Hz. Ömer’in torunu olan, İslâm tarihinde beşinci râşid hâlife sayılan Ömer bin Abdülaziz’in gönül dünyasını yansıtan bir hâlini, hanımı Fâtıma şöyle naklediyor:
“Bir gün Ömer bin Abdülaziz’in yanına girdim. Namazgâhında oturmuş, elini alnına dayamış, durmadan ağlıyor, gözyaşları yanaklarını ıslatıyordu. Ona, niçin bu hâlde olduğunu sordum. Bana dedi ki:
“Ey Fâtıma! Bu ümmetin en ağır yükü benim omuzlarımda. Ümmet içindeki açlar, fakirler, hasta olup da ilaç bulamayanlar, giyecek elbisesi olmayanlar, boynu bükük yetimler, yalnız başına terk edilmiş dul kadınlar, hakkını arayamayan mazlumlar, küfür ve gurbet diyârındaki müslüman esirler, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışma tâkatinden kesilmiş muhtaç, yaşlılar, âile efrâdı kalabalık olan fakir âile reisleri...
Yakın ve uzak diyarlardaki böyle mümin kardeşlerimi düşündükçe, yükümün altında eziliyorum. Yarın hesap gününde Rabbim bunlar için beni sorguya çekerse, Rasûlullah (sav) bunlar için bana itâb ederse ve serzenişte bulunursa, ben nasıl cevap vereceğim?!...” (İbn-i Kesîr, 9/201)