7 Haziran seçiminde tek başına iktidara onay vermeyen halk dün bir kez daha sandığa gitti. Sancılı bir zaman diliminde halkın vereceği karar büyük bir merakla bekleniyordu. Yapılan anketler, analizler vardı lakin oluşacak tabloyu tam olarak kestirebilmek güçtü. Beş ay önce dört partiyi meclise gönderen halk yine aynı partilere teveccüh gösterdi. Ama 7 Haziran seçimlerinden çok daha farklı bir tablo oluştu. Bu sefer koalisyon ihtimaline pirim verilmedi. Tahminlerin de ötesinde bir oy oranı ile tek başına iktidara evet dedi.
İlk önce partilerin durumunu analiz etmekte fayda var.
Partilerin Durumu
1- AK PARTİ: 2002, 2007, 2011 seçimlerinde tek başına iktidarı kazanmasına rağmen önceki seçimde tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde edememişti. Bu seçimde ise halkın onayını alarak dördüncü kez tek başına iktidara yürüdü. Üstelik tahminlerin ötesinde bir oy alarak tüm anket şirketlerini ve analizleri yanılttı. 7 Haziran’a benzer bir tablo çıkması ya da kıl payı çoğunluk olması beklenirken halktan beklenenden öte bir destek alarak herkesi şaşırttı. Böyle olmasında partiler arası koalisyon kurulamayışı, 7 Haziran sonrası artan terör olayları, muhalefetin vizyonsuzluğu, olası bir ekonomik krizin etkisi oldu. Muhtemel bir koalisyonun sağlıklı iyi bir yönetim sergileyemeyeceği, ülkenin sorunlarına çözüm bulamayacağı düşüncesiyle halk AK PARTİ’ yi tek başına iktidara taşıdı. 2011 sonrası Gezi olayları, 17-25 Aralık girişimleri, Suriye meselesi gibi iç ve dış olaylardan ötürü tahribata uğradığına dair algılar alt üst oldu. Başka türlü söylersek halk tüm problemlere rağmen muhalefet partilerini ikna edici bulmadı. Klişe bir tabirler istikrara devam dedi.
2- CHP: 7 Haziran’da aldığı oyları korudu. Ne inişte, ne çıkışta. 2002’ den beri mecliste olsa da ilk dönem kısır bir siyasi döngü içinde kaldı. Son beş yılda siyasi kadrosunu yenilese de ne vizyon ne misyon sahibi olabildi. Hep aynı mahallenin seçmeni tarafından ayakta tutuldu. Bu dönem yeniden yapılanma dönemi olur mu? Böyle bir kültürel alt yapı ve siyasi kadroyla çok zor. Bekleyip, göreceğiz.
3- MHP: Aldığı oy oranı 7 Haziran’da aldığından daha düşük. Koalisyona yanaşmadı. Hiçbir sorunun çözümüne yanaşmadı. Herhangi bir sorumluluk üstlenmedi. Bu tavırlarıyla siyasetin önünü tıkadı. Böylece geçen sefer aldığı oyları da kaybetti. Tıpkı CHP gibi MHP de sorunlu bir dönemin eşiğinde gözüküyor.
4- HDP: 7 Haziran seçimlerinde kamuoyu tarafından en kazançlı parti olarak görülen HDP bu sefer barajı kıl payı geçti. Dört parti içinde aldığı oy oranıyla en alt sırada olmasına rağmen en fazla vekile sahip üçüncü parti. 7 Haziran’dan sonra artan terör olaylarının dinmesini sağlayacak adımları atamadı. Çatışmaların başlama sürecinde siyasi iradesini ortaya koyamayarak kötü bir sınav verdi. Bu esnada başarılı olsa belki önü açılır, gerçekten Türkiyelileşme süreci başlayabilirdi. Ama yapamadı ve emanet aldığı oyları kaybetti. MHP’den fazla koltuğa sahip olsa da bu seçimin en büyük kaybedeni HDP olmuştur, denebilir.
Bundan Sonra Ne Olmalı?
1 Kasım seçimlerinin herkes için hayırlı olmasını temenni ederek başlayalım analizimize. Türkiye’nin sorunları herkesin gözü önünde. Doğu’da PKK ile mücadele devam ediyor ve PKK’nın en zor dönemini yaşadığı bellidir. Bu süreç devam edecektir. Belki bu süreçle beraber PKK’nın çöküş dönemi başlayacak ve hızlanacaktır. Mesele PKK kadar onun meclisteki uzantısı HDP’ yi de yakından ilgilendiriyor. HDP yeni dönemde tavrını değiştirir mi bilmiyoruz. Lakin barış ve demokrasi söylemlerinde, Türkiye partisi olma konusunda samimi ise teröre karşı tavır almalı bunu deklare etmelidir.
Diğer bir mesele ise Suriye meselesidir. Son zamanlarda Avrupa’nın mülteciler konusunda iktidardan yardım istemesi gergin olan ilişkileri yumuşatmış gözüküyor. Seçim sonuçlarının ardından Avrupa ve ABD eleştirilerini azaltacaktır. Suriye meselesinin çözümünde roller başarıyla oynanırsa bundan Türkiye kazançlı çıkar. Dışarıdan da artı puan kazanır.
Bu sorunları çözmek iktidarın boynuna borçtur. Ayrıca kutuplaşmaya ve kaos ortamına geçit verilmemelidir.
Seçimlerin ardından yeni anayasa projesi artık raftan kaldırılmalı muhalefet partileriyle iletişime geçilmelidir. İki partiden biri ikna edilirse bu gerçekleşebilir.
Bununla beraber 13 yıllık iktidarın pek başarılı olamadığı eğitim ve kültür politikaları var. Bu dönemde bir atılım yapması mecburdur. Eğitim kurumlarının durumu iç açıcı değil. 3 dönem boyunca ciddi bir kültürel yaptırım yok. Bunlar alt meseleler gibi görünse de en azından geleceğe yaptırım açısından çok önemli meselelerdir.
Dün bir seçim oldu ve sona erdi. Artık düne değil yarına bakmamız icap eder. Geçmişe bir şekilde nokta konulsun. Artık gelecek için çalışmanın zamanı!