Dünya Ekonomik Forumu’nda yayınlanan “2016 Yılı Küresel Riskler” adlı rapor dünyanın hiç bu kadar adaletsiz ve riskli olmadığı gerçeğini gözler önüne seriyor. Rapor, küresel ölçekte karşı karşıya olunan sorunların önümüzdeki yıllar için ciddi tehditler içermeye başladığına dikkat çekiyor.
Avrupa’da mülteci krizi ve terör saldırılarının, küresel siyasal istikrarsızlığı en üst düzeye çıkardığı belirtiliyor. Çevreden topluma, ekonomiden jeopolitiğe ve teknolojiye kadar bütün risklerin gerçekleşmesi ihtimali arttıkça önümüzdeki yılların küresel gündeminin de buna göre şekilleneceği belirtiliyor.
Dünya neden bu kadar riskli hale geldi peki? İngiliz yardım kuruluşu Oxfam’ın raporu da bu noktada önemli ipuçları veriyor. Oxfam’ın raporu dünyadaki gelir adaletsizliğindeki çarpıklığın her geçen gün daha da derinleştiğine dikkat çekiyor. Oxfam’ın verilerine göre dünyanın en zengin 62 milyarderinin serveti dünya nüfusunun yarısına denk geliyor. Bu rakam 2010’da 388 kişiydi. 2013’te de ilk kez çift haneye, 92’ye düştü. Hesaplamalara göre 1990 ila 2010 yılları arasında ülkeler arası servetin dağılımı bu kadar kötü yapılmasaydı şu anda dünyada açlık sınırının altında olan 200 milyon kişi kurtarılmış olacaktı…
Şimdi bu tabloya baktıktan sonra dünyanın huzurunun kalmaması şaşırtıcı bir durum mu? Elbette hayır. Güçlünün hep haklı olduğu, zayıfın ezildiği, mazlumların değil zalimlerin kollandığı, diktatörlerin kollandığı, halkların özgür iradelerinin darbelerle kesildiği, dünyanın tüm servetinin yarısını bir otobüs dolusu kişinin, diğer yarısını da dünyanın geri kalanının paylaştığı bir düzende nasıl huzur olsun ki?