İçinde belli bir konusu ve hikayesi olan fotoğrafları seviyorum. Köşemize gönderilen fotoğraflar arasında, hele içerisinde insan unsuru da varsa, konulu fotoğrafları ayrı bir gözle inceliyorum. Ben olsam bu fotoğrafı başka türlü nasıl çekerim diye senaryolar üretip, benim bugüne kadar düşünmediğim noktalar varsa onları da tecrübe olarak eksiklikler haneme not ediyorum. Sonraki fotoğraf çekimlerimde hem sizin gönderdikleriniz hem de başka platformlarda takip ettiğim fotoğraflardan istifade edebilmek için zihnimin köşesine küçük küçük notlar alıyorum. Sizlere de bu manada bol bol başkalarının çektiği fotoğrafları takip etmenizi ve üzerinde düşünmenizi tavsiye ederim. Gerçekten yetiştirici oluyor.
Mustafa Çayır kardeşimiz köşemizin eski takipçilerinden, zaman zaman fotoğraflar gönderiyor. Arşiv fotoğraflarını karıştırırken Mustafa kardeşimizi oldukça ihmal ettiğimizi farkettim. Kusurumuza bakmasın, nasip bugüneymiş. Gönderdiği iki çocuk silüeti üzerinde çalıştığı ve (gönderdiği diğer fotoğrafları da göz önüne alırsak) bir dizi fotoğraf çektiği anlaşılıyor. Gönderdikleri içinden bu fotoğrafı özellikle seçtim. Çünkü bu fotoğraftan yola çıkarak sizlerle birkaç notu paylaşmak istiyorum.
Birincisi Sevgili Mustafa silüet fotoğraflarında en çok dikkat edilmesi gereken lekelerin ve nesnelerin oldukça net ve üst üste binmemesi kuralını çok iyi uygulamış. Her şey bütün hatlarıyla görünüyor. Çocuklar da, ağaç da hem net bir şekilde görünüyor, hem de birbirleri üzerine binmemiş. Sağda solda kafa karıştıran, bunu dışarıda bıraksaydın diyeceğimiz bir fazlalık yok. Bunlar önemli bir noktalar…
İkincisi kadraj ve kompozisyon olarak oldukça iyi düşünülmüş noktalar var. Bir defa çocuklar sağ tarafa yerleştirilmiş. Ayrıca güneş tam çocukların ellerinin birleştiği noktaya yerleştirilerek ayrı bir mesaj verilmiş. Büyük çocuğun sol elini gözü üzerine siper yaparak uzaklara bakması fotoğrafa ayrı bir dinamizm ve merak katmış. Acaba çocuk neye bakıyor?...
Üçüncü olarak sol baş tarafa ağaç yerleştirilerek fotoğraf içinde artı bir denge unsuru olarak konumlandırmış.
Fotoğrafta her şey çok güzel ama, biz yine de nazar değmesin! diye birkaç küçük kusur arayıp bulalım. “Kusur yok mu?” demeyelim. Mesela sol tarafta yer alan ağaç kenara çok yakın olmuş ve ciddi bir sıkışıklık olmuş. Alt tarafta biraz daha geniş bırakılabilirmiş!…
Ayşenur Akten zaman zaman bir dizi fotoğrafı gönderip ardından beklemeye geçenlerden. Uzun zaman önce (muhtemelen bir yılı çoktan geçti) gönderdiği seri fotoğraflardan birisini yayınlıyoruz. Fotoğraf Fatih Camii avlusunda çekilmiş. Seri fotoğraf çektiği için fotoğrafların çoğu gayet doğal olarak çekilmiş. Çocuğun yüzünde fotoğrafçıdan rahatsız olduğuna dair herhangi bir emare yok. Herkes kendi doğal duruşunda ve kedi bile bu doğallığa katılmış. Belki de fotoğrafçının esas takdir edilmesi gereken başarısı bu. Çünkü özellikle tanımadığınız insanların fotoğraflarını çekmek sanıldığından daha zordur.
Ayrıca çocuğun kedinin göz hizasına eğilip, ellerine mermerin üzerine koyduğu duruşu, yandan belli belirsiz tebessümü de fotoğrafa heyecan ve dinamizm kazandırıyor.
Fotoğrafla ilgili en temel eksiklik kadraj seçiminde sağ taraftan kareye giren insan olmuş. O kısma hiç ihtiyaç yok. Ya tamamen insan da kareye girmeliydi ve olaya ne kadar müdahil olduğu gösterilmeliydi, ya da tamamen dışarıda bırakılmalıydı.
