Fotoğraf köşemize gönderilen iç mekân fotoğraflarından yola çıkarak birkaç hatırlatmada bulunmak istiyorum. İlk olarak şu tespiti yapmakta fayda var: İç mekân çekimleri, fotoğraf dalları arasında en zor çekimlerden birisidir. Mesela dış mekân çekimlerinde birçok problemi farklı yöntemlerle çözme imkanı varken, iç mekân çekimlerinde birçok problemi çözmek sizin elinizde olmayabilir. İç mekân çekimlerinde problemlerin başında ışıklandırma ve küçük dar alanlarda çalışma zorunluluğu gelir. Çünkü bu mekânlardaki mevcut aydınlatmalar doğrudan fotoğraf için tasarlanmamışlardır. Bu sebeple mevcut ışıklar fotoğraf çekimlerinde fotoğrafçıyı kısıtlar. O nedenle ilave ışıklar ile içerideki ışıklandırmanın desteklenmesi gerekir. Ancak küçük çalışma alanları mekâna ilave ışıkların konulmasını çoğunlukla imkan vermezler. Verse bile her zaman portatif ışık taşımak, kurmak, izinleri almak mümkün olmaz. Ayrıca flaşla çekim yapmak çoğunlukla işinizi zorlaştıracak başka problemleri beraberinde getirir. Yetersiz aydınlatma, ışık tonlarının karışması, sert hatların ön plana çıkması, mekânın atmosferinin doğallıktan uzaklaşması gibi… Bu sebeple düşük enstantane hızında üçayakla çekim yapmak zorunlu hale gelir. İç mekânlarda fotoğraf çekerken üç ayak kullanmak çok yardımcı olacaktır.
Bunun yanında iç mekânlarda farklı ışık kaynakları da başka bir problem olarak karşımıza çıkar. Bunun için fotoğraf çekeceğimiz iç mekânda bulunan ışık kaynaklarına göre beyaz ayarını baştan düzgün yapmak çok önemli hale gelir. Farklı ışık kaynakları nedeniyle doğru beyaz ayarı yapmak mümkün değilse fotoğraf makinenizde varsa raw formatında çekim yapıp bilgisayarda beyaz dengesini düzenlemek gerekir.
Bir de konunun ekipmanla ilgili sıkıntılı yönü var. Çoğunlukla dar olan iç mekânlarda çalışmak gerektiği için geniş açı objektiflerine ihtiyacımız kaçınılmaz olarak ortaya çıkar. Geniş açılı bir lense sahip değilsek iç mekândaki gerekli objeleri istediğimiz gibi kadraja almamız mümkün olmaz.
İbrahim Sucuoğlu’nun cami içinden çektiği pencere fotoğrafı aslında yazının giriş kısmında anlatmaya çalıştığım zorlukları gösteren bir fotoğraf olmuş. Yetersiz ışık ve dışarıdan gelen ışığın aydınlattığı zemin ve geri kalan kısımlarda oluşan siyah lekeler ayrıntıları yok etmiş. Fotoğraf işleme programlarıyla bir miktar düzeltme yapılabilse de zengin iç aydınlatmayla sağlanacak atmosferi yakalamak mümkün olmaz. Belki harici flaş veya yukarı doğru yapılacak bir aydınlatma ciddi bir aydınlık katkısı sağlayabilirdi.
Hatice Akyıldız herhalde İstanbul’da Eyüp Cami yakınlarında oturuyor. Çünkü gönderdiği fotoğrafların çoğu Eyüp ilçesinden!.. Cami içinde kadınlar mahfilinden çektiği namaz kılan insan fotoğrafı iyi yakalanmış bir kare. Fotoğraf çekildiği iç aydınlatma ışıkları nedeniyle zemin kısmında yeterli aydınlık sağlanmışken, üst kısımlarda yetersiz ışık nedeniyle karanlık bölgeler daha hakim bir görüntü oluşturmuş. Fotoğrafın netliği yerli yerinde. Ancak kadraj oluştururken, ön tarafa mihraba doğru biraz daha derinlik bırakılsa çok daha iyi bir kare yakalama şansı varmış.
