
Türkiye ve Türkiye gündemi, çok uzun zamandır Ortadoğu ülkeleri tarafından hiç bu kadar yakın takip edilmiş değildir herhalde. Siyasi, ekonomik, kültürel hatta magazinsel anlamda Türkiye’de yaşanan tüm gelişmelerden Ortadoğu kamuoyu, şaşılacak derecede, en az Türkiye kamuoyu kadar bilgi sahibi.
Hiç kuşkusuz bu ilginin ardında yatan sebeplere dair pek çok şey sayılabilir. Ancak Ortadoğu halklarının büyük sempatisini kazanan Başbakan Erdoğan’ın başarıları başlı başına bir neden.
Türkiye’de farklı değerlendirmeler yapılabilir ancak söz konusu Arap dünyası olunca, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Erdoğan, solcusundan, İslamcısına varıncaya kadar, Ortadoğu siyasi yelpazesinin çok geniş bir kitlesi için tam bir fenomen.
Referandumda elde ettiği başarı, Erdoğan’ı bir kez daha Ortadoğu kamuoyunun bir numaralı siyasi aktörü yaptı. Bir kez daha “ah keşke bizde de bir Erdoğan” olsa dedirtti.
Bakın referandum sonrası Arap medyasın yansıyan yorumlarda nasıl bir Erdoğan ve Türkiye portesi çiziliyor.
“Türk halkının anayasa reformlarına onay vermesiyle birlikte, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın orduyu siyasetten uzaklaştırmakta başarılı olduğunu, Kemalizm’den arta kalanları bitirdiğini söyleyebiliriz.
Erdoğan, partisinin programını hayata geçirmek amacıyla, geri dönüşü olmayan tek seçeneğe, yani demokrasiye dayandı. Bu yaklaşım Arap ülkeleri açısından, krizlerinden ancak gerçek demokrasiyle çıkabileceklerine dair bir çağrı anlamına geliyor. Zira yolsuzlukla en iyi mücadele aracı demokrasidir. Ülkeyi yapay krizlerden korumanın en iyi yöntemi bu. Demokrasi bütün kimlikleri ülkeye bağlılık lehinde eriten bir potadır.
Kısacası, Arap ve İslamcı partiler Erdoğan deneyimi üzerinde kafa yormalı. Zira AKP, çağın kavramlarıyla İslam’ı buluşturmakta başarılı oldu. Türkiye’ye uygar İslami yüzünü ve bölgesel rolünü tekrar kazandırdı. Türkiye yeni bir döneme girdi. Bu dönem Kemalizm’in alternatifi olarak Erdoğanizm’dir.” (Ürdün Gazetesi Düstur)
Londra’da Arapça yayımlanan Kudsül Arabi gazetesi, başyazısında ise şunlar dile getiriliyor:
“Erdoğan, gizli ve açık askeri diktatörlüğü sonlandırarak Türk demokrasisini derinleştiren bu büyük başarıdan dolayı kutlanmayı hak ediyor. Arap dünyasındaki bizler demokrasiye özlem duyuyoruz. Arap dünyasındaki rejimlerin çoğunluğu askeri darbelerin uzantısı. Halklarımızın tek ‘kazanım’ı, yolsuzluk, geri kalmışlık, güvenlik kurumlarının baskısı ve hem barış, hem de savaş cephesinde başarısızlık oldu. Arap vatanında ordunun egemenliği sebebiyle halklar ne demokrasi elde etti, ne de ulusal egemenliği koruyacak güçlü ordular kurabildi.”