Şimdiki ‘sosyolojik’ bunalımımızın adı yabancı olmadığımız bir konu olan ‘İslamcılık’ yaftasından türeyen “dindar kız ve erkekler” tartışması. İsmail Kılıçarslan’ın Yeni Şafak’ta kaleme aldığı “neşeli dindar kızlar, mutsuz İslamcı delikanlılar” başlıklı yazı; koalisyon tartışmaları, erken seçim söylentileri ve son olarak da Suruç’taki patlamayla dolup taşan gündemimizde kendisine yer etmeyi başardı. Kılıçarslan yazısında “mutsuz İslamcı delikanlılar” diyerek erkeklerin her fırsatta kızları eleştirdiğini, nargile-çay konseptiyle “kendisini ifade etmekte zorluk yaşayan” dediği “mutsuz İslamcı delikanlılar”ın kızları eleştirmesini yeriyor; daha neşeli, daha kültürlü, daha donanımlı, daha anlayışlı, dünyaya daha açık olduklarını iddia ettiği kızların bu azmini erkeklerin araştırması ve örnek alması gerektiğini vurguluyordu. Bu başlangıç niteliğindeki yazıdan bir gün sonra ise Türkiye Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur “islamcı delikanlılar ne zaman nargileyi bırakır?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Oğur’un yazısından şu kısmı paylaşarak tartışmanın seyrini takibe devam edelim: “...Türkiye’deki dindarların bu büyük sosyal, politik güçlerinin farkına varıp, enerjilerini bilginin nesnesi değil üreticisi olmaya, gettolarından çıkmaya, büyük topluma konuşmaya harcaması, kurban psikolojisinden kurtulması şart. Türkiye’deki muhafazakâr medya da bir elli yıl daha laik medyaya “merkez medya” deyip, kendi haline bakmadan onlara “neden tarafsız değilsiniz” diye atar yapmak istemiyorsa, bu maçı alacak goller atılmasına iyi paslar üretmeli. O zaman dindar kızlar daha neşeli olur, İslamcı delikanlılar da nargileyi bırakır belki…”