
Otobüse binme teknikleriyle övündüğüme bakmayın bu iyi bir meziyet değil ama otobüse ilk binen olup otobüste kim var kim yok diye baştan sona ilerleyince insan önemli ayrıntıları da kaçırmıyor ve gözlem yeteneği gelişiyor.
iz hep otobüs beklerdik köşe başlarında, belediye duraklarında, otogarlarda. Bazı bekleyişler olurdu size nereden geldiğini bilmediğiniz bir mutluluk aşılardı. Mahalleden geçen halk otobüsünü beklerken mesela, her gün aynı kişilerin durağa birer birer çıkması insanın aklına ne ilginç hayaller getirmez ki; kafanızda bir mahalle takımı bile kurarsınız ya da kimin otobüse daha önce bineceğini tahmin etmek istersiniz, kim ayakta kalacak kim bir koltuk bulup hemen oturacak, hangi delikanlı otobüse binen bir büyüğüne yer verecek, izdiham ne kadar çok olunca şoför bey arkaya doğru ilerleyelim diyecek, bunların hepsi aslında otobüse binme teknikleri ile ilgili.
Otobüse binme tekniklerini çok iyi bildiğini iddia edenlerdenim. Ne kadar izdiham olursa olsun eğer otobüs durduysa binerim, o otobüse ya da otobüsün duracağı yeri tahmin ederek oraya yaklaşıp otobüse ilk binenlerden olurum ve otobüsün en arkasına ilerlerim, genelde boş bir koltuk her zaman bulunur. Otobüsün inilen kapılarından ilkine her zaman yığılmış bir takım insanlar bulunur çoğunluğu da bayanlardır. Onların arasından geçmek de oldukça zordur. Her zaman müsaade isteyerek ilerlemekte yarar var. Asla o bayanların bulunduğu kısımdan onların ilerlemesini istemeyin bence en büyük hata bu olur. Onlar bir adım atmanın bedelini sana kötü ödetirler asla en arkaya ulaşamazsın. Onlardan müsaadenizi aldıktan sonra sağa sola dokunmadan dikkatlice geçerseniz sizden kazançlısı olamaz. Otobüse binme teknikleriyle övündüğüme bakmayın bu iyi bir meziyet değil ama otobüse ilk binen olup otobüste kim var kim yok diye baştan sona ilerleyince insan önemli ayrıntıları da kaçırmıyor ve gözlem yeteneği gelişiyor.
Otobüsün en arka koltuğunun önüne, üzerinin kirli olduğunun bilinciyle gazete sererek oturan sanayi ustasına selam vermek insanlık görevimiz olsa gerek. Onun gazete kağıdının üzerinde otururken uzaktan görünmüyor olması her insanın beceremeyeceği şekilde bir nefsi baltalama töreni. Keşke biz de bir gazete kağıdı bulup ya da her gün taşımaktan bıkmadığımız okul kitaplarımızı koyarak yanına oturuversek ustamızın. Ama bu pek de mümkün görünmüyor. Beceremiyoruz işte…
Dedik ya gözlem yeteneğimiz gelişecek bununla birlikte ister istemez kulak misafiri olduğumuz durumlar da mevcut. Her otobüste bulunduğunu tahmin ettiğim bir tür amca var mesela. Her zaman bir şey anlatmaktadır biraz da yüksek sesle. Yüksek sesle konuşmasına kızamıyorum. Onun ilginç tarafı yolculuğun başında yanına ilk oturan kişiyle kurduğu diyaloğu, yanındaki kişi duraklardan birinde inip yerine başka birisinin oturmasıyla bile devam ettiriyor olması. Bunu her otobüste başarabilen birileri illaki bulunur. Anlattıkları şeyin nerede biteceğini asla kestiremezsiniz. Dua edin de bu amca bir şeyin fanatiği olmasın, yolculuk boyunca çekmek zorunda kalırsınız alimallah.
Milletimizin espri yeteneğini konuşturduğu alanların başında gelir otobüs. Çünkü kapalı bir ortamdır ve insanların konsantre olması gereken herhangi bir şey yoktur. Kilolu iri yarı birinin bir koltuktan fazlasını ya da bir kişilik yerden fazlasını ihlal ettiğini gördüğümüzde hemen birisi lafı yapıştırır: “Sen in de 2-3 kişi daha binsin” diye. Sürekli arkaya ilerleyelim diyen bir şoföre “kapıyı aç da ilerleyelim daha yer kalmadı” diyen de bizim vatandaşımız “Ne o? Otobüsün önünü mü kaldıracaksın?” diyen de bizim vatandaşımız.
İnsanların birbirinden uzaklaşarak yalnızlaştığı günümüz koşullarında onları yeniden birbiriyle kaynaşmaya iten nadir örneklerden biri de toplu taşıma araçları. Köy meydanı, mahalle kahvesi, düğünler, sohbetler bitti her şey sanallaştı. İnsanları sadece iş yerlerine gidip gelirken yakalayabiliyorsunuz…