Bir yüksek devlet bakiyesi olan İstanbul’da yaşayanlar daha sık karşılaşırlar. Başta Boğaziçi olmak üzere İstanbul’un dört bir yanı köşkler ve kasırlarla çevrilidir. Peki hiç düşündük mü köşk ne demektir, kasır ne ifade eder, bu ikisi arasındaki fark nedir? Bu yazıda köşk ve kasır kelimelerini kaynaklara dayanarak ele alacağız.
Köşk ve kasır kelimelerinin ifade ettiği yapılar 19. yüzyılda değişikliğe uğramış kasır kelimesi yavaş yavaş dillerden düşerken köşk kelimesi yazlıklar hatta şehir içindeki bahçeli ve sıradan bir evde olmayan özelliklere sahip sürekli ikamet edilen evler için de kullanılmağa başlanmıştır. Sedat Hakkı Eldem’e göre bizde köşk kelimesinde yaşanan bu değişim Avrupa’daki villa kelimesinde yaşanan değişime olan özentinin bir sonucudur. İşte bu yüzden köşk ve kasır kelimelerini 19. yüzyıldan önce ve sonra ifade ettiği yapılar bakımından ikiye ayırmak gerekir.
19. yüzyıldan önce aitlik bakımından kasır yalnızca hünkâra veya beylere ait olabilirken köşkler hem yöneticilere hem de halktan zengin insanlara ait olabilmekteydi. Köşkler daha ufak ve mütevazi kasırlar ise daha fazla önem taşıyan yapılardı.
Hünkâra ait olan köşkler çoğu zaman sultanın sarayının bazen de saray dışında kullandığı yapıların bahçesinde müstakil olarak yapılan süslü küçük binalardı. Bazen sarayın bazı odalarına ve küçük ama belli bir faaliyet için kullanılan özel kısımlarına da (Topkapı Sarayı’nda İftariye ve Alay Köşkü gibi) köşk denilebiliyordu. Bazı köşkler aynı zamanda spor yarışmalarının izlendiği yerlerdi ve önlerindeki meydanlarda cirit, tomak vb. oyunlar oynanırdı (Gülhane ve Dolmabahçe Köşkleri gibi). Hünkâra ait olan köşklerin bazıları kasır ismini alabiliyordu. (Topkapı Sarayı’nda Sepetçiler Kasrı, Boğaziçi’nde Bebek Kasrı, Tersane Sarayı’nda Hasbahçe Kasrı gibi)
Şahıslara ait olan köşkler umumiyetle büyük konak ve yalıların bahçeleri içindeydi. Yalılarda yalı köşkleri ve mehtabiyeler sırtlarda dağ köşkleri vardı. Şehir konaklarındaki köşkler bahçede bir havuz kenarında ya da set üstünde olurdu. İstanbul’dan farklı olarak Edirne konaklarındaki köşkler konağa bitişikti.
Kasırlar bazı durumlarda yerleşme alanı dışında zaman zaman da şehrin içinde hükümdar ve beylerin yaşadığı yapılar olarak algılanmaktaydı. Bu sebeple Avrupa’da görülen şatolar, Orta Asya’da hükümdar ve beylerin avlulu-sulu meskenleri veya bazı kaleler Türkiye’de özellikle hisar olarak anılan yapılar kasır kavramı içerisinde mütalaa edilebilir. Bununla birlikte Selçuklu ve bilhassa Osmanlı devrinde saraya bağlı olan veya şehrin yakınında bulunan hükümdar ve yöneticilerin kullandığı yapılar da kasır veya kasr-ı hümayun olarak adlandırılmıştır.
19. yüzyılda kasır kelimesinin dillerden düşüp köşk kelimesinin umumileşmesinden sonra Çamlıca, Erenköy ve Göztepe’deki evler artık köşk olarak telakki edilir olmuşlardır. Tarihte köşklerin belirli oyunları, eğlenceleri ve asker alaylarının geçişini seyretmek için kullanılmış olması köşkün ifade ettiği manaya etki etmiş 19. yüzyılın sonlarından itibaren yüksek ve manzaralı yerlerde eğlenceleri seyretmek için kurulan binalar köşk olarak zikredilmiştir. Nitekim Şemseddin Sami Kamus-ı Türki’de kelimenin ilk manasını yüksek çardak gibi bina, kule ve yangın köşkü olarak verirken ikinci manasını mürtefi (yüksek) ve nezaretli (manzaralı) tenezzüh (eğlence) odası, cihannümâ (çatının üzerinde her tarafı gören taraça) olarak vermektedir. Bugün de yazlıklar, sıradan bir evden daha iddialı olan bahçeli evler ve yüksek yerlerde kurulmuş manzaralı yapılar köşk olarak telakki edilmektedir.
Bütün bu verilere bakarak köşk kelimesinin şu şekilde gelişerek bugüne geldiğini ifade edebiliriz. Geçmişte gösteri meydanlarının kenarına gösterileri seyretmek için yüksekçe platformlar kurulurdu. Hükümdar ve yöneticiler gösterileri buradan seyrederlerdi. Bu platformların üzerleri güneşten korunup gölge yaratabilmek için kapalı olurdu. Öbür cihetleri ise gösteriyi seyredebilmek için açık tutulurdu. Bilhassa hükümdarın bulunduğu platform öbürlerine göre daha süslü ve gösterişli olurdu. Bugün de bu gelenek stadyumlarda protokol tribünlerinde yaşatılmaktadır. Bu tribünler sıradan seyircilerinkine göre daha süslü ve gösterişlidir. Köşk kelimesinin çıkış noktası belki de bu platformlar olabilir.