“Çaycı getir ilaç kokulu çaydan
Dakika düşelim senelik paydan
Zindanda dakika farksızdır aydan
Karıştır çayını zaman erisin
Köpük köpük duman duman erisin” der Necip Fazıl. Kim bilir çayın hangi esrarengiz yönünü anlatmak istemiştir bize.
Eskiden bugüne tüm dini tarikatlarda, dergâhlarda nedense çayın önemi çok büyüktür. Çay adeta belirleyici bir etkendir tüm dini topluluklarda. Çayı demlemenin inceliğinden tutun da çayın lezzetine varana kadar tüm detaylar çok önemlidir mollalara, sofilere dergâh şeyhlerine göre. Peki, nedendir acaba` Nedir çayın dervişlikle ve dervişlerle alakası`
Ahmet Yesevi hazretleri bir gün Hatay sınırında Türkistan köylerinden birine misafir olur. O gün hava çok sıcak olduğu için çok yorulmuştur. Evine misafir olduğu Türkmen’in komşusunun hanımı doğum yapmak üzeredir. Türkmen Ahmet Yesevi hazretlerinden dua ister. O da dua eder. Allah’ın izniyle Türkmen’in isteği hemen olur. Türkmen bu duruma çok memnun olur ve o yörenin önemli bir ikramı olan çay kaynatıp getirir. Ahmet Yesevi hazretleri sıcak çayı içince terler ve yorgunluğu gider. Sonra da “Bu şifalı bir şey imiş hastalarınıza bundan içirin ki şifa bulsunlar. Allah kıyamete kadar buna revaç versin.” diye dua eder. İşte bundan sonra çay Türkler arasında kullanılmaya başlanmış ve şifa verici bir içecek olmuştur.
Çay bitkisinin Hz. Âdem (a.s.)’ın döktüğü gözyaşlarının değdiği topraktan bittiği rivayet edilir. Sofiler için çay vazgeçilmezdir. Çaydanlık ve bardağın ilişkisi de çok şey anlatır bu noktada. Ne kadar kibirli olsa da bardağın önünde eğilir çaydanlık. Öyleyse bu büyüklenme niye` Bu gurur, kibir niçin` Mütevazı ol hatta bir adım bile geçme gurur kapısından. Bardağı insan bunun için öper daima alnından.
Çayın rengi kandandır / İçen dervişandandır.
Çaysız bir sohbet / aysız bir gökyüzüdür.
Çayın ruh inşamızda ayrı bir yeri vardır. Aşk meydanlarında, zikir meclislerinde, gönül sohbetlerinde vazgeçilmezdir çay. Tasavvuf geleneğinde sohbetten, zikirden sonra soğuk şeyler içilmesi hoş karşılanmaz. Kalbi soğuttuğu farz edilir. Bu cihetle zikirle zerresi pak edilmiş terli vücutların yegâne eczası çay olmuş, tekkelerde, odalarda şevkle içilmiş, muhabbetullaha eşlik etmiş, küçük derviş sayılmıştır çay.
Dervişlikle taltif edilmiş, tekâmülünü tamamlamış bu toprağın insanını var eden hamurun sıvısı olmak hasebiyle yerini sağlamlaştırmış tastamam bizden olmuştur.
Bir Bardak Çay Ailedir…
Çayın alt demliği kaynanadır. Sürekli kaynar durur. Hatta dikkat edilmezse taşabilir.
Üst demlik gelindir. Alt kaynadıkça onun da harareti artar ama zamanla da olgunlaşır, demlenir.
Koca bardaktır. Her iki çaydanlıktan da nasibini alır.
Biraz kaynana doldurur, biraz da gelin. Bu nedenle de denge unsurudur.
Açık ya da demli çayın hoşa gitmemesi de bundandır.
Çocuklar çayın şekeridir, tat verir.
Görümce çay kaşığıdır. Arada bir gelip karıştırıp, gider.
Kayınpedere gelince o çay tabağıdır. Çayın demine suyuna karışmaz. Bir kenarda öylece oturur. Sadece dökülenleri toplar ve etrafı batırmasını önler.
Ancak ara sıra boşaltılması gerekir. Yoksa etrafı kirletebilir.
Çay süzgeci ailenin sahip olduğu değerlerdir. Aileyi dış müdahalelerden korur. Delikleri büyük olursa çayın tadı kaçar.
Suyu ısıtan ateş ise hoşgörüdür. O olmadan çay da olmaz.
Kısacası bir bardak çay ailedir.
Çayın Faydaları
-Kolesterolü düşürür.
-Çinko içerdiği için tadım hücrelerindeki tat alma bozukluklarını önler.
-Susuzluğu giderir, karaciğeri temizler. -İçerdiği floroid nedeniyle diş çürüklerini önler.
-Doku sertleşmesini ve damar sertliğini tedavi eder.
-İçerdiği flavanüller ile tansiyonu düşürür.
-Sapon içeriğiyle vücuttaki zararlı maddeleri yok eder, iltihapları önler.
-Kan kanserine karşı bağışıklığı artırır, kısırlığı önler.
-Çaydaki teobromin ve teofilin maddeleri idrar sökücü özelliğiyle böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar.