Bilirsiniz Noel Baba’yı... Hristiyan âleminde çok önemli bir yeri olan kır saçlı, kır sakallı, orta boylu, sevimli, tontiş bir âdem imiş. Batı dünyası baba dese de bizim amcamız bile sayılmaz aslında. Evimize de gelmemiştir ama... Yüzyıllardır, her mübarek(!) noel gününün arefe gecesinde, malum memleketlerde kapıyı çalmaya ihtiyaç duymadan, bacadan giriverir evlere. Hediyesini bırakıp görünmeden gider. Girdiği evin çoluğu çocuğu sevinir, hayır dualarda bulunur.
Biliriz Noel Baba’yı... Her mübarek(!) noelin haftalarca öncesinden bizim memlekete de uğrar. Ne yana baksak oradadır. Küçük esnaftan tutun, büyük alışveriş merkezlerine kadar her yerde görürüz. Bize hediye vermez ama bizim noelimizin de maskotudur kendisi. Bizim noelimiz dediysem kızmayın hemen. İstemesek de memleketimizde kutlanan, o günlere özel konserlerin olduğu, her yanın süslendiği, son demlerinde herkese 5, 4, 3, 2, 1 diye saydırtılan bir zaman dilimidir... Ulaşılmamış gençlerin, sınırsız içeceği, canlı müzikle kutladığı o mübarek(!) gecede bir kenara iliştirilmiştir illa ki Noel Baba. Neredeyse her televizyon kanalının bir köşesindedir. Biliriz...
Bilirler Noel Baba’yı. Dünyanın en büyük katedralinin bulunduğu, Fildişi Sahili’nin zengin-fakir fertleri de bilirler. Anlatmıştır illa ki birileri. Önce hasta edilip sonra tedavi edilme vaadiyle hristiyanlaştırılan beldeler de bilirler bir şekilde. Önce aç bırakılıp sonra yardım edilme vaadiyle hristiyanlaştırılan beldeler de... Dili, dini, kültürü, varı, yoğu sömürülen memleketlere de adı ulaşmıştır Noel Baba’nın... (Ya kendisi?)
Her yıl, yaklaşık 1 ay boyunca dünyayı (artık dolaşamasa da) donatan, nereye baksak orada olan, çocukların hayallerini süsleyen Noel Baba, uğramış mıdır herhangi bir Afrika ülkesinde susuzluktan kırılan hanelere? Hayallerini süslediği çocukların, hayatlarını bile hayal edemeyen çocuklar var ya... Onların kalplerine girebilmiş midir bacadan da olsa? Baca demişken... Afrika insanının kamıştan yapılmış, tek odalık, içerisinde bir dolu insan kaldığı evlerin(!) bacaları yok diye mi uğramadı henüz? Ya da Afrika uzak mı kaçtı, Ren Geyiklerinin yakıtı yetmeyebilir zira? Yoksa kendisi karlı havalara alışık olduğu için sıcak gelir diye mi?
Hülasa, bilinir Noel Baba... Geleceğini bilsek bacalarımızı tıkarız, ama biliriz. Hz. İsa aleyhisselamın doğumu diye iddia edilen Noel’i de biliriz. Bangır bangır noel reklamlarını izlemesek de, her noelde bizim mahalleden arkadaşların ‘‘biz kutlamıyoruz, kutlama-kutlattırma’’ sloganlarından duyarız, öğreniriz. Sanki biz kutluyoruz...
Biz babamızı da iyi biliriz, atamızı da... Ama Afrika’daki biçarelere yönlendirebiliriz. Onlar öyle girift hediyeler de istemezler. İdare edecek kadar su, bir dilim de ekmek olsa kafidir. Bir de tebessüm edilirse gözlerinin ta içine bakılarak, dünyalar onların olur. Elhasıl Noel Baba, iyisi mi sen Afrika’ya da uğra. Ancak, önce hasta edip sonra ilacı göstererek değil. Diliyle, diniyle oynamak için de değil. Bir dilim ekmek verip, varını yoğunu sömürerek hiç değil!