme alıyor önüne klavyeyi, arkasına üyelik sözleşmesini, başlıyor eleştirmeye. Büyük romancıları, yazarları eleştiriyor. Eleştiriyor ama mesela -da ekini ayrı yazmadan eleştiriyor. Eleştirdiği adamın romanını okumadan eleştiriyor. Wikipedi`ye şöyle bir göz atıp da eleştiriyor adamı. Cümleler muhteşem! Acayip bir edebiyat var gençte. Her konuda söyleyecek sözü var. Google var çünkü. Her bilgiye hızlıca erişmenin dayanılmaz hafifliği! Her şeyi kısaca bilmek mümkün. Hızlıca ve ön yargılar, ön sıfatlarla, üstün körü bilgi edinmek kolay. Bir satırlık, bir entry`lik yazar olmak bedava! Bu genç cinslerin orijinallerine de yetişememiştir büyük ihtimal. Orijinal cinsleri taklit eden cins ağabeylerini taklit ediyordur muhtemelen. Taklidin taklidi orijinallikler!
Hülasa, yazın alanı, kimsenin artistik patinaj sahası değil. Din, hiçten değil. şu haramdır, bu helaldir, bunlar kafirdir diye cins cins yazılar görmek istemiyoruz. İslam`ın, helal-haram kıstaslarının tartışmaya açık bir konu olmadığını bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.