
Bir savaşın ortasında olduğumuz doğrudur. Müsebbibi biz olmasak da, savaşmak istemesek de bu savaşın içindeyiz. Savaşmak zorundayız. Kirli bir savaş bu. Düşman orantısız güç kullanırken, biz elde avuçta ne varsa onunla müdafaa ediyoruz kendimizi. Onlar kitle imha silahlarıyla kirletmeye çalışırken bizi, biz bu kirli savaşın içinde temiz kalmaya çalışıyoruz.
Bahsettiğim savaş kendimizi mesul hissettiğimiz coğrafyalarda gerçekleşen zulümler, işgaller, sindirmeler değil. Evet, dünyanın dört bir yanında korumasız insanlar mazlumlaştırılıyor. Masum insanların varlıkları sömürülüyor. Günahsız çocuklar kimyasal gazlarla öldürülüyor. Bunların hepsi bir savaşın parçasıdır ve biz bunların hepsinden mesulüz ya da mesul hissetmeliyiz. Ancak bahsettiğim asıl savaş çok daha çetrefilli ve kirli.
İçinde olduğumuz savaş, topraklarımızı, kaynaklarımızı, varlığımızı tehdit etmenin de ötesinde... Kullanılan kitle imha silahları ise atom bombasından, kimyasal ve biyolojik silahlardan çok daha etkili. Misal, yabancı ülkelerin uçakları, tankları milli sınırlarımıza girdiğinde uluslararası bir ihlal ve tehdit söz konusudur. Zaten bir milleti silahlarla zapt etmek o milleti kenetler, daha mukavemetli yapar. Ancak, elimizdeki telefonlara, masamızdaki bilgisayara, duvardaki televizyonlarımıza girip bizleri zapt etmeleri mümkündür ve suç değildir. Savaş bu şekilde gerçekleştiğinde maalesef meşrulaşmış oluyor...
Kitle İmha Silahları
Hedef, bir milletin aklı, kalbi, yaşayışı, dili, dini ve bilumum değerleri. Her geçen gün savaşın şiddeti artıyor. Saldırılar daha güncel ve etkili bir hal alıyor. Düşman yüz yıl önce sınırlarımıza dayanmışken, onları büyük bir kararlılıkla püskürtmüştük. Ancak zaman da zemin de değişti. Teknoloji geliştikçe stratejiler de değişiyor. Evvelce sınırlarımıza yaklaşamayanlar, şimdi evlerimizin içindeler. Çeşit çeşit kitle imha silahları kullanılıyor üzerimizde. Böylece değişim ve dönüşüm kaçınılmaz oluyor.
Televizyon hayatımıza girdi gireli, millet olarak müthiş bir kültürel yozlaşma yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Bilgisayarlar, cep telefonları dolayısıyla internetin de hayatımıza dahil olmasıyla değişim hızlandı. Değişimin yanı sıra hissizleşmeye de başladık. Değişimi hissedemez olduk.
Sokaklarımız değişiyor. Evlerimiz, giyim-kuşamımız, lükslerimiz değişiyor. Sevgi anlayışımız da... İnsani ilişkilerimiz öyle değişti ki, eskiden ziyaretine gittiğimiz ya da en azından arayıp sesini duyduğumuz yakınlarımıza, bugün önemli günlerde çektiğimiz toplu mesajlarda yer verir olduk. İnsanın insana verdiği kıymeti azaltmaya çalışıyorlar. Koparılıyoruz birbirimizden. Silahı tutan eller böyle ulaşıyor emellerine.
Her gün bir başka versiyonuyla muhatap olduğumuz sosyal mecraya girdik gireli gülüşümüz değişti. Haliyle güldüğümüz şeyler de. Hüznümüz, gözyaşımız, acımız, derdimiz... Gözyaşı döküp dua etmek yerine toplu sosyal medya etkinliklerine dahil olmakla yetinir olduk. Kardeşimizin derdi ile dertlenişimizi bile değiştirmeyi başardılar. Sözümüzü, dilimizi, üslubumuzu, algımızı da... Başka biri olmamızı; özümüzden kopmamızı, güçsüzleşip kolay yutulur birer lokma olmamızı istiyorlar. Onlar silahlarını güncelledikçe gardımız düşüyor. Değişimimiz de güncelleniyor. Bu değişim, önünü alamayacağımız noktalara gelmeden bu gidişe bir dur dememiz gerekiyor.
Kitle İhya Silahları
Onlar var gücüyle bizleri yıpratmanın peşindeyken; kitle imha silahlarını doğrultmuş bizleri sindirmeye çalışıyorken bizim de kendi kalkanlarımıza sımsıkı sarılıp kendi silahlarımızı onlara doğrultmamız lazım. Bizim en mühim silahlarımız erdemimiz, samimiyetimiz, kararlılığımız, birlik-beraberliğimizdir. Yüz yıl önce nasıl püskürttü isek vatanımıza kast edenleri, bugün yine aynı iştiyakla karşı koymalıyız bizi değiştirmeye azmedenlere. Onlar bizim bir başkası olmamızı istedikçe biz daha sıkı sarılmalıyız kendi özümüze. Daha samimi gözyaşları döküp daha içli tebessümler ettikçe kahretmeliyiz onları. Derdimiz, acımız, başkaldırımız onların istediği gibi değil, olması gerektiği gibi oldukça hiçbir silah imha edemez bizi. En kuvvetli silahımız değerlerimiz, en dayanıklı kalkanımız özümüzdür.
Onların kitle imha silahları varsa, bizim de kitleleri ihya edecek özümüz var. Bize doğrulmuş her silahı özümüzle püskürtüp, bu değişimi kitle ihya silahlarımızla düzelteceğiz. Savaş artık tek taraflı olmamalı. Biz sustukça üstümüze gelecekler. Hep savunmada kalamayız. Artık tüm silahları kuşanmanın vaktidir. Mermimize bereket...