Elif Barut anladığım kadarıyla oldukça renkli bir sokak yakalamış. Cıvıl cıvıl sokak fotoğrafları gönderiyor. Baba-oğul veya dede-torun ele ele tutuşup sokakta yürüyorlar. Elbiselerine bakılırsa soğuk bir hava var. Fotoğrafın bir hikayesi var. Değişik senaryolar kurulabilir üzerinde. Okula gidiyorlar, alışverişten dönüyorlar veya parka gidiyorlar gibi… Fotoğrafta renk ve netlik bakımından bir problem yok. Işık bakımından üst kısımlarda fazla aydınlıktan biraz doku kaybı var ama kabul edilebilir seviyede. Kadraj seçiminde ise bir noktayı özellikle hatırlatmak isterim. Bilhassa yürüyen insanların ayaklarını kesmemek gerek. Çünkü ayak hareketleri fotoğrafa dinamizm katan en önemli unsurlardan birisidir. Ayrıca sağ tarafta görünen boş duvarı dışarıda bırakacak bir açı yakalama fırsatı bulunabilse fotoğrafımızın uyumu çok daha iyi olacakmış.
Zaman zaman Urfa Balıklı Göl’den fotoğraflar gönderiliyor köşemize. Bunların çoğunu bugüne kadar yayınlamadık. Çünkü çekilen fotoğraflar mekanın karakteristik özelliklerini yansıtmaktan uzak fotoğraflardı. Tabiri caizse şipşak çekilip gönderilen fotoğraflardı. M. Fatih Dörtbutak’ın gönderdiği fotoğraf çözünürlük bakımından pek yeterli olmasa da kadraj seçimi ve kompozisyon oluşturma bakımından oldukça başarılı bir fotoğraf olduğu için köşemize alıyoruz. En başta seçici bir gözle çok iyi bir açıdan çekilmiş fotoğraf. En önde mekanın tarihi dokusunu gösteren kemer, ardından balıklı göl, en arkada minaresiyle birlikte camii kubbeleri… Hepsi de yerli yerinde.
Hacer Sungu’nun yolcu vapurundan martıları besleyen bayan fotoğrafı konu olarak çok güzel yakalanmış. Havaya atılmış simit veya ekmek parçasını yakalamaya çalışan martılar, kadının el hareketiyle güzel bir uyum oluşturmuş. Doğal, konuyu gayet güzel özetleyen bir kare. Fotoğrafın mesajı oldukça net. Ancak fotoğrafta biraz netlik problemi var. Ayrıca vapur üzerinde dalgalanan bayrağın tamamı kareye girse farklı mesajlar ve okumalara imkan veren daha güzel bir fotoğraf olurmuş. Bu sayede sağ tarafta bulunan ve denize doğru bakan insan da kareye biraz daha genişçe girmiş olurdu.
Çiğdem Güleryüz Erzurum’da çektiği seyyar satıcının fotoğrafını paylaşmış bizimle. Fotoğraf ışık, renk ve netlik bakımından yerli yerinde. Satıcının doğal duruşu da hemen göze çarpıyor. Ancak kadraj oluşturmada birkaç eksiklik hemen göze çarpıyor. Birincisi satıcının arabası üç taraftan yarım olarak kesilmiş. Bütün olarak kareye girmeliydi. Eğer satıcının yüzündeki bir duyguyu verme gayretimiz yoksa kareyi daha geniş almalıyız. Araba da, satıcı da ve hatta biraz çevre durumu da kadraja dahil edilmeli. Bir de satıcının baktığı yön ters tarafa olmuş. Eğer o tarafa bakıyorsa baktığı olayı da göstermemiz daha uygun olur.
Arılar fotoğrafçıların en sevdikleri konuların başında gelir. Özellikle de makro çalışmaların baş aktörlerinden birisidir. Arı, polen, çiçek, bal, petek fotoğrafları makro çalışmaları içinde hemen dikkat çeker. Melike Vuray biraz farklı bir arı fotoğrafı göndererek yeni bir açılım getirmiş. Bir çerçeve peteğin üzerini tamamen kaplamış olan arı kolonisi ilginç bir zemin oluşturmuş. Fotoğrafta konu seçimi ve arı kolonisini sunuş şekli güzel. Kare bu haliyle arıların çalışkanlığı duygusunu fazlasıyla veriyor. Sanki hiçbir arı boş durmayıp yoğun bir şekilde çalışıyor izlenimini veriyor. Ancak kareyle ilgili ciddi bir problem var; fotoğraf net değil. Muhtemelen bal çerçevesi elle tutularak fotoğraf çekilmiş ve netlemeden sonra ya makine ya da çerçeve veya her ikisi de sabit tutulamadığı için netlik kaybolmuş. İkinci olarak, çerçeveyi çıtasının tamamını gösterecek şekilde biraz daha geniş tutmak sınırları belirleme ve doğal bir çerçeve oluşturma bakımından faydalı olurdu…