Hakiki öğrenme için bundan böyle eğitim sisteminde “okul” değil “hoca” vurgusunun yapılmasını öneriyorum. Paralel bir okumayla bunu şöyle de ifade edebiliriz; “diploma” değil “icazet/izin belgesi” vurgusu yapmalıyız.
Ivan Illich, Okulsuz Toplum isimli kitabında okulun insanoğlu için zararlı ve israf olduğunu savunur. Ona göre okullar, çok parayla az verim alınan mekânlardır. Eğitimin özünü değil, sadece kabuğunu oluşturmaktadırlar.
Ivan Illich’in okullar üzerine bu eleştirisi, gücün merkezinden yani Amerika’dan yükseldiği için önemlidir. Modern dünya mitlerinin menbaı olan Amerika’dan yine bir modern dünya miti sayılabilecek “okul” algısını değiştirebilecek bir eleştirinin yükselmesi “okul”un bir problem hâline geldiğinin göstergesidir.
Diploma dağıtma yerleri hâline gelen okulların insan üzerindeki otoritesi öğrenme ve öğretmede sıkıntılara yol açmaktadır. Hâl böyle olmasına rağmen insanlık bugün “okul”a sarsılmaz bir şekilde güvenmektedir. Ülkemizde ve İslam âleminde ise durum daha da dertlenilecek cinstendir. “Okulsuz toplum”un ne olduğunu tarihî hafızasında en yakın bir vakitte saklı tutan biz Müslümanlar, batının kendi kendisini de birkaç yüzyıldır yiyip bitiren “okul tapıcılığı”na çok feci bir şekilde sürüklendik, ne yazık ki.
Tarihimize baktığımızda “hoca-talebe” ilişki ve âdâbına dair onlarca kitap okuyabilecekken eski isimlerle bile söyleyecek olsak “mektep âdâbı”, “medrese âdâbı” diye bir kitap bulmamız daha zordur. Peygamber (s.a.v.)’den gelen gelenekle bizde, hiçbir zaman kurumlar yüceltilmemiş; kurumlara yatırım yapılsa dahi öğrenme ve öğretme hususunda vurgu hep kurumun içine yani hoca ve talebeye yapılmıştır; çünkü ne kadar kaliteli binalar yükseltirseniz yükseltin hatta ne kadar sarsılmaz bir sistem kurarsanız kurun, içindeki hoca ve talebede öğrenme dert ve ıstırabı olmazsa eğitim sisteminizin ve okullarınızın çökmesi kaçınılmazdır.
Zaman gösteriyor ki gerçekten bir şey öğrenmek isteyenler bugün ülkemizde kendilerine bir okul değil, bir hoca bulma arayışı içerisine girmektedirler. Okulun verimsizliği, gerçek hocalarınsa kadir ve kıymeti herkes tarafından anlaşılmaktadır.
Hakiki öğrenme için bundan böyle eğitim sisteminde “okul” değil “hoca” vurgusunun yapılmasını öneriyorum. Paralel bir okumayla bunu şöyle de ifade edebiliriz: “diploma” değil “icazet” vurgusu yapmalıyız. Efendim, icazet çok yabancı bize, biraz modern olalım diyenlere “izin belgesi” kelime grubunu tavsiye edebilirim. Hatta bu “izin” kelimesi öyle cuk diye oturuyor ki meseleye “mezun” da zaten kelimenin kök anlamı olarak “izinli kimse” demek oluyor.
Peki neden “okul” değil de “hoca”, “diploma” değil de “izin belgesi”?
Birinci olarak içindeki hocaya değil de okula odaklanmak güzelliğine aldanıp beceriksiz bir kızla evlenmeye benziyor. İlk zamanlarda çok cazip görünse de faydasızlığı zamanla fark ediliyor.
Oysa bir hocaya öğrenci olmayı başarırsan bilgi ile direk temas kurma imkânı elde edersin. Çok kitap okuyarak kazanabileceğin bir bilgiyi belki ayaküstü bir sohbet esnasında edinirsin. Her şeyden önce “ilmin usulü”nü öğrenirsin. Unutmayalım, atalarımız “usul olmadan vusul olmaz” demişler. Yani nasıl öğreneceğini, nasıl çalışacağını sana kitaplar anlatmaz. Bu bilgi ancak bir hocanın dizinin dibinde öğrenilir.
İkinci olarak diploma, sahiplerine adaletle teslim edilmiyor. Okulla özdeşleşen diploma, senin okul hayatın boyunca ne yaptığını, nasıl öğrendiğini ve aslında ne öğrendiğini dahi önemsemiyor. Yeter ki önceden isimleri belli olan dersleri, yeterli notlarla not belgene yazdır, sen artık yaldızlı bir diploma sahibisin. Çalışan da çalışmayan da, bilen de bilmeyen de diplomaya sahip olabilir; çünkü diplomada bir hocanın yakın takiple izni değil, birçok hocanın takipsizlikle seni “okul”dan “defetme” şartı aranıyor.
“İcazet” yahut “izin belgesi”nde ise kendisi de bir başka hocadan izinli, silsile sahibi bir hocanın “olur”u aranıyor. Burada tek dikkat edilmesi gereken “icazet/izin belgesi” verecek olan hocanın adaletli olup olmadığıdır. Âdil öğrenciler yetiştirirseniz âdil hocalara sahip olursunuz.