“Dünya bizi bekliyor” diyen GENÇ kardeşim! Dünyayı idare etme sıran geldiğinde kendini idare etmeyi çoktan öğrenmiş olman gerekir. Kendini idare etmenin yolu iradene sahip olmandan geçer. İradeli olmaksa kanın ile ilgili bir meseledir. Yediğin, içtiğin, düşündüğün her şey kanına etki eder.
Kalp, kan, irade ve idare. Bu dört kavramın birbiriyle oldukça yakından ilgisi var. Dikkat edersek ilk ikisi cesede son ikisi ruha ait kavramlar. İnsan da zaten bu iki kısımdan oluşuyor: ceset ve ruh. Bu ikisinden birini anlayamayan diğerini de anlayamıyor. İnsanı kâmilen anlamak için ceset ve ruha birlikte eğilmeli.
Evvela ceset; cesette kalp ve kan:
Kalp (Türkçesi Yürek), vücudun ortasıdır. Aynı zamanda pompasıdır. Arapça k-l-b kökünden gelen kelime, çevirmek manasına gelir. Neyi çevirir? Kanı. Kalp, dakikada 60-80 kere çarparak günde 9.000 litre kanı vücuda pompalar. Bu rakam yılda 80.000 ton yapmaktadır. Ne muhteşem bir sistem.
Kan, atar, toplar ve kılcal damarlarda hayat boyu hiç durmadan akan sıvıdır. Vücudun bir tarafına kan gitmese o taraf morarak uyuşmaktadır. Hiç gitmezse işlevini yitirmektedir. Ulaşımı gelişmiş, köylerine kadar yollar yapılmış şehirlere gelişmiş şehir derler, vücudumuzda dolaşan kan sisteminin ne kadar gelişmiş olduğunu varın siz düşünün.
İkinci olarak ruh; ruhta irade ve idare:
İrade, istektir. İnsanın dileği, arzusu, talebi iradesidir. Kelimenin kökü Arapça “r-v-d”dir. Manası dolaşmak ve yaklaşmaktır. İsm-i fâil kalıbıyla râid, öncü, lider demektir. Türkçe’de kullandığımız mürit, istekli, arzulu, bağlı insandır. Yine Türkçe’de kullandığımız murat, istenilen, dilenilen, niyet edilendir.
İnsan, iradesini kaybettiğinde aslında iddiasını kaybetmiş demektir. Olumsuzluk ekleriyle yazacak olursak iradesiz insan, isteksiz, dileksiz, arzusuz, talepsizdir. Dolayısıyla iddiasızdır.
İdare, yönetmektir. Yön-etmek yani yön vermektir. Kelimenin kökü Arapça “d-v-r”dir. Manası döndürmektir. Evvela kendini sonra başkalarını döndürebilenlere idareci denir. Bizim için can alıcı keyfiyette olan manası ise “kanın damarda dolaşması”dır.
Üçüncü olarak ceset ve ruhun buluşması; kalp ve kan ile irade ve idarenin muhteşem raksı:
İradeli olmak ve idare etmek fiillerini şeytan bahsinden ayrı düşünemeyiz. Zira çok kere irademizi şeytana teslim ettiğimiz için idareyi kaybederiz. Hoşa gitmeyen bir iş yaptığımızda “irademi kaybettim, şeytana uydum” deriz. Mesela hiçbir insan durduk yere bir başka insanı öldürmez. Mutlaka o anda iradesini yani kendi öz niyetini kaybettiği için, kendisi olarak düşünemediği için karşısındakini öldürmüştür. Bizim konumuz açısından önemli olan taraf şeytanın nerede durduğudur. Şeytandan kasıt iradeyi yok eden her şeydir.
