Sen kardeşim! Def-i hacetini oturarak mı ayakta mı gidermen gerektiği hususunda İslam şeriatinin fayda ve zararı gözeterek hüküm verdiğine inanıyorsun da patates kızartırken yağın sıçramaması için alınması gereken tedbirleri mi küçümsüyorsun? Hafazanallah; o kızartmanın yağı gözüne sıçradığında görürüm ben seni!
Genç Dergi yazı işleri azalığı, yazarlığı ve Tarih Gastesi editörlüğünün yanı sıra yarı zamanlı olarak İslam ve İhsan adlı internet sitesinde de editörlük yapıyorum. Geçtiğimiz günlerde siteye “Hanımca” isimli bir kategori ekledik. Tafsilata girmiyorum. Merak eden siteye girip bizzat inceleyebilir diye. Bu kapsamda ev hanımlarının işine yarayacağını düşündüğümüz kısa bir yazıyı da bu kategori altında yayınladık. Haberin başlığı “Kızartma Yaparken Bunlara Dikkat Edin” idi.
Söz konusu yazıyı yayınladığımızın ertesi günü bir okurumuzdan eleştiri aldık: “Bugüne kadarki yayınlarınızı çok beğenen ve takdir eden ben, doğrusu kızartma haberini size yakıştıramadım.” Okurumuza; öncelikle sitemize gösterdiği ilgiden ve değerli görüşlerini bizimle paylaşmış olmasından dolayı teşekkür ettikten sonra, bu husustaki niyet ve gerekçelerimizi kendisine izah ettik.
Ancak bu hadise; din kardeşlerimizin, her ne kadar iyi niyetli de olsalar, dine bakışlarındaki bir çarpıklığı da açığa çıkarmış oldu. Sitemize yorum gönderen kardeşimiz, kızartma yapılırken dikkat edilmesi gereken bazı hususları içeren yazıyı sitemize yakıştıramamıştı çünkü bugüne kadar; bu sitede kendi algısına göre sadece “dini içerikli” haber ve yazıların paylaşıldığını düşünüyordu. Durup dururken “dini olmayan” bir metni paylaşmamızı yadırgamıştı.
Öncelikle şunu daha fazla vakit kaybetmeden hemen izah edeyim: Bizim söz konusu kategoriyi oluşturup, kısmen de olsa hanımların ilgisini çekecek mübah içerikli yazılara sitemizde yer verme kararı almamızın arkasındaki gerekçe; insanlara temiz bir internet içeriği sunmaktı. Çünkü halihazırda popüler olan hemen bütün kadın sitelerinde; patates kızartmanın püf noktalarını okumakta olduğunuz bir sayfada, karşınıza; aniden “uygunsuz” cinsel içerikli bir paylaşım yahut makyaj yahut estetik operasyonlar yahut flört tüyoları gibi netameli hususlar içeren haber, fotoğraf ya da makalelerle karşılaşmanız işten bile değil. Biz, okurlarımızı; bunlardan korumak maksadıyla yani tam bir dini hassasiyetle oluşturmuştuk söz konusu kategoriyi. Ve “mübah”ı da sınır taşı olarak dikmiştik.
Ancak söz konusu vakıanın da ortaya koyduğu gibi “mübah”ı dine dahil görmeme gibi çarpık bir bakış açısı var bir kısım din kardeşimizde. Bu bakışa göre; sadece helal, haram, farz ve sünnetlerdir dinin mevzusu. Her hareketimiz de günaha ya da sevaba endeksli olmalıdır...
Dinen mükellef sayılmanın ön şartının neden “akil” olmak olduğunu işte böyle durumlarda daha iyi anlıyorum. Çünkü bu tarz söylemler dini ezberlemenin ama anlamamanın neticesi olarak ortaya çıkıyor. Çarpım tablosunu ezberler gibi her iş ve fiilin günahlığı ya da sevaplığını -kaynakçalarıyla beraber hem de- ezberleyen kaba sofular, iş akıldan işlem yapmaya geldiğinde “error” veriyor. Çünkü dinin özünü anlamamışlar.
Din; muhterem kardeşlerim: Şahısların ve cemiyetin, dünya ve ahiret “menfaatleri” için öngörülen tedbirlerin bütünüdür. Merhameti yaratan Allah, tabii olarak; merhametlilerin en merhametlisi olduğu için ve bu merhametinin gereği olarak da biz kullarını yaratıp, başıboş bir şekilde salmadığı için varlık alemine: Menfaat ve zararlarımızın nerelerde olduğunu göstermek gayesiyle peygamberler, kitaplar ve dinler göndermiştir yeryüzüne. Keza her peygamber de kendi gönderildiği şartlar çerçevesinde duruma en uygun şeriatlerle (biliyorum aslen zaten çoğul bir kelime ama Türkçe’de uğradığı anlam kayması nedeniyle biz onu tekil olarak kullandığımız için bilinçli olarak mükerreren çoğulluyorum) hükmetmişlerdir. Yani karşılaştıkları her hadisede; şartlar hangisini gerektiriyorsa ümmetlerinin menfaatine en uygun olan uygulamaları emretmişlerdir. Peygamberlerin şeriatleri arasındaki farklılık da buradan kaynaklanır.
Keza; din faydadan ibarettir. Sen kardeşim! Def-i hacetini oturarak mı ayakta mı gidermen gerektiği hususunda İslam şeriatinin fayda ve zararı gözeterek hüküm verdiğine inanıyorsun da patates kızartırken yağın sıçramaması için alınması gereken tedbirleri mi küçümsüyorsun? Hafazanallah; o kızartmanın yağı gözüne sıçradığında görürüm ben seni!
Şu sevap toplayıcılığını bir kenara bırakıp, bir işi de sırf Allah rızası için yani sadece doğru olduğu için yapmak neden bu kadar zor geliyor?