• Reklam
  • Künye
  • İletişim
  • ABONE OL!
  • GENÇ'e Yazı Gönder
  • Atölye Çalışmaları
    • Yazı Atölyesi
    • Fotoğraf Atölyesi
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS
Kısa yoldan ABONE olmak

logo

  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
Anasayfa
  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!
  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!
  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!
  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız
  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!
  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart
  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!
  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!
  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!
  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık
  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!
  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!
  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!
  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var
  • ANASAYFA
  • Yeni Bir Dünya
  • Mahiyetimiz Maiyetimizde Saklı

Mahiyetimiz Maiyetimizde Saklı

28.09.2011 19:21
Yeni Bir Dünya
5649
Mehmet Lütfi Arslan

Birbirine yazılmış olanlar, birbirlerinin ihtiyaçlarını en iyi giderecek olanlardır. Bunlardaki sırrı keşfetmek kendimizdeki sırrı keşfetmek kadar önemlidir. O yüzden kimle beraber olduğumuza ayrıca dikkat kesilmemiz gerekiyor.

Genç vardığı şehri çabuk sevdi. Zaten sevmesi gerektiğini biliyordu. Ne ki verilmişti, sevmemek olmazdı. Madem takdir burasıydı, burada sırrına ait bir mana vardı. Ne kadar kalması murat edilirse o kadar kalacak ve bu manayı  devşirmeden geri dönmeyecekti. Kim bilir belki de burada kalacak, hakkındaki murada burada erecekti. Zaman zaman yüreğini sıkan mengene ancak bu hissiyatla gevşiyor, ancak böyle düşünerek rahat buluyordu.

Vardığı hafta  Hakîm’in tavsiyesi ile şehrin yerlilerinden birileri ile buluştu. Hepsini içten gelen bir muhabbetle kucakladı. Onlar da Hakîm’in selamı ile gelmiş bu genci iştiyakla bağırlarına bastılar. Genç, sonraki zamanlarda haftalık  buluşmalarında gündemleri gönül olan bu insanların yüzlerine bakarak rahatladığını hissederdi. Kimisinde Hakîm’in bakışlarını, kimisinde gülüşünü, kimisinde hüznünü, kimisinde heybetini gördüğünü hissederdi. Gönülleri ile  konuşup gönülleri ile söyleşen bu insanlarla geçirdiği zamanlar kesin biliyordu ki Hakîm’le geçirdiği zamanlara eklenecek bereket ve yoğunlukta zamanlardı. Bu zamanlarda saat işlemez olur, kalbin ritmi hızlanır, lahuti bir esinti bütün vücudunu kaplardı. Ama yine de yüreğinde kabaran bir şeyler vardı. Ne yapsa buna engel olamıyordu.  İlk defa o zamanlar fiziki yakınlığın önemi zihnini meşgul etmeye başladı. Maiyet yani beraberlik kavramı aslında ne kadar önemliydi! Allah Rasulü’nün sahabisinin, Kur’an-ı Kerim’de “O’nunla beraber olanlar” şeklinde nitelendirilmesi hep manidar gelmişti zaten. Sonraları günlüğüne fiziki yakınlığın ruhi yakınlık kadar önemli olduğunu o zaman anladığını yazacaktı. Ama bunun bir nasip işi  olduğunu da ekleyecek ve şöyle kaydedecekti:

“Birbirlerine fiziki yakınlıkları bahşedilenler birbirlerinin erdiricisi ya da mütemmim cüzü olmakla birbirlerine yazılmış olanlardır. Birbirine yazılmış olanlar, birbirlerinin ihtiyaçlarını en iyi giderecek olanlardır. Bunlardaki sırrı keşfetmek kendimizdeki  sırrı keşfetmek kadar önemlidir. O yüzden kimle beraber olduğumuza ayrıca dikkat kesilmemiz gerekiyor. Beraber olmamız murad edilenlere razı olmalı, onlardaki manayı keşfetmeye çalışmalı ve nihayet onların bizdeki mana ile buluşmalarını  sağlayacak bir gönül kıvamını onlara sunabilmeliyiz. Yazılmayanla buluşmaya çalışmak maksuda, manaya ve matluba gayr kalanların harcıdır. Bunların çektiği hasret ve beslediği ümit boşluğa gönderilmiş mecalsiz çırpınışlardan öteye gitmez. Aldanış ya da…”

