“Gönüllü Yaşıyoruz Kıtalar Aşıyoruz” projesi kapsamında sefere çıktığımız Fildişi Sahilleri’nden heybemize güzel manalar toplayarak geri döndük. Büyükler insanlığa hizmeti saç ayağı metaforu ile açıklarlar. İnsan ve mekân varsa imkân da vardır, derler. Bu sözün rehberliğinde biz de bir seri yazı kaleme aldık. Serinin ilk yazısına Fildişi Sahilleri’nde “İnsanlar” başlığını koyduk. Oraya imkân götüren Anadolu insanıyla başladık.
Yiğit Erler: Alperenler
Dedelerimiz bir ülkeyi fethetmeden önce orada yaşayan insanların gönüllerini fethetmeyi amaçlardı. Gönülleri fethetmek için fethine niyet edilen topluma yıllar öncesinden gönül erleri gönderilirdi. Sıradan bir er olmayıp yiğit bir er olduklarını belli etmek adına bizler bu erlere alperen demişiz. Zulüm altında inleyen insanlara İslam’ın gönülleri ferahlatan mesajını ulaştırmak için pılını pırtısını toplayıp hiç bilmedikleri insanların arasına, onlardan biri olmaya giderlermiş alperenler. Kendilerine o diyarda bir tekke yapar, bir zanaatla uğraşır, yerel insanlarla alışverişte bulunur, onları İslam’a ısındırırlarmış. Bu güzel insanları görenler, tabiî olarak onun etrafında toplanır, halkalar oluşur, İslam’ın kurtuluş mesajı kalplerden kalplere akar gidermiş.
Geçmiş zamanın hikâyesiyle anlattığın bu paragraftaki karakterler geçmişteydi ve şimdi yalnızca hikâyelerde kaldılar, diyorsanız; yanılıyorsunuz sevgili okuyucu. Belki şunu derseniz daha doğru olur: Geçmişte böyle güzel insanların sayısı ne çoktu, şimdilerde çok çok azaldı, Rabbimiz böyle insanların sayısını çoğaltsın. İşte çoğalması için yazmamız, GENÇ’lere bu güzel insanları anlatmamız gerek.
GENÇ Bir Alperen: Mehmet Targal Bey
Her devirde Allah bazı kullarının gönlüne bahsini ettiğimiz alperenlik aşkını düşürüyor. İşte bu aşkla o kullar hiç bilmedikleri diyarlara, tanımadıkları insanlara hâlâ akın akın gidiyor. Gittikleri yerlerde bir dernek kuruyor, bir iş üzerine yoğunlaşıyor, o alanda eksiklikleri gidermeye gayret gösteriyor; o insanlardan biri oluyorlar. Eski “tekke”nin adı “association”, medresenin adı imam-hatip oluyor; fakat eski Mehmet’in adı yine Mehmet kalıyor.
Yüzyıllar boyunca Mehmetler, diyar diyar başka topraklara başka gönüllere aktılar. Onlardan biri de Fildişi Sahilleri’nin sevilen ağabeyi Mehmet Targal Bey. Mehmet Targal Bey’in seferi on dört yıl önce başlıyor. İlk kez Kazakistan’a Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı’nın çalışmalarında vazife almak üzere gidiyor. Orta Asya bozkırlarından başlayan sefer tropikal iklimlere, Afrika’ya uzanıyor. Kamerun’da Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı’nın çalışmalarını başlatıyor. Bugün Kamerun’un iki şehrinde yapılan büyük hizmetler onun gayretleriyle başlamış durumda. Oradan Burkina Faso’ya geçiyor. Kısa bir Burkina Faso vazifesinden sonra komşu ülke Fildişi Sahilleri’ne geliyor. Burada da bir vakıf merkezi ve bir imam-hatip lisesi onun gayretleriyle kuruluyor. Mehmet Bey, tam anlamıyla bir Afrika dertlisi. Bütün bu kalıcı vazifelerinin yanında çeşitli projeler için Ekvator Ginesi, Gabon, Nijerya, Çad ve Mali’de de bulunmuş.
Mehmet Targal Bey, Fildişi Sahilleri’nde tek başına bir âlem kuruyor. Bu âlemde içinde kırk öğrencisiyle, gelen-giden yerli halkıyla, başını okşadığı yetimleriyle, gönüllerini kazandığı kanaat önderleriyle AİDE kısaltmalı mütevazı bir “tekke”; eğitim gören altmış öğrencisiyle, yemek ve barınma imkânıyla CİFEJ kısaltmalı butik bir imam-hatip lisesi var. Buralarda eğitim gören öğrenciler, Fildişi Sahilleri’nin geleceğine hazırlanıyor, geleceğini hazırlıyorlar.
Mehmet Targal Bey’i Fildişililer çok seviyorlar. Ziyaret ettiğimiz kanaat önderi Şeyh Abdulaziz Sarba, bizden Fildişi için dertlenmemizi isterken Mehmet Targal Bey’i örnek göstererek, onun kendilerinden biri olduğunu ifade ediyor.
Fildişi Sahilleri’nde Mehmet Targal Bey’in, diğer Afrika ülkelerinde adını bilmediğimiz fakat namlarını duyduğumuz diğer alperenlerin gayretleri, tarihiyle bağı koparılan Anadolu insanının kalbinden alperenlik sevdasının çıkarılamadığının güzel bir numunesi olarak önümüzde durmaktadır. Bu numunelerin çoğalmasıyla siyah ile beyazın rabbi olan Allah’ın izniyle siyah ile beyazı ayıran zihniyete esaslı bir darbe vurulmuş olacaktır.