Son yıllarda Mekke ve Medine’de çekilmiş fotoğraf gönderenlerin sayısı hayli arttı. Şubat ayında kızımla umreye gitmek bana da nasip oldu. Orada da gördüm ki, Allah’a şükrederek söylemek gerekirse ülkemizden çok sayıda genç umredeydi. Allah giden herkesin umrelerini, haclarını kabul etsin. Güzel bir gelişme. Gerçekten de cep telefonuyla da olsa birçok şey kayıt altına alınmış oluyor. Tabii bu gibi mekanlarda fotoğraf çekmek gerçekten çok zor. Hem kalabalık hem de fotoğraf çekmeyle ilgili kısıtlamalar ve belirsizlikler var. Ayrıca insanların ibadet huşuu ve huzurunu bozmadan hareket etmek gerekiyor ki, gerçekten zor. Bunun yanında bütün ibadetlerini kayıt altına alanlar, selfie çekenlerin çokluğu, kocaman ipadlerle fotoğraf çekmeye çalışanların görüntü kirliliği, fotoğraf çekmeyi daha zorlu hale getirebiliyor. Tabii haklı olarak görevlilerin bunlara müdahaleleri, bazen ters bir görevliye denk gelip cihazların alınması, fotoğraf çekerken sizi de oldukça zorlayabiliyor. Fotoğraf çekerken daha sakin saatleri seçmek, insanların ibadetlerine engel olmayacak bir mekan bularak, insanları rahatsız etmeyen bir fotoğraf makinesiyle, tabiri caizse sessiz sedasız çalışma yolları bulmak gerekiyor. Bütün bunlara ilave olarak bu gibi mekanlarda çektiği selfie fotoğrafları hemen sosyal medya üzerinden paylaşmak, gelen yorumlara ve değerlendirmelere cevap yetiştirmekle çok zaman kaybeden insanlarla da karşılaşabiliyoruz. Şahsi kanaatim bu tür paylaşımları en azından, ibadetlerimizi, umrelerimizi huzur içinde yapıp memleketimize döndükten sonra yapmamız yönünde. Sanki bu daha sağlıklı ve huzurlu bir yol gibi geliyor bana… Aslında sadece fotoğraf çekmek değil, o kutsal mekanlarda hiçbir eylemin asıl gayemizi ve ibadet şuurumuzu etkilemeyecek bir kıvama getirmek en önemli hedefimiz olmalı.
Enes Aral’ın gönderdiği umre fotoğrafı geleli çok oldu ama yayınlamak bugün nasipmiş. Tabii fotoğraf çektiği yerin zorluğu nedeniyle kompozisyon oluşturmakta bir hayli sıkıntı çekmiş. Kabe bile neredeyse çok zor görünüyor. Bunun yanında mekanı daha geniş gösterme ve yapılan inşaat çalışmaları hakkında fikir vermesi bakımından bulunduğu yerin faydası olmuş. Keşke üstte tavaf yapılan geçici tavaf halkalarını kesmeden daha geniş gösterseymiş. Bu sayede zeminde namaz kılan insanları da kesmeden daha rahat görebilirmişiz.
Sümeyye Karakülah geçtiğimiz aylarda yanlış hatırlamıyorsam beş tane fotoğraf gönderdi ve ‘ben resim yapıyorum. Sadece fotoğrafı mı yayınlıyorsunuz acaba?’ diye bir de not düşmüş. Evet resimleri de yayınlıyoruz. Ancak resmi sadece bir şartla! yayınlayabiliyoruz. O da sizin yaptığınız gibi fotoğrafını çekip gönderirseniz. Gönderdiğiniz resimlerin hepsi güzel ellerinize sağlık. Resimlerinizin fotoğraflarına gelirsek, onların içinden çalışma ortamınızı gösteren ve içinde yolcu vapuru, Yeni Camii ve Süleymaniye Camii’ni gösteren resminizin olduğu fotoğrafı seçtik. Fotoğrafın genel atmosferi oldukça iyi. Netliği resimden alarak iyi bir tercihte bulunmuşsunuz. Ön ve arka planın flu bırakılması resminizi daha görünür kılmış. Sağ orta kısımda görünen bilgisayar genel ortama çok uygun düşmemiş. Fotoğrafı çekmeden kaldırsanız daha iyi olurmuş. Bu arada yeri gelmişken ressamlara bir hatırlatmada bulunmak isterim. Resimle fotoğraf birbirinden çok uzak sanat dalları değil. Çoğunlukla bir birini besleyen ve birbirinden istifade eden unsurlar. Bir çok tanıdığım ressam arkadaş aynı zamanda çok iyi birer fotoğrafçı. Hatta ressam gözüne ve hayal gücüne sahip olmak her fotoğrafçının arayıpta bulamadığı bir özellik. Ayrıca çektiği fotoğrafların resmini çizen bir çok ressam var tanıdığım. Bunun yayında bizden bile arşivimize bakıp resim çizmek için fotoğraf seçen arkadaşlarımız var. Yani söyleyeceğim odur ki; resim çizenler de güzel fotoğraf çekmeye gayret etsinler… Bir de duvarı asılı resim tablolarından fotoğraf çekmenin o kadar kolay olmadığını hatırlatmak isterim. Işığını ayarlamak, yansımaları önlemek, resmin renklerinin doğal görünmesini sağlamak o kadar kolay olmuyor. İşin zorluğundan dolayı, bunun için uzmanlaşmış fotoğrafçılar ve stüdyolar olduğunu unutmayalım.
