Teknolojik gelişmeler bütün alanlarda olduğu gibi fotoğraf dünyasında da bütün hızıyla devam ediyor. Yıllardır devam eden megapiksel savaşları orta format makinelerde bile 50 milyon piksel seviyesine ulaşmış görünüyor. Fotoğraf makinelerinde video çekme özelliklerinin gelişmesiyle ISO yükseltme rekabeti 100 bin sınırını çoktan geçti bile.
Aynasız fotoğraf makineleri küçük boyutları ve başarılı fotoğraf sonuçlarıyla makine teknolojilerini farklı bir kulvara taşıyacak satış ivmelerini yakalamak için kıyasıya yenilikler peşinde koşuyorlar. Full frame aynasız makineler, hantal ve ağır teknolojiler karşısında hızla pazar paylarını artırmaya başladılar bile. Hatta aynasız makinelerin bu hızla gelişmeye devam etmesi halinde, bir süre sonra dijital fotoğrafçılıkta standartları belirleyecek konuma gelmeleri işten bile değil.
4K video, bazı fotoğraf makine modellerinde sıkça görmeye başladığımız bir teknoloji haline gelmeye başladı bile. Daha birkaç yıl öncesinde 5000 dolar gibi yüksek rakamlarda temin ettiğiniz bir fotoğraf makinesi ekipmanının bugün yarı fiyatına bile alıcı bulması zor görünüyor.
Drone adı verileni insansız hava araçları hızla yaygınlaşıyor. Bugüne kadar sadece askeri alanda faaliyet gösteren bu cihazlar artık çok uygun fiyatlarla son kullanıcıya ulaşmaya başladı. Üzerine monte edilen fotoğraf makineleriyle fotoğrafçılık ve film çekimlerinde yeni bir çığır açtı. Eskiden büyük zahmetlerle, büyük bir ekiple günlerce süren çekim işleri bazen birkaç saat içinde bitirilebiliyor.
Fotoğraf köşemize gelen maillerde ve fotoğrafla uğraştığımı öğrenen insanlardan çok farklı sorular, yorumlar, değerlendirmeler alıyorum. Gerçekten insanlar fotoğrafla yakından ilgililer ve yeni bir şeyler öğrenmek için gayret gösteriyorlar. Ancak yaklaşık yirmi yıldır en çok karşılaştığım iki soru hiç değişmedi; ‘Hangi makineyi almalıyım?’ ‘Kaç megapiksellik makine en iyisidir?’ Elimden geldiği kadar soruyu soranın bütçesi, ihtiyaçları, ve nerede kullanacağı çerçevesinden bakarak bir tavsiyede bulunmaya gayret ediyorum.
Yukarıda zikrettiğim teknolojik gelişmeleri de göz önüne aldığımızda aslında şunu al, bunu al demek çok gerçekçi ve sağlıklı bir yaklaşım değil. Bunun yerine belki pratik şöyle bir yol geliştirebilirsiniz: Gerçekten ihtiyacınız varsa bile, fotoğraf makinelerinin en son çıkardığı modelleri ilk alan siz olmayın. Bunun iki sebebi var: Birincisi son çıkan modellerin fiyatı her zaman çok yüksek olur. İkincisi de; bu makinelerde herhangi bir problem, hata ve başarısızlık varsa bununla ilk siz tanışmış olursunuz. Bunun yerine aynı model bir süre sonra yeni sürümlerini piyasaya sürdüğünde hem hataları giderilmiş hem de fiyatı bir miktar düşmüş daha sağlıklı bir ürün almış olursunuz.
Abdurrahman Parlak’ın İzmir sahilinde çekip gönderdiği bankta oturan yaşlı insan fotoğrafı için teşekkür ederiz öncelikle. Fotoğrafın konusu oldukça iyi. Banka oturan insanın denize doğru bakışı, bisikleti, arka planda teknelerle bütünleşen bir atmosferi var fotoğrafın. Eminim başka kareler de çekmiştir bu konu için. Çünkü gelen mailde, yanlış hatırlamıyorsam bankta oturan kişinin dedesi olduğuna dair bir not vardı. Öyle olunca insan daha rahat ve farklı açılardan çok miktarda fotoğraf çekebiliyor gönül rahatlığıyla. Bu fotoğraf üzerinden gidersek birkaç hatırlatmada bulunmam gerekiyor. Birincisi içinde insan olan fotoğraflar çekiyorsak insanın karakterini ya da hissettiklerini iyi anlatan açılardan fotoğraf çekmeliyiz. Mesela bu fotoğrafı birkaç metre daha sağ taraftan çeker insan yüzünü daha fazla gösterme şansımız varmış. Böylece denize doğru bakan yüzden bir derinlik, dinginlik veya başka bir duyguyu yakalayabilirdik. Ayrıca bu sayede yine bisikleti denizi kaybetmeden karşıda görünen ve fotoğrafta ana konuya odaklanmamızı engelleyen dalgakırandan kurtulup uzayıp giden bir deniz manzarasına kavuşmamız mümkün olurdu. Bu konudan başka kareler varsa onları da bekleriz…
Canan Demirbaş’ın gönderdiği Tokat tarihi Taş Köprüsü fotoğrafı ‘o an’ diye isimlendirilebilecek fotoğraflardan birisi olmuş. Eminim kendisi de bu fotoğrafı çekerken heyecanlanmıştır. Çünkü bu gibi kareleri her zaman yakalamak mümkün olmaz. Yoğun kara bulutlar arasından, köprüden başlayıp arkaya doğru güneşin aydınlattığı bir kareyi yakalamak belki bir daha mümkün olmayacak. Fotoğraf çekilen noktanın iyi seçilmiş olması gerçekten tarihi köprüyü bütün ihtişamıyla ortaya çıkarmış…
Fatih Beyaz daha önce gönderdiği fotoğraflardan da takip edebildiğim kadarıyla fotoğraf çekimi yanında bilgisayarda fotoğraf işleme konusunda da kendisini hızla geliştiren bir kardeşimiz. Süleymaniye Camii’nin gün batımında çektiği fotoğrafı, mimari yapının hatlarını çok iyi göstermesi ve genel atmosferiyle oldukça başarılı bulduğumu belirtmeliyim. Gökyüzünün çok aşırı turuncu yapılması gökyüzünün doğal halini kaybetmesine neden olsa da fotoğrafın ana temasının ön plana çıkmasına katkı sağlamış.
Selfie Yıldızı Maymunun Fotoğrafları Mahkemelik Oldu
Ünlü vahşi yaşam fotoğrafçısı David Slater, 2011’de gittiği Endonezya’nın Sulawesi Adası’nda, nesli tükenmek üzere olan makak maymunlarının yaşamlarını fotoğraflarken, Naturo isimli maymun makineyi alıp rastgele yüzlerce fotoğraf çekmişti. Naturo’nun bilmeden kendisini çektiği fotoğraflar, kısa sürede tüm dünyada büyük ün kazanmıştı.
Makinenin sahibi Slater, telif hakkının kendisine ait olduğunu savunurken, hayvan hakları derneği PETA, buna itiraz ederek konuyu mahkemeye taşıdı. PETA, Naturo’yu büyük üne kavuşturan ve pek çok yayın organında basılan ‘selfie’ fotoğraflarının telif haklarının maymuna ait olduğunu savunarak, bunun aksini iddia eden fotoğrafçı Slater’a dava açtı.
ABD’nin San Francisco Federal Mahkemesi’ne dava başvurusu yapan PETA, fotoğraflardan elde edilen gelirin maymunun yararına kullanılmasını teklif ediyor.
25 Eylül 2015, Haber Türk