
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarından birinin din kardeşine samimiyetle nasihatte bulunması, gıyabında onun iyiliğini isteyip ona dua hâlinde bulunması olduğunu bildirmiştir. (Tirmizî, Edeb, 1; Nesâî, Cenâiz, 52)
Müslümanın Müslüman üzerindeki bir hakkı olan nasihat, din kardeşliğinin bir gereğidir. Bu sebeple İslâm tarihinde, “nasihatnâme” türünde pek çok eser kaleme alınmıştır. Bunlardan biri olan ve mîlâdî 11. asırda İran’ın Taberistan ve Gürgân eyaletlerinde hüküm sürmüş olan Ziyârî hânedânının hükümdârı Keykâvus bin İskender’in kaleme aldığı nasihatnâmesinden bazı ibretli seçmeleri sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Allah Teâlâ’nın emrine uygun olarak şükredersen, azın çok yerine geçer.
Şahsiyetini, ana-babanın verdiği unvan ile değil, kendi gayretinle kazanmaya çalış! Çünkü anan ve baban sana Ahmed, Mehmed gibi isimler vermiştir. Hâlbuki senin kazandığın ad ve unvan; senin maneviyat, şahsiyet ve karakter sıfatın olacaktır. Bu sıfatlar sana halk arasında hüsn-i şehâdet kazandırır.
Ummadığın bir yerden ümidini tam olarak kesme ve bir şey umduğun yerden de sakın çok ümitli olma! Çünkü nasip, umduğun yerden değil, ummadığın yerden de gelebilir.
Kendini sıkıntıya sokacak sözü söyleme! Bu durumda sükût daha iyidir. Güzel söz söyleyene, güzel cevap gelir. Gelişigüzel ve pervasızca konuşan, istemediği şeyler işitir. Bu yüzden “Kötü söz insanı dinden, tatlı dil yılanı ininden çıkarır” demişlerdir.
Başkasının sana dil uzatmasını istemiyorsan, sen de kimseye dil uzatma.
İnsan iki hâl üzeredir: Sevinç ve keder. İster kederli, ister sevinçli ol, kederini ve sevincini öyle birisine söyle ki, üzüldüğün zaman o da seninle birlikte üzülsün, sevindiğin zaman o da seninle birlikte sevinsin! Kimsenin üzüntüsüne sevinme, böylece kimse de senin üzüntüne sevinmez. Senden aşağı olanlara güzel muâmelede bulun, hakkâniyet göster. Böylece sen de, senden büyük olanlardan güzel muâmele görür, hakkâniyet bulursun.
Kimseyi incitme. Birisi seni incitse de sen onu incitme, fazîletin nişanı budur.
İyiliğe ve kötülüğe çabuk sevinme ve üzülme! Zira bu, çocukların işidir. Olmayacak şey için hayallere kapılma, yani olur olmaz şey için gönül dünyana zarar verme! Çünkü akıllı kişiler, esen her rüzgâra îtibar etmezler.’’ (Osman Nûri Topbaş, Genç Dergisi, Eylül-2011)