Hadis-i şeriflerde şeytanla ilgili bahislerde şeytanın insanın kalbinin üzerinde tünemiş vaziyette beklediği rivayet olunur. Demek, ki şeytan “kalp”tedir. Bir başka rivayette “İsa aleyhisselam Rabbinden şeytanın insanoğlundaki yerini göstermesini talep etti, Allah da ona gösterdi; şeytanın başı yılan başı gibiydi ve başını kalbin meyvesi üzerine koymuş vaziyetteydi” denir. Kalbin meyvesi kalbin çevirdiği, dışarıya verdiği kan olabilir. Demek, ki şeytan kalp ve kandadır. Kalbin üzerinde durarak kana karışmaktadır. Kanla birlikte damarlarımızda bize hissettirmeden dolaşmaktadır. Dolaşıma karışan şeytan dolaşmak anlamına gelen irademizi elimizden almaktadır. Kalbin üstünde tüneyen şeytan, insan Allah’ı zikrettiğinde sinmekte ve geri çekilmektedir. İnsan Allah’ı unuttuğunda ise yeniden ortaya çıkmakta ve vesvese vermektedir. Demek ki vesvese kana verilmektedir. Nâs Suresi’nde Allah Teala “insanların kalplerine vesvese veren şeytandan kendisine sığınmamızı” buyurmaktadır. İşte bu da bir ipucudur. Allah’a sığındığımızda kalp ve kan vesveseden temizlenmektedir. Yani meydan tamamen bizim irademize kalmaktadır. Hâl böyle olunca hadiseler ve kişiler hakkında daha sağlıklı ve isabetli kararlar verebilmekte, hayatımızda Allah’a daha yakın durabilmekteyiz.
İnsan, iradesini kaybettiğinde aslında iddiasını kaybetmiş demektir. Olumsuzluk ekleriyle yazacak olursak iradesiz insan, isteksiz, dileksiz, arzusuz, talepsizdir. Dolayısıyla iddiasızdır.
Bir başka rivayette İbn Ömer (r.a.)’e Hz. Peygamber şöyle emretmiştir: “Ey İbn Ömer, dinine sahip ol, dinine sahip ol! Bil ki o (seni ayakta tutan) bedenin, damarlarında akan kanındır”. Bu rivayetten de anlıyoruz, ki kan dinimize etki eden, bizi kurtuluşa erdiren, belki de madde âleminden mana âlemine açılan bir kapıdır. Kana maddi bir gözle baktığımızda göreceğimiz nice hikmetler olduğu gibi mana gözüyle baktığınızda da epeyce hikmetler barındırmaktadır.
Kültürümüzde de kanın iradeyle bu ilgisine atıfta bulunan birçok deyim bulunmaktadır. Kan beynine sıçramak, insan çok öfkelendiğinde, sinirlendiğinde kullandığımız bir deyimdir. Kan beynine sıçrayan kişi iradesini kaybetmekte öfkesine yenik düşmektedir. Kanı bozuk, iğrenç işler yapmaktan geri durmayan kişiler için kullanılmaktadır. Burada insanın Allah’ı unutmasından dolayı şeytanın insan kalbini esir alıp kanına karışarak onu kirletmesi, bozması söz konusudur. Kanı bozuk olanlar iradesini şeytana vermiş olan kişilerdir. Kanı kaynamak, hareketli ve coşkulu olmak anlamında kullandığımız bir deyimdir. Kanı kaynayan kişiler çok kere iradesizce, idareyi elden bırakmış hâlde hareket ederler. İşin başını ve sonunu düşünmeden işe girişirler. Bir de delikanlı tabirimiz vardır bizim. “Delikanlım, işaret aldığın gün atandan, yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan” diye şiirler düzmüşüz. Dikkat edersek deli-kanlıya işareti verecek olan kendisi değil, atasıdır. Yani deli-kanlılar tam bir irade ve idare sahibi olamayacakları için atalarının gözlerinin içine bakmaktadırlar. İrade sahibi olup idareyi ele almak içinse deli-kanlılık çağını aşmak gerekmektedir.
Hülasa kan kalbin meyvesidir. İdare de iradenin meyvesidir. Eğer iradeyi elden kaçırırsak idareyi de kaybederiz. İdareyi kaybedense iddiasını kaybeder.
“Dünya bizi bekliyor” diyen GENÇ kardeşim! Dünyayı idare etme sıran geldiğinde kendini idare etmeyi çoktan öğrenmiş olman gerekir. Kendini idare etmenin yolu iradene sahip olmandan geçer. İradeli olmaksa kanın ile ilgili bir meseledir. Yediğin, içtiğin, düşündüğün her şey kanına etki eder. Bunları temizlersen kanın da temiz kalır. Kanın kalbinden pompalanmaktadır. Kalbini Allah kelimesine hasredersen orada şeytan tünekleyemez. Kalbe sokulamayan şeytan kanına da karışamaz. Kanın saf kalırsa irade de idare de senindir. Sen Allah’ın önünde diz çökersen cihan da senin önünde diz çökecektir.