Genç, o gece haftalık buluşmadan erken ayrıldı. Olağan okuma sırasında içinde kabaranı, tutabildiği kadar tutmak istiyordu. Bir telaşla eve geldi. Arkadaşları tatlı bir sohbetin içindeydiler. İzin isteyip odasına çekildi. Bir müddet seccadesinde gözleri  kapalı oturdu. Sonra kitaplığına geçti, bir kitap aldı. Aslında canı çok okumak da istemiyordu. Nitekim daha ilk satırda kitabı kapattı ama gözüne çalınmış o tek satırı yüksek sesle ve gülümseyerek tekrarladı:

“Ah büyük aşk, küçük sevgili…”

“Bu da laf mı şimdi? Aşk büyükse sevgili de büyüktür. Yok öyle değilse, ne aşk aşktır, ne sevgili sevgilidir.”

Masasının başında öyle dururken eli kalemliğe gitti. Bir beyaz kâğıt çekti ve yazmaya başladı:

Muhterem Efendim,

Tahassür salınca lavlarını yüreğime, yüreğim dayanamaz oldu. Volkan gibi patlayacakken, kalemimden kendine bir yol buldu. Oradan aktı önümdeki beyaz kâğıda. Bilmem şu anda elinizdeki mektubun alevleri mübarek simanızı rahatsız ediyor  mu?

“Tahatturum tahassürümü ziyadeleştiriyor” demişti bir zamanlar şair. Fakir, sizi tanıma şerefine erdim ereli hep eksik buldum bu ifadeyi. Tahattur ne kelimedir, zat-ı âlilerinin nurdan silueti mazim, halim ve âtimken…

Cümle yârân hep iyiler Efendim. Hürmetlerini iletmemi istirham ettiler. Firakınızın gönüllerini kavurduğundan bahsettiler. “Teşrif etmeyecekler mi” dediler. “Bizi daha ne kadar yetim koyacak” diye dertlendiler. Daha epey kelam ettiler. Yüzlerine  bakakalmışım. Az kalsın bir şeyler söyleyecek, belki de zanlarının mahrem dünyasını kendi zannımla darmadağın edecektim. Hep burada olduğunuzu, hiç ayrı düşmediğinizi söylese miydim yoksa?

Zat-ı âlilerinin civarından ayrı düşeli bırakınız her saati ve her dakikayı, her saniyeyi saymışım Efendim. Her ne kadar farkında olsanız da bu işin bana zor geldiğini şuracığa kaydetmemek ihtiyarımda değil. Lakin gurbette imrar-ı hayat etmek de  farklı bir tecelli değil mi Efendim? Garibin harcı gurbetmiş; bunu anladım. Hüzün dersinin mektebiymiş gurbet. Hüzün ne güzel bir meşrepmiş Efendim, ne güzel meslekmiş! Hüzün bir memba imiş. Hüzün çöl sıcağında bir vaha, buzullarda sımsıcak bir esintiymiş. Hüzünmüş meğer sizin güzelliğiniz Efendim.

Şu satırları karalarken son görüşmemiz düştü aklıma. O gün gözlerinizde kaybolmuştum Efendim. Saatler, günler geçti de bulamadım kendimi. Gözlerinizde okyanusları kulaçlarken, yükseklerden bir şelale gibi çağıldarken ben kimdim? Bedenimle, idrakim/şuurum/varlık bilincim birbirine bu denli yabancı ve meçhul iken ben kimdim? Özümden bir yerlerden fışkırmaya başlayan ırmaklar yüreğimi ve cesedimi önlerine katıp götürürken, durup geriden seyreden ben kimdim? Şu  kadarı var ki, ben sizdim, lakin siz ben değildiniz.

Daha ne söyleyeyim Efendim? Mümkün olsaydı da şuracığa yüreğimi iliştirip “Himmet Efendim” diye nazarınıza takdim edebilseydim de, bu kadar söze hacet kalmasaydı!