Fatma Yılmaz’ın gönderdiği Kız Kulesi fotoğrafını görünce hemen aklıma, sonuçları haziran başında açıklanan İgdaş’ın ‘kıyı kıyı İstanbul’ fotoğraf yarışması geldi. Yarışmada dereceye giren en az beş fotoğraf Kız Kulesi temalıydı. Fotoğraf anı yakalamak üzerine güzel bir çalışma. Kız Kulesi etrafında dönen martılar, yakın planda birlikte uçan iki martı güzel bir kompozisyon oluşturmuş. Ancak fotoğrafta iki nokta hakkında hatırlatmalarda bulunmak isterim. Birincisi fotoğraf aşı pozlandığı için ciddi renk ve doku kaybı yaşamış. Yani aşırı beyaz olmuş. Bu sebeple arka planda yer alan camiler, Beyazıt Kulesi seçilemiyor. Ayrıca aynı sebeple gökyüzü tamamen kaybolmuş. İnsanın gözü bir miktarda olsa gökyüzünde doku arıyor.
Rumeysa Özkök’ün İstanbul Yahya Efendi Dergahı’ndan çekip gönderdiği fotoğrafı güzel kurgulanıp uygulanmış ciddi bir çalışma. Eski mumluğun net, arka planda Kur’an okuyan insanın flu bırakılması ve kadraj seçimi fotoğrafçılık konusunda tecrübeli olduğunu hemen belli ediyor. Mekanın, hele de üst katın, fotoğraf çekmeye müsait olmayan yapısını düşündüğümde daha sade bir kare için söyleyecek söz bulamıyorum. Belki başka bir mekanda aynı tarz fotoğraf çekecek olursan kareye sadece insan ve avizeyi yerleştirmeye çalışmalısın diyor yeni fotoğraflarını bekliyoruz.
Sevde Sağır’ın gönderdiği bu çeşme fotoğrafının üzerinden birkaç yıl geçmiştir herhalde. Yayınlamak bugüne nasip oldu. İnşallah yeni gönderdiklerini daha erken yayınlamaya çalışacağım, çünkü kendisine borçlandım! Fotoğrafa gelirsek kadim geleneklerimizden birisi çeşme hayratlarıdır. Anadolu’nun her köşesinde hayırseverlerin kendi imkanları ölçüsünde yaptırdığı bir çeşme karşımıza çıkar. Hatta Balkanlarda, Osmanlı’nın hüküm sürdüğü topraklarda aynı izlerle karşılaşırız. Sizin fotoğrafını çektiğiniz çeşme ise iki ayrı güzelliği bir arada barındırıyor. Çeşmenin kendisi sade ama kitabesi oldukça anlam yüklü. Fotoğrafın kadrajını ve çekim açısını oldukça beğendim. Sadece çeşmeyi ve kitabesini çekmek yerine açılı bir şekilde arka planda taş duvarları ve Arnavut kaldırım taşları döşenmiş kıvrım kıvrım yolu göstermen fotoğrafa ciddi bir derinlik katmış. Ayrıca çeşmenin bulunduğu mekan hakkında da bize oldukça faydalı bilgiler veriyor. Öyle anlıyoruz ki fotoğraf çekilen yer eski bir yerleşim yeri ve tarihi yüzyıllar öncesine dayanıyor. Çeşme oraya sonradan yapılmış veya yenilenerek bu hale getirilmiş. Yeni fotoğraflarını acil! olarak bekliyoruz.