Muhammed Emin Bakacak Bursa Ulu Cami’nde çektiği şadırvan fotoğrafını göndermiş. Ellerine sağlık güzel bir fotoğraf olmuş. Bu fotoğrafı çekmek için gerçekten uğraşmak gerekiyor. İki defa farklı tarihlerde fotoğraf çekiminde ben de bulundum. Gerek ziyaretçi yoğunluğu, gerekse görevlilerin sık müdahaleleri nedeniyle temiz bir kare çekmek için çok uğraşmam gerekmişti. Fotoğraf sabah çok erken saatlerde çekildiği için bütün ışıkların yandığı iç aydınlatma ışıklarıyla çekilmiş. Böylece homojen bir ışık yakalamak mümkün olmuş. Işık ayarı da atmosfere uygun şekilde biraz sarı tonlarla oldukça iyi ayarlanmış. Fotoğrafı çekmek için seçilen noktaya göre hem şadırvan hem de arkada görünen sütunlar, mihrab ve mihrabın üzerinde yer alan hat levhalarının görünmesi sağlanmış. Bu mekânda farklı çekim noktaları tercih edilerek yüzlerce farklı fotoğraf çekmek mümkün. Bu sizin seçiminize kalmış. Ancak kadrajı oluştururken daha dikkatli olmakta fayda var. Şadırvandan akan suyun havuza düştüğü bütün noktaları göstermek için kadraj sağ taraftan biraz daha geniş gösterilebilirmiş. Ayrıca alt kısımdan biraz daha geniş alan bırakılarak şadırvanın havuzu daha belirgin hale getirilebilirmiş. Muhammed’e, Ulu Cami’nde daha ayrıntılı detay çekimleri yapmak; çok orijinal fotoğraflar çekmene yardımcı olacaktır, hatırlatmasında bulunarak değerlendirmemizi bitirelim.
Abdurrahman Karaoğlu cami içinden çektiği bir fotoğrafı göndererek iç mekân çekimlerine katkıda bulunmuş. Fotoğrafın hangi camide çekildiğini çıkaramadım. Muhtemelen görmediğim bir mekân. Çünkü görsem fotoğraf çekemesem bile, mutlaka zihnimde fotoğrafı çekilecek yerler listesine eklerdim. Fotoğrafın çekilme noktası tam mihrabın karşısı olarak tercih edilmiş ve özellikle mihrabın ayrıntılarını göstermesi bakımından iyi bir nokta. Fotoğrafta netlik problemi de yok. Fotoğraf sepya (sephia) modunda çekildiği için siyah beyazın sanki sarı tonlu hali gibi olmuş. Bu bir tercih meselesi, ama herhalde bu mekânda ben tercih etmezdim. İki sebepten; birincisi caminin rengarenk hat ve çinilerinin bütün özellikleri ve güzellikleri kaybolmuş. İkincisi de mihrabın önünde oturan insan sanki siyah bir leke gibi görünmüş. Renkli bir fotoğrafla ayrıntılar daha çok ön plana çıkabilirdi. Kadrajı da biraz daha geniş tutmamız gerekiyormuş. En azından pencerelerin kenarlarına veya üstte yer alan hatların görüneceği kadar bir genişlik tercih edilmeliydi. Yeni fotoğraflarını bekliyoruz.
Zinnur Yıldız’ın Mescid-i Nebevi içinden çektiği fotoğrafı iç mekân çekimlerinin son karesi olarak köşemize alıyoruz. Fotoğraf ışık, netlik ve ışık ayarı olarak iyi durumda. Tabii fotoğraf çekmenin sıkıntılı olduğu bir mekân olduğu için, şöyle yapsaydın, buradan çekseydin demek pek doğru değil ama, kadraj oluşturma noktasında biraz daha soldan daha dengeli bir fotoğraf çekilebilirmiş. Böylece sağ önde yer alan büyük sütun biraz daha geri plana itilebilirmiş.