Baki hürmet ve muhabbetlerimle…

” Mektubu tekrar okudu. Kimi yerlerini düzeltsem mi diye düşündü.

“İçimden geldiği gibi gitse daha samimi olmaz mı?”

Öyle düşünüyordu ama bazı ifadelerin Hakîm’i rahatsız edeceğini de hissediyordu.

“Belki memnun olur…”

Cevap gelir miydi acaba? Lütfedip cevap yazar mıydı Hakîm?

Bunu düşünürken uykuya daldı.

Rüyasında mektubunu Hakîm’in masasında kâğıtların arasında gördü. Evvela, odada tek başına ne aradığına şaşırdı. Etrafına bakındı. Kimse yoktu.

“Ne zaman geldim, nasıl geldim, Hakîm nerede acaba?”

O an kendi mektubunu alıp masanın en üstüne koymayı düşündü. Sonra Hakîm’in bunu fark edeceğini düşünerek vazgeçti.

“Böyle durduğuna göre okumuştur zaten…”

Bir sonraki sahnede Hakîm’i sohbet ederken gördü. Herkese o engin gözleri ile nazar ediyor, ama kendisine hiç bakmıyordu. Buna şaşırdı.

“Odasında izinsiz girdim, ondan mı acaba?”

İçinde bir yerler yanmaya başladı. Nerede yanlış yaptığını düşünüyordu. Pişmanlık ateş olmuş içini yakarken, bir tarafının da bu pişmanlığa isyan ettiğini hissediyordu. Olmadık yerde kopup gelen münasebetsiz o ses midesinin üstünde zonklamaya başladı:

“Rüyada bile pişmanlık, yeter artık yeter…”

Birden gözlerini açtı. O ses içinde çınlamaya devam ediyordu ama:

“Rüyada bile pişmanlık, yeter…”

Doğruldu, başını duvara dayayarak bağdaş kurdu. Gözlerini yumdu, kısık bir sesle şu duayı okudu:

“Ya Hayyu Ya Kayyum birahmetike estegîs, eslıhnî şe’nî külleh ve lâ tekilnî ilâ nefsî tarfete aynin… (Ey diri olan, ey Kayyum olan Rabbim rahmetin adına yardımını talep ediyorum, bütün işimi ve halimi ıslah et ve beni bir an için bile olsa nefsimin  eline bırakma!”

İçi ferahladı. Tekrar yatağa uzanırken belli belirsiz mırıldandı:

“Son nefese kadar böyle. Hep pişmandık, pişmanız, pişman kalacağız… Çünkü her dem hatadır kârımız… Rahatsız olan çekip gidebilir…” 

“Hakîm ile Genç” Sona Ererken...

Hakîm’in Genç’in mektubuna ne cevap verdi bilmiyoruz. Cevap verdi mi onu da bilmiyoruz aslında. Sonları ne oldu? Bir sonları oldu mu? Bu sorular da meçhul bize. Genç’in notları arasından çıkan şu kısa metin dışında bir bilgimiz yok:

“İnsan bir  mola yerinde kendisini ne kadar unutur? Vasıtadan ne kadar ayrı kalır da, mola yerinin harikasına tutulur? Unutmaz, unutmamalı. Tutulmaz, tutulmamalı. O menzilde öncelerden, sonralardan bir esinti varsa iş değişir ama. O menzilde sılaya ait  kokular varsa teneffüs uzayabilir. O menzilin veçhinde umulana ait bir akis dalgalanıyorsa her şey farklı olabilir.

Her şey farklı oldu. Sıla, menzile mi geldi? Menzil bir anda sılaya mı erdi? Menzilde eğlenenler ya da, öyle zannetti. Ama zan gerçeği değiştiremedi. Menzil ermedi. Orada görevini ifa etmek için bekliyordu, görevini yerine getirdi. Orada olması murat   edilmişse, orada beklemeye devam etti. Ama o da bir yolcudan başka bir şey değildi ki!

Menzile konanlar ya da menzile aldananlar… Yolculuk ve vuslat haklarında murat edilmişse, onlar için menzil gurbeti başladı. Menzilin gurbeti, gidilen  yoldan ayrılmak mıydı? Değil elbette. Bu, menzildeki sılaya kananlar için bir teselli olabilir. Menzilin gurbeti, varılacak yeri değiştirmez. Vuslat aynı vuslattır. Ama yol, yolcular ve seyr ü sefer değişir. Menzile aldananlara bu ceza yeter. Artık onların harcı  gurbet içinde gurbettir. Çare, yolcu olduğunu hiç hatırdan çıkarmamaktadır.

Çare, birbirine yolcu olduğunu hiç unutturmamaktadır. Menzile aldananlar, çaresiz kalanlardır.

Menzile aldananlar doyanlardır, yolculuktan usananlardır, yetmezlik  ufkundan gözünü ayıranlardır.

Menzile aldanmak, yoldan dönmek demektir. Hiçbir menzil yol kesmez. Yol kesen ancak kendisine keser.

Birbirlerinin yolculuğuna menzil olanlar kurtulmuşlardır.”

BU YAZIYI BEĞENİN:

Yazar Hakkında

Mehmet Lütfi Arslan

1972 yılında Vezirköprü’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Merzifon’da tamamladı. 1995 yılında Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme bölümünden mezun oldu. Aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’de İnsan Kaynakları Yönetimi dalından yüksek lisans ve İktisat Tarihi kürsüsünden doktora derecesi aldı. 2000-2002 yılları arasında ABD’de bulundu ve Georgetown Üniversitesi Communication, Cult...

Fikrinizi / Yorumunuzu Bizimle Paylaşın...

Son Manşetler

  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart

  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!

  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!

  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık

  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!

  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!

  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • Tümü

Benzer Yazılar

İnsanı Güncelle ki İslam`la Dirilsin
İnsanı Güncelle ki İslam`la Dirilsin
Bir güncelleme ihtiyacınd...
Kavga, Hayat Tarzı Kavgasıdır
Kavga, Hayat Tarzı Kavgasıdır
İnsanın kıymeti kimlerle,...
Yeni Dönemin Şifreleri
Yeni Dönemin Şifreleri
Yeni dönemde dikkatimizi ...
Son Adaya Gidiş Kılavuzu
Son Adaya Gidiş Kılavuzu
Kalbinin derdine düşenle...

Genç Dergisi 194. Sayı

POPÜLER YAZILAR

  • Son Eklenen
  • Çok Okunan
  • Haber Merkezi

Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

Kötülere Karşı Farkındalık Şart

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

Genç Dergi Mayıs Sayısı Çıktı! 8431120

Bagamoyo Afrika... 4919021

Kasım Sayımız Çıktı! 3480413

Hangi Filmi Neden İzleyelim? (Özel Çalışma) 1186889

En Güzel Cuma Hediyeleri! 287341

10 Soruda Sen Kimsin? 275545

Leyla ile Mecnun Fuzuli mi? 165988

31.12.2024

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

01.12.2024

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

01.11.2024

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

02.10.2024

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

01.09.2024

GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

31.07.2024

GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

20.06.2024

Dertle Yüzleşince Dertler Yüzleşince

Tüm Videolar

Video GENÇ

En Önemli Yetenek: Sunum!
Takip Edin

GENÇ Twitter Akışı

@gencdergi kullanıcısından Tweetler
TÜM FOTOĞRAFLAR

FOTOĞRAF GALERİSİ

  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
TÜM YAZILAR

GENÇ BİLİM

  • Yazmak Üzerine Bir Swot Analiz
    İnsanlığın tekâmül süreci...
  • Adâb-ı Muâşeret Hastalıkları ve Edebî İyilik Hâli
    Âdâb-ı muâşeret hastalıkl...

GENÇ FACEBOOK AKIŞI

Genç Dergi

İLETİŞİM

Reklam
ABONE OL!
Künye
Yazarlar
İletişim

GENÇ'ten

GENÇ'e Yazı Gönder
Yazı Atölyesi
Fotoğraf Atölyesi
Psikolojik Danışman
Ödüllü Test










GENÇ Bilişim © 2006 - 2025 . Tüm Hakları Mahfuzdur.
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS