01.07.2015 03:58

Dünya Gündemi

4231

Kartların yeniden karıldığı bir dönemde Ortadoğu’nun sınırları yeniden mi çiziliyor? İç savaşın pençesindeki Irak ve Suriye’deki son gelişmelere bakıldığında bu soruya birçoklarının “evet” diyeceği muhakkak. Suriye zaten şimdiden mikro devletçiklere bölünmüş durumda. Irak’taki durum da Suriye’den farklı değil.

Bu süreçte en dikkat çeken husus Batı himayesinde bir Kürt devleti tesis etme gayretleri. Özellikle Kuzey Suriye’de sözüm ona terör örgütü DAİŞ ile mücadele adı altında sınırları Akdeniz’e kadar uzanan bir Kürt devletini tesis etme planı adım adım işliyor.

Proje kapsamında Türkiye-Suriye sınırı boyunca uzanan bölgenin bir şekilde Kürtleştirilmesi öncelikle hedef. Bu hedef doğrultusunda, proje bir örgüt olduğu bugün çok daha net bir biçimde görülen terör örgütü DAİŞ bir manivela unsuru olarak kullanıyor.

Suriye’nin kuzeyinde Tel Abyad, koalisyon güçlerinin desteğiyle DAİŞ terör örgütünden temizlendi. Ardından da Türkmen ve Araplardan oluşan bölge halkı başka bir terör örgütünün insafına terk edildi. O örgüt de Türkmen ve Araplardan boşaltılan yerlere Kuzey Irak’tan getirdiği Kürtleri yerleştirerek “Kürtleştirme” operasyonuna hız verdi. Proje kapsamında nihai hedefin, Türkiye-Suriye sınırı hattı boyunca tamamı Kürtlerin elinde ve denizle bağlantısı olan bağımsız bir bölge kurmak. Böylelikle Irak petrolünü Akdeniz’e indirecek bir hat oluşturmak.

Bunun gerçekleşmesi Türkiye’nin Suriye ile bağlantısının tamamen kesilmesi demek... Bölgedeki bu yeni oluşumun PKK desteği ile Türkiye içine yönelme ihtimali demek…“Kuzey koridoru”nun yaşayabilmesi için Türkiye’de iç karışıklık çıkartma ihtimali demek… Kuzey Irak’ın ve Kürtlerin Türkiye’ye olan bağlılığının azaltılması demek... Kısaca Türkiye’nin elinin kolunun bağlanması, zayıflatılması demek... Bu projeye Esed rejimin ve İran’ın açıktan, İsrail ve ABD’nin örtülü destek verdiği siyasi analizlerde de sıklıkla dillendiriliyor…

Şimdi Kuzey Suriye’deki bu gelişmeleri ve ayrıca Irak bölgesel Kürt yönetimi tarafından sıklıkla dillendirilen “bağımsızlık” mesajlarını bir tarafa not edelim, sonra da 7 Haziran seçimleri öncesi Batı medyasının “Neden Türkiye’deki seçimlere bu denli ilgi alaka gösterdi?” sorusuna cevap bulmaya çalışalım. Özellikle de HDP’nin barajı aşması için, onun eş başkanı Selahattin Demirtaş’a yönelik güzellemelerinin, cici çocuk muamelesi çekmelerinin sebebi hikmetini yeniden sorgulayalım. Cevap kendiliğinden netleşiyor değil mi?

Velhasıl hem ülkemiz hem de bölgemiz çok kritik bir süreçten geçiyor. Çok büyük oyun oynanıyor bölge üzerine. Dolayısıyla kan gölüne dönen coğrafyamızda akan kanın durması şöyle dursun çok daha büyük felaketlerin kapıda durduğu intibası edinmek mümkün. Umarız yanılıyoruzdur.