Ben dürüst değilim. Sen de dürüst değilsin. Sizlerde dürüst değilsiniz. Yalan mı? Tabi ki değil. Kimse bana, ben dürüstüm diyemez, ben trustum diyemez. Dememeli zaten.
Dünyada herkes dürüst olsa dünyanın bir mânâsı kalmaz. Bizler imtihan için buradayız, dünyada. Bizler imtihan için yaratıldık. İmtihanın olayı bu dostum. İmtihanın olayı, aynı zamanda da en zor kısmı. Bizi dünyada uğraştıracak en çetin kısmı.
Bizler bir takım olaylar görecek, zorluklarla karşılaşacak, engeller atlayacağız. Ve yine bizler bu engelleri ne kadar doğru ve dürüst atlarsak; öbür dünyada da, o doğruluk ve dürüstlük kadar rahat olacağız. Doğru dürüst diyorum çünkü doğruluk ve dürüstlük belirliyor kaderimizi. Peki, ne bu doğruluk ve dürüstlük?
Doğruluk ve dürüstlük birbirini tamamlar. Bir insan ne kadar dürüst olursa kendi de, gittiği yol da o kadar doğru olur. Dürüstlük başımız zorda kaldığında yani doğruyu söyleceğemiz zaman başımıza kötü şeyler geleceğini bildiğimiz halde yalan söylememek, doğruyu söylemektir. Doğruluk Allah’ın peygamberini, peygamberimizi (sav) uyardığı ciddi bir husustur.” Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” Ayeti bunu bize anlatır. Doğruluk, gerçek olandır. Gerçekse Hâktır, hâkka giden yoldur. Yapboz parçaları gibi biri olmayınca diğeri de olmuyor. Mercimek çorbasında mercimek olmazsa ne olur? Çorba, mercimek çorbası olmaz değil mi? İşte bu da onun gibidir.
Allah (C.C) bizi, güzergâhımızdaki gidişimize göre Cennete veya Cehenneme yollayacak. Peki, Allah(C.C) bizi yolumuzun doğruluğuna göre yargılayacak ise namaz, oruç… Onlar ne oldu gibi soranlarınız olacaktır. Güzergâh doğru hatta dosdoğru yol olan; peygamber yolu, hâkkın yolu. Bu güzergâhı gösteren harita Kur’an ve Sünnet. Bu haritaya ne kadar uyarsak yolumuz o kadar doğru olacak. O kadar süslenecek püslenecek, aydınlanacak.
Bizler yürümeye yaklaşık olarak bir yaşımız dolduğu zaman başlarız. Önce emekler, sonra ayağa kalkar, ardından yürür, en sonunda da koşmaya başlarız. Tabi bunlar düşe kalka olur. İşte doğruluk yolu budur bence. Hayatımızda ki yürüme evresiyle aynıdır bence. Önce biz bu yolu bulduk mu? Sorusunu soralım. Bulduğumuzu varsayalım. Tamam, her şey belli de bu yolda nasıl yürüyeceğiz? İşte orası biraz sıkıntı.
Bizler önce bu evrenin neresindeyiz? Emekliyor muyuz, yoksa ayakta mıyız? Şahsen ben daha ayağa kalkmaya çalışıyorum. Yani işin başındayım denebilir. Emeklemek; “Acaba ben dürüst müyüm” sorusunu sormaktır. Ayağa kalkmak önce kendimize karşı dürüst olmaktır. Yürümek; başta kendimiz, sonra çevremizdekilere karşı dürüst olmaktır. Koşmak ise Allah’a karşı dürüst olmaktır. Ancak Allah rızası için dürüst olursanız ayağa kalkar, yürür ve koşarsınız. Zaten Allah’a karşı dürüst olan her şeye karşı dürüst olmuştur. Kemerlerini Allah’ın rızasına bağlamıştır. Kemerini Allah’a bağlayan kurtulmuştur. Bu arkadaş zaten yolunu çizmiş, malzemelerini almış, kemerlerini bağlamış, yola koyulmuştur.
Yolun sonunda ise uçuş var. Hatta beyaz bir kumaşın içinde, ışık hızında. Uçuşunuzun rahat ve konforu için gereken tek şey kemerlerinizi takmanız. Ah onları bir taksanız, ah! Allah o kemerleri hepimize takmayı nasibeylesin..! Haritaya bakmayı da unutmayın…