Sevilay Kösebalaban
“Kelimeler bir zırh, kelimeler bir kabuk, kelimeler bir kale. Yaralanmamak için konuşuyoruz. Kelimeler bir hançer, kelimeler bir diş, kelimeler bir tırnak. Yaralamak için konuşuyoruz. Kelimeler bir bulut. Görünmemek için konuşuyoruz.” C. MERİÇ
Araştırmalara göre son yirmi yıldır Çin’de meydana gelen hızlı ekonomik ve sosyal gelişmelerle beraber, bireysellikle ilgili değerler de hızla artıyor.
Bejing Normal Üniversitesi’nden Rong Zeng ve UCLA Üniversitesi’nden Patricia Greenfield, 1970-2008 yılları arasında Çin’de basılan 277,189 kitabı analiz ettiler. Çin’in kültürel değerlerini ifade eden 16 kelime seçip, “Google Ngram Viewer” kullanarak söz konusu kelimelerin kitaplarda hangi sıklıkla kullanıldığını araştırdılar. Verilere göre:
“Özgürlük” kelimesi 1970’li yıllarda “itaat” kelimesine kıyasla daha az kullanılırken, 2008 yılında 3 kat daha fazla kullanıldı.
Özellikle şehirli nüfus içinde tüketim ve eğitim seviyesi ile orantılı olarak; seçim, rekabet, kişisel, bağımsız, yenilik gibi toplum içinde hızla yayılan bireysel hayat tarzını ifade eden kelimelerin kullanımı arttı.
Toplumsal beraberlik duygularını ifade eden müşterek, yardım, minnettarlık ve fedakarlık gibi kelimelerin kullanımı oldukça seyrekti.
Prof. Greenfield’in “sosyal değişimler ve insan gelişimi” konulu teorisine göre, Çin yazılı kaynaklarında geçen bazı kelimelerin azalması ya da çoğalması, sosyo-kültürel değişimlere olan psikolojik adaptasyonun bir göstergesidir. Buna göre kendisi sonuçları şöyle yorumladı: “1970-2008 yılları arasına odaklanarak, Çin’in sosyal değerlerinin izlediği gelişme eğrisindeki en dik kırılma noktasını göstermek istedik. Ekonomik reform, Çin toplumunda bireysel kazanımları, metaryalizmi ve girişimciliği teşvik etti. Fakat bu önemli geçiş dönemi, Çin toplumundaki geleneksel değerlere ve hayat tarzına meydan okuyan dramatik bir değişimi de beraberinde getirdi.”
Ayrıca sosyo-demografik değişimlerin toplumlar üzerindeki etkilerinin tüm dünya için geçerli olduğunu, sonraki araştırmaların ise İspanyolca, Fransızca ve Rusça eserler üzerinde yapılacağı belirtildi. Türkçe kitaplar için de aynı araştırmanın yapılmasını diliyoruz.
Cemil Meriç, “kamus namustur” sözünü şu cümleyle açıklar: “Kamus, bir milletin hafizası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla.” Demek her gün kanımızda dolaşıp yüreğimizi besleyen hassasiyet ve dokunduğumuz her şeye can veren varoluşumuz, kelimelerin kutsiyetine emanet…
(19 Şubat 2015, Rong Zeng, Patricia Greenfield, California-Los Angeles Üniversitesi, İnternational Jurnal of Pscyhology Dergisi, www.sciencedaily.com)